kimsesi olmayan þiirlerde
çok defa öldüðüm doðrudur mülayim
aðzýna kadar týka basa küfürlerle
ötemize iman ihraç edenlere rastladým yollarda
zamaný pazarlayanlar yýrtýk postunu sermiþ asfalta
insanlýðýnýz sýzýntý yapýyor dediðimde
aðýr bir kitleyi oturttular göðüs boþluðuma
yeþilimsi bir sefanýn þark çýbaný oldu aklým
cehennem lavýný benim gibilerle köpürtmüþler
köpürmüþüz bu yüzden öfke dolu kýzgýnlýðýmýzla
uzat elini mülayim
tut ki al’evi içinde sun’niyetimi
bey; tül malýn altýna gizlenen gerçekleri
örtbas edenlerden ayýklayalým kendimizi
minareden in’en sesi üstümüze örtelim biraz
güle kokusunu baðýþlayan sevgilinin mirasýndan
mahrum býrakýlmadan içimiz
içimiz iþte mülayim deliniyor içten içe
kaybolan insan evlatlarýndan bihabermiþiz gibi
içerimizde secdeye kapanan anne feryatlarýyla
bir þehir kurulurdu. yine yakýlýp yýkýlsýn diye
bak þimdi mülayim
iyi bak! oldu bittiye gelenlere
kýrýk mýzrap’tan arta kalan parçalar
daðýlmýþ öldürüldüðümüz alanlara
hey yalanýný sevdiðim dünya
sen biraz daha kal yerinde