İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. cafer b. muhammed
AP AZİZ DEDE ( Yedioluk'tan Doğan Işık ) Roman Hüseyin TURHAL
Anadolu coğrafyası, yüzyıllardır sadece toprak değil, aynı zamanda inançların, sırların ve erenlerin nefesini de taşır. Bu topraklarda yetişen her bilge, her Dede, birer manevi ışıktır. Adıyaman’ın yü...
27. Bölüm

Bölüm 8: Mezarından Yükselen Nur

15 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum

Vasiyetin Yerine Gelmesi ve Türbenin Kuruluşu
Aziz Dede’nin vasiyeti, titizlikle yerine getirildi. Bedenen Hakk'a yürüdüğü o mübarek anın ardından, na'şı, hayatının son anlarında sürekli tefekkür ettiği, Şahmir Oluklu Tepesi'ndeki ulu meşe ağacının gölgesine defnedildi. Kabrin üzeri, Dede'nin manevi makamına yakışır, sade ama derin bir anlam taşıyan bir türbe ile örtüldü.
Bu türbe, Ağuçan Ocağı ve yöre halkı için sadece bir anıt değil, aynı zamanda Dede'nin Kâmil İnsan mertebesinde olduğunun ve manevi rehberliğinin devam ettiğinin somut bir sembolüydü. Ziyaretgâh, Dede'nin "hizmet" ve "doğruluk" vasiyetinin yaşatıldığı bir merkez haline geldi. Dede'nin oğlu ve talipleri, burada kurulan Erenler Sofrası'nı asla kapatmadı; gelen her cana "Dede'nin lokması" ikram edildi.
Işık Saçan Palamutların Kerameti
Dede'nin vefatıyla birlikte, o ulvi meşe ağacına dair kerametler de daha sık ve daha yoğun bir şekilde görülmeye başlandı. Dede'nin sağlığında geceleri seyrekçe görülen ışık saçan palamutlar olayı, artık neredeyse her zifiri karanlık gecede yaşanıyordu.
Bu gizemli nur, türbeye gelenlerin yolunu aydınlatmakla kalmıyor, aynı zamanda onların gönüllerine de bir huzur ve teselli yayıyordu. Halk, bu ışığın, Dede'nin nur yüzünün ve ruhanî varlığının mezarından yükselen bir tezahürü olduğuna inanıyordu. Dede, beden olarak toprağın altında olsa da, ruhu ve manevi enerjisi, meşe ağacı aracılığıyla çevreye feyz dağıtmaya devam ediyordu. Bu olay, Dede'nin Kur'an'ın batıni sırlarına olan vakfiyetinin ve nefsini terbiye etmesinin ölümden sonraki kalıcılığının kanıtıydı.
Dilden Dile Yayılan Şifalar
Ziyaretçiler, türbeye sadece dua etmek için gelmiyor, aynı zamanda Dede'nin hayattayken verdiği şifayı arıyorlardı. Türbede uyuyan, Dede'nin mezarının toprağından alan veya sadece o mekânda sessizce oturan pek çok dertli, hastalıklarından kurtulduklarını iddia ediyordu.
Kimileri, uzun süredir çözülemeyen ailevi sorunlarının, Dede'nin türbesinde yapılan samimi bir duadan sonra mucizevi bir şekilde çözüldüğünü anlatırdı.
Kimileri ise Dede'yi rüyalarında görüyor, hayatlarına dair önemli kararlar için rehberlik alıyordu.
Bu şifa ve rehberlik hikâyeleri, Dede'nin "zehri bal eyleyen" gücünün, fiziki varlığından bağımsız olarak devam ettiğini gösteriyordu. Dede'nin varlığı, Yedioluk'u bölgesel bir hac merkezi haline getirmişti; burası, sadece Alevi-Bektaşi inancına mensup olanların değil, her dinden ve inançtan insanın huzur ve maneviyat bulduğu bir sığınaktı.
Dede'nin üç telli curası susmuştu; ama onun Hak Nefesi, türbesinden yükselen görünmez bir nur ve ışık saçan palamutların gizemli parıltısı aracılığıyla varlığını sürdürüyordu.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL