Ölen Sokak Sâkinleri
-Ölen Sokak Sâkinleri-
İçimde ölen sokağın adını aldı; yine içimde ölen insanlar...
Çırılçıplak bir buz kütlesi altında kalan periler görüyorum, saygıdan elini sihir değneğine götürmüyorlar. Hayatın altında can veren; kambur bir bedenden başkası değilim belki de, saygısızlık yapmaya bile kalksam elimle; kendimi yerden kaldırtmıyor hiçbir tanıdığım melek. Organlarımı hep sende unutsam, kapını çalsam "beni bana ver artık, tehditlerinde bulunsam..." kanıtım olmadan. Çocukluğumun aklına gelmişken; içinde o çocuğu öldürmeseydin keşke! O çocuğa masallar yazardım, şiirler yazardım; ki hâlâ yazıyorum yağmur, yağmur bizim çocukluk arkadaşımız! en iyi o bilir bunu.
Bir gün beni terketmene hiç gerek yoktu, rüzgâr bunu hep yapardı ve sen rüzgârın saçlarını okşardın. Ona özenirdin, sana yıldızlar özenirdi, cennet haritası yüzündeki bir gülüşle çizilmişti. Peygamberler aslında şiir yazarlardı benim gibi, sana sana sana! Vahiy derdi içimizdeki tanrılar, yalnızlığımın önünü kesen o hüzünlü şarkılar akşamında! Gerçekten, beni denizlere gömmeni istedim. Derinine, pullu yüzeylerinde balıklara hayatımı anlatıp; simsiyah yapmak her yeri. Hep bunu, hep seni, hep bildiğimin gerçek olmamasını istedim! Çünkü bütün bildiğim; ellerinin bir balon gibi kayıp başka atmosferlere gidebileceğiydi, beni hiç sevmediğindi, elimdeki doğuştan jileti sana değdirip ölebilmendi. Ki hafızanda başka maddeler, başka varlıklara ait düşler şişirirken içinde bu bir çocuğun en içten intihar sebebiydi! Bunu hiç istemedim! Yağmur, yağmur o benim şafak arkadaşım! Bunu en iyi, güneş avuçlarımdan çekip silüetinde belirirken, her gün batı tarafında; günün bitişini, çöküşümü, ölümümü seyrederken başka şehirlerinde, yağmur bilirdi!
Mayın tarlasında, mayın yapıldı; yine patlayan onca yaralı savaşsız yenilgilerim...
Gözlerini doldurup getiren, o timsah akıntılı bakışlarınla; kanıp kanıp kanıp yörüngende oturdum yıllarca! Hiçbir senaryo tamamlanmaz sen olmadıkça; yönetilmez kesik güvenli aşk serüveni. Kafatasımın içinde onca hücre, onca böcek adını duvarlara yazıyor. Adına marşlar çalınıyor, hep saygı duruşunda ağlıyorum hayâletinin önünde. İklimlere kızıyorum, hava güzel olmasa bile geçmiş mezarlığında uyuyorum. Sesimi örtmek için nice çığlıklar besliyorum yalnızlığımla, su verdim sana; hayat verdim sana, ah çiçeğim! Solan her ihbar, bir korkunun tesellisi, gerçeğin ta kendisi bu, ayrılık deme! Çünkü gözlerini gözlerimde rehin bırakıyorum, mecburi bir istikâmet olmayı diliyorum yeryüzünde. Açabileceğim tek soruşturmam; ellerindir! Bunu hep yağmur bilir, ellerini kıskandığım. Ellerini sardığım, vücuduma dolan, ben ağlarken beni kıskanıp görevinden ayrılan! O yağmur bilir. Yağmur; beni terk eden her izin, tek ressam; tek renksiz ağlayışlarımın eseridir aslında! Tanrının kalbinden akan kanla yıkandık, bileğimdeki ruh, bize sıkışan, bize bulaşan öyküdür! Soluksuz kader diye andığımız, savurduğumuz, piano eşliğinde üstümüze kırık notalar bıraktığımız. Bir çocuğun ağlarken inatla kalbini deştiği geceler, annesi uyuyamaz; başında, başlı başınca bir tenini çıkartıp üstünü örter ya, gözlerinde sancılı bir şarkı, biraz ninni okur sevdaya! Öyle bir sûkunet ile bekledim karşında, kalbim lâl, dilim kopuk intihar haberlerini sunan bir ceset! Bak, ben esir kamplarındayım. Barış imzasını atmak için göğü yardım, kanımla basacağım mührü. Biliyorsun, her sana adımım bilinçsiz bir mayına, mayın yapılmama karşı çıkmayan umarsızlığınla dolu! Sana yaklaştığım her adımda patlıyor içimdeki düşler, umutlar, adını küçükken duyduğum mutluluklar. Karşıma geç, yağmurla karşıma geç! Yağmur bilir kopan her hücremin, senin yokluğunu kabul etmediğini! Şimdi yağmurla birlikte söyle, birlikte uygula bu soğuk egzersizi;
Gözlerini, dudaklarımla kapa! Kapa ve etrafında sürekli dön; parmaklarınla birini seç;
(özür dilerim, bütün canlıları öldürdüm; beni seçmek zorundasın ama bilmiyorsun)
o seçtiğin kişi ya sana mahkûm, ya sen o’na olacaksın...
Bu gece tersime geldi yalnızlık; sokaklar sen giderken ardından intihar etti...
Kaldırımlar sereserpe uzandı, belki, belki yığıldık hepimiz, açıkcası!
Bu gece hiç üşenmeden içimde ölen insanlar, ben dâhil;
ismimizi sokaklara vermeyi değil, sokaklardan alıp yeni kimliğimizle gömülmeye karar verebildik
ve;
sen gidiyordun; organlarım çığlık çığlığa, damarlarım kan ağlaya ağlaya peşinden gitti!
Ruhum mu?! o buharlaştı beni üzdüğün her gece olduğu gibi...
Payanda
YORUMLAR
Şahsına münhasır bir insandan
Şahsına münhasır duygu aktarımı
Sevdim derinliğini Sevda'nın
Ve gördüm ki çözümlerde problemin sağlamasında !
Anlamaya bir'an kısacık bir zaman kaldı !
Amaç Ne idi nereye bu gidiş ?
Teşekkürler ve Saygılarımla
Payanda
Sevgi ve saygılar.