Y O L K E R T E R İ Z L E R İ ( 2 )

Hayat kaçığı kadının göğsü kuru, tarak değmeyen saçları
Kıvrım kıvrım, yüzü fil derisiydi!... Sevdin ucuz kokulu kadınları
Arpa boyu bir hoşluktu görüp göreceğin
Kaval(ı)cı kültürüyle gıdım gıdım yemlediler sabah akşam
Ayakkaçığı, postsakal bıraktın paranın yüzü suyu hürmetine
Bizdensen!?.. Seni de yörük yörük yürütür kırmızı halıda!..
Kimine de aşkınlıkla şeker kamışı somurtur tatlı tatlı.

Kumda oynatır cilvesine kapıldığın şatafatlı yol..! Bir bilsen.

Çalçene esnaf doğmuş!.. Sıkıştırıverir iki para arasına bir ömür!
Yalan yeryuvarı boşa çiğneyen ayaklı vicdan(!)
İma etti!.. Hikâye imiş yetmiş kilometrelik yol! Bir de
Badem yeşili gözlere sulanırmış kanı emen kara toprak!..

Sersem sepelek, devinimsiz hayat yolda kalır paramparça…

Giden deli divane sevginin kana kanaya gelmeyeceğini bilsen
Başını alıp yüreğin de gider ıpıl ıpıl yalazlanan kente
Senin olan aşka bile sarmaş dolaş sarılmadan…

İşkilli fıstığı yeşil dingildeyiverir iki oylum arası…

Uçuruma kafa tutan meşe gibi sıkı sıkıya sarılsa da aşkına
Kim kimin ardından iplik iplik hüzünle su döker, bilinmez..?!
Aşılmayacak uzaklık yok ırıp ırıp vuran düşlerle
Islak ıslak bakar resmine… Sızım sızım
Sızlanır pelür kâğıdı gibi inceleşen mor yürek…

N’olur bir ılgım kokun kalsın bembeyaz mendilinde.

İsyanım sana debdebeli hayat! Tıpatıp, bir içim suymuşsun!..
Düşürmedin yol kerteriz aynama..? Duyumsatmadın!
Boş kaşıkla heftiklenen yoksulum… Yılışa yılışa, gül deme bana
Kırmızı, mor güngülünü bilirim..! Hangi gül / ün suyu az / mış?..

Odun yüzü güzlense yaprak yaprak, sığınır semavi bir oyluma
Sınanacak Sırat’ı düşünür, kendi yoluna ağlar melül mahzun.

Ali Akdemir
Kayseri
08.03.08