Zaman o zamandý..
iki kocaman yangýndý
ve iki eþit kývýlcýmýydý kafa ve yürek...
Herþey asmanýn altýndaki masaydý
kurulurdu yavaþça
ne fakirlik ne de zenginlik
ortada gençlik ateþi
otururdu arkadaþça
Gençlik ki bilektendi gücü
Buz keserdi soðuktan, gülümserdi yüzü
Gülümseyiþ ki yürektendi
Makamlý þarkýlar çalardý radyoda
Ýstanbul’du ve deniz o denizdi
Masmavi, pýrýl pýrýl
ve masal gibi akýp giden bir kýzdý
içine çekerdi kýþ günü
Zaman o zamandý..
Ýstanbul’un Ýstanbul olduðu zamandý
Kollar yastýk
Yaðan kar yorgandý
Motorsiklette kucaklardý yaðmuru
ve soðuk rüzgarý
Soðuk bir deniz gibiydi günler
Hep bir sandal dururdu kýyýda
beklemezdi baharý.
Zaman o zamandý
Herþeyin bir anlamý vardý
trenin, aþkýn ve insanlarýn
Böylesine yýðýn yýðýn
ve böylesine karmakarýþýk deðildi yüzlerdeki çizgiler
ve böylesine sahte ve yalan...
Açmamýþ bir çiçek gibiydi sevgiler
Hicran ki hicrandý
Vuslat ki vuslattý...
Zaman o zamandý
40 gün 40 geceydi düðünler
Efkar ki incecik bir dumandý
Gelip geçerdi hüzünler
Keskin bir býçak gibiydi günler
Zaman o zamandý...
bulmak ne mümkün o yýllarý?
perçin bir yüzdeki aðlayýþ
ve derin bir yürekteki hüzün kadar gizli þimdi
Geri gelebilseydi keþke
baþa almakla yollarý..
ve boyamak,
ve kazýmakla kollardaki kýllarý...
Hakan Zengin