bütün aþklardan soyutluyorum seni
yalnýzca sen olduðun için deðil
benim olaný benimsediðim için belki
bütün ellerden soyutluyorum ellerini
benzetemiyorum öyle sadece beyaza, avuç içlerini
doðduðumda içtiðim süt gibi, ak gibi, tertemiz gibi
bütün gözlerden soyutluyorum gözlerini
þimþekler çakarken caddenin ortasýnda þimdi
aydýnlýk gibi, aklýmýn gözlerine yan-sý-masý gibi
bütün geliþlerden soyutluyorum geliþini
kapýyý açýnca içeriye koþup perdeleri uçuþturan
hanýmeli, iðde ve leylak gibi, bahar gibi, mis gibi
haziran içi, içime çekiyorum adý-mý-nýn raks ediþini
bütün huzurlardan soyutluyorum varlýðýnýn huzur iklimini
senden mahrum suretleri, yaðmursuz topraklar gibi
þiirsiz kahraman öyküleri, yetim gibi, öksüz bir çocuk gibi
bütün gerçeklerden soyutluyorum somut gerçeðimizi
gitmeden gelmek için sevmeyi ve severken öðrenmeyi
belki azaldýðýmýz yerde çoðalýrken, damardaki katýþýksýz coþku gibi
bütün birlikteliklerden soyutluyorum ikimizi
daha baþka diye deðil, baþka olmalý diye belki
içinden biz geçen her þeyi sevmek gibi
bütün seslerden soyutluyorum sesini
kimsenin duymadýðý fýsýltýlar gibi
konuþulanlar deðil, konuþulmayanlarda da bulmak gibi sözlerini
bütün aþklardan soyutluyorum aþkýmýzýn sadeliðini
doðumumuza çok varmýþ gibi
daha baþlangýcýn rahmindeyiz sanki
bütün aþklardan soyutluyorum sevgilim
ikimizi, bizi, seni ve beni, mutluluk gibi kýymetli
hiç gelmeyeni yine de beklemek gibi , sonsuz hevesli...
fulya/haziran2011