sisli olmasa da
yaðmurlu ve kara bir pazar
yan masada bir adet gül
bir kadeh þarap
aþk
hiç gelmedi
gelemedi...
fýrtýna öncesi bir sessizlikle seviþmeli gözlerimiz
yüzünün yaðmurunda ýslanýrken benliðim
gamzelerinin kývrýmýnda yaþayýp ölmeliyim
fýrlama gelmeliyiz bu dünyaya en baþýndan
bir bütün olup akarken caddelerde
köþe bucak öpüþmeliyiz gizlice
utanmadan
aldýrýþ etmeden
hiç ama hiçbir þeyi düþünmeden
evlerimizin yollarýný unutmalýyýz
bir park
bir aðaç altý
kemer bir köprü üstü
sýmsýcak yuvamýz olmalý
kuþlar ötmeli sonra baþýmýzda
en güzel þarkýlarýný söyleyerek
yaþlý amcalarla teyzeler ayýplarken bizi
diðer çiftler iþtahla bakmalý
aþka
sevgiye
olduðumca
olduðunca kucaklamalýyýz birbirimizi
yüreklerimizi vermeliyiz avuçlarýmýzýn sýcaklýðýna
vs
vs
vs
aþk
hiç bitmemeli içimizde
hem de hiç
sonra mý
sonrasý düþünülmemeli
keskin bir býçak olup parçaladýkça alýn çizgilerimi saçlarýn
sýzlar yüreðim
ki
bir kâkül kýpýrtýsýna bin can ödenirdi ya bu kentte
ödenmemiþ bedeller çýkýyor karþýma
korkmadým
korkmam da asla
aþk !!!
yeni baþtan çiz kaderimi
en acýsýndan
en hüzünlüsünden istersen
ama yalvarýrým
yeter ki çiz...
Harun PEHLÝVANOÐLU
yirmi iki þubat iki bin dokuz
soðuk bir pazar günü...