BİR KURUŞ
BİR KURUŞ
Sinir oluyorum, etiketlerdeki rakamlara. Lirayı gösteren tam sayıdan ve noktadan sonraki kırk dokuz ya da doksan dokuzlu kuruşu gösteren rakamlara yani… Kuruşun yuvarlanacağını müşteri de biliyor, etiketi yazan veya yazdıran da. Ama alışveriş tıkır tıkır işliyor.
Bir kuruş ucuz olduğu için değil, hanımı sipariş ettiği için zaten almak zorunda, müşteri. Yine de etiketler itici geliyor, bana: Müşteriyi aldatmak ya da onu cahil yerine koymak gibi bir davranış diye algılıyorum. Kuruşu gösterip liraya tamamlamak ticaretin kuralı mıdır bilmem. Ancak öyle yazıyorlar da paranın üstünü veriyorlar mı sanki? Hani Veysel’in, dizelerinde “Bir fincan su verdik, bıldır dediler/ Onu da ya verdiler, ya vermediler.” Dediği gibi... Yuvarlamadan sonra paranızın üstü diye bir kuruşu kendiliğinden vereni görmedim.
Bir alış verişim de tartarken:
-Biraz fazla olsa olur mu amca?
-Hayır, tam bir kilo olsun. Parayı ödedim. Tabii kasadaki görevli kız, yuvarlayarak aldı. Ben bekliyorum.
-Ne bekliyorsun amca?
-Paranın üstünü.
-Verdim ya!
- Etikete göre bir kuruş noksan verdiniz. Bu kez şaşırma sırası ona gelmişti. O şaşkın, peşimdeki müşteriler sabırsız. Çekmeceyi çekti, aradı taradı. Bir kuruş bulup beni yolcu etti. İyi ki “Dört kuruş ver, beş kuruş vereyim” demedi. Gerek müşteriler ve gerek kasadaki görevliden yüzüme karşı bir değerlendirme duymadım ama arkamdan kim bilir neler söylediler!
Bir duvar ilanında bir malda %99 indirim uygulandığı belirtiliyordu. Yani dün yüz liraya sattıkları malı bu gün bir liraya satacaklarmış. İnanamadım. Öte yandan “…den başlayan fiyatlarla” türü ilanların yönlendirmesiyle gidip bir mala müşteri oluyorsunuz. Satıcı fiyatı yükselttikçe yükseltiyor. İndirimli diye bir mala sarılıyorsunuz.
-Onda indirim yok uyarısıyla karşılaşıyorsunuz.
Bu yaşa geldim, piyasaya akıl erdiremedim, vesselam. Daha da erdirebileceğimi sanmıyorum.
En iyisi lokale gidip bir el okey oynamak galiba…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.