Keman ve Piyanonun Dansı
İstanbul;
Ay ışığında güneş battığında Dansa durmuş keman ve piyano Kucaklamış yıldızları Ay sessizce... Haliç’e yansıyor rengarenk hüzünlü melodiler Sokak lambaları altında toplanmış dilenciler Sarılmışlar gölgeleriyle tango edercesine... Bazıları kollarını uzatmışlar göğe Eşlik ediyorlar sanki kemanın dertli sesine Az ötede balıkçılar sırtlarını yaslamış maviye... Mezeler hazırlanmış nağmelere sarılmış loş ışıklar Arada dilencilerin haykırışları bozuyor suskunluğu Ay ışığı hüzünlü siyah mor ve kızılımsı renginde İstanbul’un her köşesi hüzün kokuyor bu gece... Kız kulesini kucaklamış martılar Beyaz güvercinler ise uykuda... Gemiler süzülüyor sessizce boğaza doğru Sanki özlem duyarcasına güneşin doğuşuna Bütün olanları Galata kulesi tepeden izliyor Eski günlerden kalma bir kabadayı edasıyla.. Sonra Karanlık çöküyor yavaş yavaş kuytu sokaklara ...Sessizce gamsız ve merhametsizce... Ve dalaşmalar kavgalar sarhoşlar ve mavi İleriden yansıyor gözlere sevgililerin siluetleri Ve gül satan çocuk ekmek parası derdinde Köşede duran karanlık bir adam elinde siyah gül... Arka sokaklarda kovalıyor zabıtalar mendil satanları. Ve o dilenciler umursamadan hala dans ediyor Balıkçılar da katılmış bu şenliğe.. Ve Beyoğlu’nda insanlar tıklım tıklım masalar üst üste Biliyorum bu gürültü ve dağınıklık bitmez bu geçe... Ve ben Hiç birisi umurumda değil Zaten keyfim yok Hiç bir şeyi takmıyorum Gözlerim kör kulaklarım sağır Dudaklarım suskun ve dilsiz... Öylece Dolaşıyorum deniz kenarında Her zamanki gibi yalnız Hatıralarımda el ele ben ve Marya... Oturmuşum kıyıda bir banka Elimde sigara Zaten tütün de bitmek üzere İzliyorum İstanbul’u ve martıları İzliyorum ve sessizce dinliyorum Keman ve piyanonun Ay ışığındaki dansını... Suskun// |