- 1070 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ZAMAN HIRSIZI
Bahar gelmiş, bütün güzelliğiyle dünyamızı kuşatmıştı. Pencereler açılmış, kuş cıvıltıları arasında ders işlemeye başlamıştık. Öğretmenimiz bilgi ağacından topladığı en güzel çiçekleri bize sunmakla meşgul… Bizim de bir yanımız çocuk, bir yanımız kuş olmuştu sanki.
Rüzgâr hafifçe estiğinde yaprakların kıpır kıpır olması gibi, baharın ilk etkileri üzerimizde görülmeye başlamıştı. Mihriban yerinde duramıyor, Artunç hop oturup hop kalkıyordu.
Öğretmenimiz, gözünde ışıltılar, yüreğinde sevgi demeti ve bize vermek istediği bilgilerin heyecanıyla girdi sınıfa. Yanaklarında gülücükler, elinde kitaplar, başladı derse; beş dakika sonra Mihriban da sınıfı kaynatmaya... Sağına, soluna, arkasına dönüyor, herkese laf yetiştiriyordu.
Öğretmenimizin bir gözü tahtada bir gözü Mihriban’da… Önce gözleriyle uyarıyor, dayanamadığı yerde sözleriyle:
- Mihribancığım, önüne döner misin?
Yapılan uyarı ancak bir dakika etki ediyor. Mihriban fıkır fıkır, şıkır şıkır… Öğretmenimiz biraz daha sert bir tonla:
- Mihriban lütfen, diyor.
Mihriban’da bir değişiklik yok. Bu sırada Artunç başlıyor yaramazlığa. Elindeki lastiğe kâğıt yerleştirip rastgele atıyor etrafına. Bir Merve’den, bir Gizem’den “Ay!” sesleri yükseliyor. Öğretmenimizin gözündeki ışıltılar, yanağındaki gülücükler yavaş yavaş soluyor. Elindeki tebeşiri bırakıp dönüyor sınıfa:
- Çocuklar, lütfen yaramazlık yapmayın! Arkadaşlarınıza saygı duymuyorsanız bari kendinize duyun! Bu ders sizin dersiniz, boşa geçen zaman da sizin…
Sınıfta bir sessizlik oluyor. Öğretmenimiz konuyu değiştirmek için:
- Bu günlerde ilginç bir olay duyan veya yaşayan oldu mu, diye soruyor.
Özlemnur parmak kaldırıyor ve başlıyor anlatmaya:
- Öğretmenim! Komşumuz bir hafta önce yeni araba almıştı. Dün gece hırsızlar çalmış. Çok üzüldüler, üstelik bir yıl boyunca çalınan arabanın taksitini ödeyecekler.
Öğretmenimiz üzüntüyle:
- Arkadaşlar! Hırsızlarla ilgili ne düşünüyorsunuz, diyor.
Parmaklar kalkmaya başlıyor. Murat öfkeyle:
- Adi, alçak insanlar, deyince Fehim ilave ediyor:
- Terbiyesiz adamlar!
Ayşegül:
- Elleri kırılır inşallah! Ne hakları var bizim malımızı çalmaya, diye devam ediyor.
Öğretmenimiz birkaç kişiye daha sorduktan sonra durdu ve biraz düşündü. Yüzü aydınlanır gibi oldu, kararlı bir şekilde başını salladı.
- Evet arkadaşlar! Gerçekten de başkalarının malını çalmak çok kötü. Peki, kendi malını çalan birisi için ne söylersiniz?
Sınıfta bir gülüşme oldu. Ben dayanamayıp sordum:
- Öğretmenim, bir insan niçin kendi malını çalar ki? Ancak deliler yapar bunu.
Öğretmenimiz gülerek:
- Doğru söylüyorsun Ceren. Aklı başında olan bir kişi böyle bir şey yapmaz, dedi.
Mihriban ve Artunç’a manalı manalı baktıktan sonra devam etti:
- Sevgili öğrenciler! Evet, başkalarının malını çalmak kötü bir şeydir. Peki, başkalarının, hatta kendisinin zamanını çalan kişiler için ne dersiniz?
Parmak kaldıran Işılay:
- O da bir çeşit hırsızlıktır öğretmenim, dedi.
Bu sefer öğretmenimiz sınıfa hitaben:
- Sizler de Işılay’a katılıyor musunuz arkadaşlar, diye sordu.
Sınıftan gür bir:
- Evet öğretmenim, sesi yükseldi.
Öğretmenimiz Mihriban ve Artunç’a bir daha baktı. Her ikisi de hatasını anlamıştı. Öğretmenimiz:
- Nerede kalmıştık arkadaşlar, deyip tekrar başladı derse…
Bestami YAZGAN