içim sýra diziliyorsun…
utangaç tavrýný takýnan eylül
zincirlerken ruhumu, yakýyor yorgun yüreðimi…
yaðmurlar anlatýyor gülüþündeki sýrrý
yüzünün erdemiyken ýþýðýn kaynaðý
yüzyýllarýn dinginliði vuruyor gözlerime
mis kokulu masallarla kayarken altýmýzdan yeryüzü
yalnýz gözlerinde son buluyor hayat
ve yalnýz sözlerinde baþlýyor kýyam
aþký aþka aþkla anlatýrken tüm kitaplar
ýlýk bir sýcaklýk kaplýyor kayýp bir þehri
yanarken ellerime dokunan martýlar
içimdeki çýkmazlara vuruyorum seni
parçalanýrken yarýndan kalma umutlar
düz, yalýn bir koridordan süzülüyor aþk
ellerimi uzatýyorum
kökünden sökülüyor týrnaklarým
hayali bir düþ yitiyor gözkapaklarýmdan
avuçlarýmýn arasýnda alaz bir ömür küllenirken
ve içim sýra diziliyorsun her bir kâkül kýpýrtýnla
aþký aþka aþkla anlatýrken tüm þarkýlar
soðuk duvarlara veriyorum aðýrlýðýmý
dilini anlayamadýðýn
ve hiç duyamadýðýn bir feryat yükseliyor Tanrýya
kýpkýzýl bir isyanla
çökerken koca þehir umarsýzca üstüme
yanaðýnda yeþeriyor tomurcuklar çiçeklerin
yakamoz kayboluyor enginliðinde denizin
mülteci kalýyor aþk sýnýrlarýnda
anayurdundan koparýlmýþ, vatansever halde
ve bir koku
ah!... gardýmý düþüren aþk…
Harun PEHLÝVANOÐLU
yirmi bir eylül iki bin dokuz