ZEYTİN YEŞİLİN KANARSA
ZEYTİN YEŞİLİN KANARSA
On bin yıllık aşksın, sevdasın, doğanın süsü Kutsal bereketsin; insanlığa sevgi sağan Anasın sıcacık, yaşamın gözbebeği gibi Mayıs tomur tomur çiçek kokunu savurur Etli ve yağlı meyven için rüzgâr tozlandırır. Yâre desem ki;‘ gözlerin zeytuni yeşil ‘ Bilmem ki alınır mısın, kıskanır mısın? Misler kokan sabunum, gençlik gücüm Önce yeşil sonra siyahsın can kafesime Ey sevdiğim, taptığım ölümsüz sevgili… Gövdende kimler saklanır, aklanır bilmem Sen umutlar serpen, sevgiler döken ulu Ne güzel şey; sevindirmek ve de sevmek! Sakınırım en hafif yelden, esintiden bile Kuru yaprağın tütsüler her yorgun ruhu Buhurdanlıktan halka halka yükselen koku Eririm, biterim kutsanacak bereketine… Nedir bu gövdendeki testere gıcırtısı, Hangi emele sığar; yok oluşun acısı! Nedir bu kıyım, bu aymazlık neyin nesi… Zeytin yeşilin kanarsa, tutuşur usum Yırtılır örtündüğüm umut yorganım Altı binin değil, kaç altı milyon altının yangısı Su gibi akıttılar kanını, kaç binle çarpımı altının Bu günahı kimler ödeyebilir; bundandır yasım… Bereketin timsali, kutsal sağanağım “İnsan sevgisiyle büyüyen; Can dostu-can ağacı” diyor ‘Ali Nesim’ Ölümsüzlüğün, kutsallığın kanarsa yanar usum Sevdiğim, kadınım, anam, can aşığım Dalındaki siyah meyven olayım Küplere sofralık siyah zeytin Yeşil yeşil; çizik zeytin olayım Taş değirmenler öğütsün, yağ olayım Ey; ‘Sıvı altın’; çağlara dol de dolayım… Güvercin ağzında, yeşil dalın ‘Barışın Simgesi’ Son verilsin zeytin ağacı kıyımlarına, Göz göre göre bu yok oluşa dur diyelim Kesmek değil, yetiştirmek en büyük erdem. Ey şifa kaynağım; bereketsin bolluğunla Kanarsa böğrün, benim bedenim tutuşur Ululuğun yıkılırsa, içime çıyan zehri düşer Düşer Akdenizliliğin tacı, üşür dayanışmanın gücü Yaşamın tanığıdır, çağlara ışık veren kandillerin. Ey zeytin ağacı; sevginin barışın güzelliğin Yeniden doğuşun, efsanesi bilgeliğin Sevgi dağıtan; emeğin sevgisiyle büyüyen Efsaneler efsanesi, kutsallığın ağacı İnsanlığın baş tacı, sağlığın ihtiyacı… Gülşen Şenderin |