Babama…
yere düþmüþ bir tokadý
eðilip öperken gördüm
ölümün kaça bölündüðünü
sýrrýný öðrendim de geldim
doðrunun içinde saklanan sabrýn
ismail duruþlu bir filizmiþ
topraðý kurak görmeyen kökü
terine kimyon kokusu sinmiþ kadýnlarýn
çileli seslerine omuz veren rüzgarlar
hep tanýdýk bir daðdan eserdi
secdeye kapanan baþaklara
selam verirken yakalandým
mübarek gidiþine…
kýrmýzý alman fordun boþalan freniydi
geceden sýzma yapan uykusuzluðum
haymana ovasýnda terk edilen ceylan’ýn
gözlerindeki mezrada barýnýrken kalbim
kaybetmenin anlamýný öðreniyordum
temmuz aðýrlýklýydý ayrýlýðýmýzýn yolu
sinemin ortasýndan geçen þeritte izi kaldý
arsýz bir hasret býrakýp giderken ardýnda
-palyaço kýlýklý bir gülüþe büründüm/üzerime babasýzlýðýmý örtündüðüm gün…-
Cömert Yýlmaz