Lal Renginde
Yazdıklarımız ve resimlerimiz
eskiden varolmuş bir kuyuya iter gibi gölgemin saçları... kendi ellerimle deşiyorum yaramı ben biliyorum bunu geceyi sarsmayı gerçeklerle sabahleyin açmamayı kuru bir delikten acıyarak geçmeyi... kendimi içimde arıyordum tütün sarılmışlığında deşerek içimi Bir çöl çiçeği eskide yaşayan sarı rengin yayıcısı kuruduğunda dünya... ölü bir çiçeği başına saplamanın vaktidir kuşların ölü uçuşlarını seyretmenin sarkmak intiharın yarısı yüzümde bakımsız bir gülüş kitapın ortasında durmuş bir saat gibi... aklından geçen hatıralarla konuşur parmak uçlarında zonklayan hazin bir mektup göz bebeklerine yükleniş... karanlığın çemberlerinde ellerime değerken çizgiler gözlerimizde deli bir kuş bırak kaçsın tutturduğu yere bırak göstersin arşa bileklerindeki izleri ... Bir taş batıyor göğsümde bir kardelen çiçeği duyarsızlığıyla bakıyorum ayaklarımdaki ökçe beni yükseltmiyor yıldızlara bakmak için.... hangi sınıra kadar dolabilir sevmek çiçek kaç yaprağa değin açabilir ben kaç kez daha dirillebilirim.. bir itiraf dudaklarımda titrer kaç kez daha dikebilirim dudaklarımı birbirine... |