Tasavvuf Şairi Hoca Ahmet Yesevi(GÜLCE-BAHÇE)
osman öcal
Tasavvuf Şairi Hoca Ahmet Yesevi(GÜLCE-BAHÇE)
Tasavvuf Þairi Hoca Ahmet Yesevi
-I-
‘Hak Teâlâ habibi, yâ Mustafa Muhammed,
Dertlilerin tabibi, yâ Mustafa Muhammed.
Ýzhar kýldý Âdem’e, Âdem’den ta Hâtem’e,
Nuru doldu âleme, yâ Mustafa Muhammed.’
O’nunla var olmuþtur O’nunla yaþar hikmet,
Hak Muhammed aþýðý Ýbrahim oðlu Ahmet.
Horasan’dan Türklerin manevi hayatýna,
Asýrlarca hükmedip yön vermiþ hikmetleri.
Dilimizi koruyup daha da zengin kýlmýþ,
Derler: “Pîr-i Türkistan”, þair ve büyük veli.
Asýrdan asra yürür yaþar gelir dilinen,
Menkýbeye dayanýr hakkýndaki bilinen.
Kesin deðil elbette, bin doksan üç yýlýnda;
Güney Kazakistan’da Çimkent Sayram’da doðar.
Hafif bir söylence:
Bir ihtimal daha var; der ki: Türkistan ‘Yesi’
Yesi þimdi Türkistan kardeþ Kazak ülkesi.
Babasý Sayramlý olup söylenegelir daim,
Zamanýn ünlü bilginlerinden Þeyh Ýbrahim.
Annesi de Sayramlý,
Musa Þeyhin kýzý Ayþe ‘Kara Saç’ Hatun.
Önce annesi ölür yedisinde babasý,
Büyütür Yesiliyi Gevher Þehnaz ablasý.
Ýlk eðitimini görür babasýndan Yesevi,
Sonra da Aslan Baba alýr ayný görevi.
Hem hocasý olmuþtur hem manevi babasý,
Yükselir ilim ilim o günün genç dehasý.
Zaman tamam olunca
Aslan Baba ölünce,
Yol düþer Buhara’ya
Ýþareti alýnca.
Artýk
Gezginci Þeyh Yûsuf Hemedânî’nin öðrencisi,
Hem de mürididir.
Bir dörtlüðünde þöyle der:
‘Ben yirmi yedi yaþta Pir’i buldum;
Her ne gördüm perde ile sýrrý örttüm;
Eþiðine yaslanarak izini öptüm;
O sebepten Hakk’a sýðýnýp geldim ben iþte.’
Eðitimi sürdürürken;
Hocasýyla birlikte, görerek ve yaþayarak,
Hem öðrenir hem öðretir gezerken.
Þeyhi ölünce oturur posta,
Görevini üstlenip yol açar eþe dosta.
Bir müddet sonra Yesi’ye döner,
Merkez bulup eðlenir;
Ölümü, bin yüz altmýþ altý diye söylenir.
Bir rivayet yüz yirmi bir rivayet yetmiþ üç,
Kesin tarihi vermek hem yanýltýr hem de güç.
Türkistan þehrindedir Yesevi’nin türbesi,
Yayýlmýþ nefes nefes duymak istersen sesi.
Bin üç yüz seksen dokuz bin dört yüz beþ arasý,
Timurlenk tarafýndan yaptýrýlmýþ burasý.
-II-
Yesi, Hoca Ahmet Yesevi’ye,
Yesevi de Yesi’ye emanettir artýk.
Artýk O’nun görüþ ve eðitimiyle aydýnlanan
Aydýn ve hareketli bir kenttir.
Kente Türkistan’ýn hemen her yerinden öðrenci akar,
Akar akar da irþad halkasýna katýlýr.
Katýlanlar Yesevi ocaðýndan nasiplenip,
Nasiplerini daðýtýrlar Türkistan’dan Balkanlara.
-III-
Yayýlýr dalga dalga hikmetleri dört yana,
Ulaþýr her bir cana hoþgörü, dinin özü;
Ýslâm’ýn gerçek yüzü Tanrý, insan sevgisi.
Aydýnlýk görüþleri Türk’e Türkçe varýnca,
Benimsenmiþ arýnca yine kendi dilinden;
Bu akýþýn selinden gevþer gönül sürgüsü.
Türk kültürü korunur bozkýra saygý ile
Varýlmaz kaygý ile toplumun töresi var;
Ne set bilir ne duvar geleneði görgüsü.
Bilmez miydi Yesevi Arapçayý Farsçayý,
Gökten saðarak ayý Türkçeye kardeþ kýlar;
Hala durulmaz sular sürüp gelir sorgusu.
Þahittir menkýbeler
Sayan sayar muteber
Alandan Allah razý
Bir dörtlükte þöyle der:
‘Anlamýyorlar âlimler konuþtuðumuz Türkçeyi,
Ariflerden duyunca açar gönül mülkünü.
Ayet hadis manasý Türkçe olsa uygundur,
Manasýný kavrayanlar yere koyar börkünü.’
Farklý yerde farklý unvan,
Sevgidir gönüllerde.
Keramet sahibidir, derler: "Pîr-i Türkistan",
Yaþ yediyken Hýzýr’a nail "Hazret-i Sultan",
"Hace Ahmed" de derler ya da "Kul Hace Ahmed"
Anýlýr baþka yerde: O "Hazret-i Türkistan".
Manevi þahsiyeti hikmetlerinin özü,
Ýslam’dan gelen ýþýk gecenin aydýn yüzü.
Asya Türk dünyasýnýn o tanýnmýþ isminde,
Ýlme hizmet görülür hakikatin resminde.
Buluþarak yaþamýþ dünya hali cisminde,
Manevi þahsiyeti hikmetlerinin özü.
Karahanlý Türkçesi Hakaniye lehçesi,
Hikmetlere ölçüdür aruz ile hecesi.
Nasiplenip pay alan erenlerin nicesi,
Ýslam’dan gelen ýþýk gecenin aydýn yüzü.
-IV-
Ýþte iman iþte gerçek,
Okuyup anlamak gerek.
‘Dokuz ay dokuz günde yere düþtüm,
Dokuz saat duramadým göðe uçtum,
Arþ ve Kürsü derecesini varýp kucakladým,
O sebepten altmýþ üçte girdim yere.’
‘Bir yaþýmda ruhlar bana pay verdi,
Ýki yaþta Peygamberler gelip gördü,
Üç yaþýmda Kýrklar gelip halimi sordu,
O sebepten altmýþ üçte girdim yere,’
Burada verilen yaþlar,
Gerçek yaþý olmamalý.
Bilimsel açýdan mümkünü var mý?
Manevi doðuþun yaþýna benzer.
Bir kara sevdadýr Peygamber aþký,
Ne saray dilemiþ ne sýrlý köþkü,
Eylemiþ þiirle var olan meþki,
Altmýþ üç yaþýnda girmiþ hücreye.
Ve O’nun için derler ki:
Peygamberin ölüm yaþýna gelince,
Ermek için tutuþtuðu murada
Yerin altýna kazdýrýp hücre
Ömrünü tamam eder burada.
Bir diðer þiirde der ki:
‘Benim Tanrým Kudret ile bir baktý,
Mesut olup yer altýna girdim iþte.
Garip kulun bu dünyadan geçti gitti,
Sýrdaþ olup yer altýna girdim iþte.’
Sanat adýna
Bir endiþe taþýmaz
Söylediði hikmetlerinde
Manzume bir vasýtadýr sadece.
Müritleri dahi ayný yolu denerler;
Hangi hikmet kime ait meseledir ayýrmak.
Divan-ý Hikmet denir yazýya geçmiþ haline,
Bir münacaat yüz kýrk dört hikmeti vardýr,
Saymazsak yetmiþ üç yeni hikmeti.
Zaman on ikinci yüz yýldýr,
Yazarý Þaban Durmuþ;
Bir gönül eri.
Akaid,
Ýslam’ýn esaslarýný anlatan
Diðer eseri.
-V-
Saný kalýr gider beþer,
Götürürler üçer beþer,
Diyar diyar izin düþer,
Sen ki Pîr-i Türkistan…
Abdal Musa Yunus Emre,
Peþinden yürüyen zümre,
Gönüllerde birer cemre,
Sen ki Pîr-i Türkistan…
Tarikatýn Yesevilik,
Etkilenmiþ Haydarilik,
Sarý Saltuk Bektaþilik,
Sen ki Pîr-i Türkistan…
Ahi Evren Ede-Balý,
Hünkâr Hacý Bektaþ veli,
Hepsi birer seher yeli,
Sen ki Pîr-i Türkistan…
Zaman sýnýrýný aþan,
Nice gönülde dolaþan,
Türkistan’la kucaklaþan,
Sen ki Pîr-i Türkistan…
Osman Öcal
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.