- 1017 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
CEP TELEFONU İCAT OLDU, HUZUR BOZULDU!
Çağımız, “Teknoloji Çağı” ve bu çağın getirdiği kolaylıklar, yararlar da göz ardı edilemez. Bir düğmeye basarak her şeyi halledebiliyoruz hem de hiç kendimizi yormadan… Çamaşırlarımız, bulaşıklarımız tıkır tıkır yıkanıyor, mis gibi ekmeğimiz kızarıyor Ekmek Kızartma makinasında, çayımız kaynıyor Çaycı’da, eee bundan iyisi can sağlığı şüphesiz, Allah icat edenlerden yüz bin kere razı olsun, tuttuklarını altın etsin İnşaAllah.
Ancak, son yıllarda nerdeyse yeni doğmuş bebeğin elinde gezen, bazılarına bir tane yetmeyip iki tane olan bir şey var ki; faydalarının yanı sıra zararları da yok sayılamaz. Cep Telefonu, müthiş bir iletişim aracı, her an elinin altında, her an her istediğine ulaşabilmeni sağlayan, muhteşem görünen belki debu özellikleri yüzünden aynı zamanda da insanı düşündüren zaman zaman da sıkıntıya sokan bir araç…
Öyle ki; onun sayesinde yolda, sokakta, toplu taşıma araçlarında yüzünü ilk defa gördüğünüz insanların en özel sayılabilecek sohbetlerine, karşıdaki muhataplarıyla ağız dalaşlarına, kadın kadına yapılan dedikodulara, bazen de erkek erkeğe yapılan dedikodulara, bazen de gerçekten saçma sapan komik sözlerin sarf edilmesine şahit oluyorsunuz, işin ilginç yanı konuşan kişi bundan hiç rahatsızlık duymuyor, garip!
Tüm bunlar öyle bir an geliyor ki; insanı ciddi anlamda rahatsız etmeye başlıyor. Kendi kendime sormadan edemiyorum;”Bütün bunları dinlemek zorunda mıyım, beni ne ilgilendirir ki insanların hayatları?” gibi sorular oluşuyor beynimde, asıl önemlisi de “Hiç mi rahatsız olmaz bu insanlar, hiç tanımadıkları insanları kendi hayatlarına, konuşmalarına dahil ederken?”
Aslında olayın bir de toplumsal yönü var ve bence toplum psikolojisini olumsuz etkiliyor bu durum… Şöyle ki; sabah evinizden işinize gitmek için yola çıktınız yolda telefonuyla bağıra çağıra konuşan bir insan, istem dışı sinirleniriniz geriliyor. Otobüse biniyorsunuz, bir genç kız, kız arkadaşına akşam erkek arkadaşıyla arasında geçen tartışmayı en ince ayrıntısına kadar anlatıyor ya da tersi bir genç bunu yapıyor. Bir anne çocuğuyla ilgili sıkıntılarını paylaşıyor ailesiyle, bir hasta rahatsızlığından dolayı sabaha kadar uyuyamadığını aktarıyor sebep-sonuç ilişkisi içinde, bu örnekleri artırmak mümkün mutlaka…
Bense tüm bunlar konuşulurken işe varınca neler yapacağımı kafamda toparlamaya çalışmaktan farkında olmadan uzaklaşıp bir de bakmışım kendimi tek tek hepsinin yerine koyup hasta ile hasta olmuşum, erkek arkadaşıyla tartışan kızın sıkıntısına kendimce çözüm bulma çabalarına girmişim, çocuğundan dert yanan annenin içinde bulunduğu duruma bir anne olarak hayıflanıp içimden “tüh tüh, Allah korusun, Allah başa vermesin, Allah’ım esirgesin” demeye başlamışım. Silkelenip kendime geldiğimde ise son durağa gelmişim, Allah’tan konuşmalara dalıp da daha sonraki duraklarda inmiyorum neyse ki!
Velhasılı velkelam, binbir çeşit hayatla sabah sabah beyin yorgun, işgal edilmiş, sabah evden çıkarken ki huzuru sakinliği kalmamış, yorulmadan yorgun hale dönmüş. Bu durum gerçekten azsınacak gibi değil.. Bunların yanı sıra, tam dinlenmeye çekildiğiniz anda olmadık bir haberle çalan telefonlar, tam işinizin en kritik anında yüreğinizi titreten o telefon sesi, kapatsanız bir türlü açsanız bir türlü iki arada bir derede kaldığınız anlar ve sınırsız bedava konuşma kampanyalarıyla bitmek bilmez ipe sapa gelmez sohbetler ve de bilmem kaç bin tane bedava mesaj hakları… Ne yapıyoruz, nereye gidiyoruz, gençliği nasıl bir tehlikenin ortasına atıyoruz.
Onlara kalsanız, ellerinde telefon, ya saatlerce konuşarak ya da sürekli mesajlar atarak SOSYALLEŞ tiklerini iddia ediyorlar oysa ki tam tersi ANTİ-SOSYALLEŞİYORLAR. Zira, telefon ellerindeyken etraflarını gözleri görmüyor, çevrelerinde kim var, neler oluyor, hiç farkında değiller, baharın geldiğini, dallara çiçek bastığını, ya da dışarıda şakır şakır yağmur yağdığını, yağmurda kayıp düşen yaşlı kadını, limon ağacından limon çiçeği koparıp koklayan amcanın kokladığı çiçeğin mis gibi kokusunu fark edemiyorlar, özetle hayatı fark edemiyorlar, hayatı ıskalıyorlar. Aslında çok umurlarında da değil açıkçası, onları ilgilendiren şey sadece karşılarındaki kişinin sesi ya da yazdığı sözler hepsi bu, harf denen bir takım sembollerle ve gerilerden belki de çok uzaklardan gelen sesle çok daha fazla ilgililer çünkü…
Atalarımız, boşa dememişler;”Azı karar, çoğu zarar!”. Dengeyi tutturabilmek kolay değil ama, her konuda, hayatın içinde denge olmazsa bir şeyler ters gitmeye, huzuru bozmaya başlar. Ve en kötüsü adeta teknolojiye esir olarak beyni uyuşmuş, uyuşturulmuş insanlar topluluğu oluşur ki; bu da bir toplumun bekası, geleceği, huzuru için en tehlikeli olanıdır.
Teknoloji, doğru şekilde kullanıldığında insan aklını zorlayacak kadar muazzam bir kavram, doğru kullanılmadığında da akla zarar hallere sebebiyet verecek bir etken … Umarım, çağın getirdiği imkanları dozunda, doğru şekilde kullanmayı becerebiliriz hep birlikte…
Sonsuz sevgi ve saygılarımla, hayırlı günler diliyorum.
Perihan METİN
YORUMLAR
Değerli perihan hanım çok önemli ve bence uzun süre güncelliğini yitirmeyen bir konuya temas etmişsiniz.. Tebrik ediyorum. Sevgiyle kalın
Perihan Metin
Atalarımız, boşa dememişler;”Azı karar, çoğu zarar!”. Dengeyi tutturabilmek kolay değil ama, her konuda, hayatın içinde denge olmazsa bir şeyler ters gitmeye, huzuru bozmaya başlar. Ve en kötüsü adeta teknolojiye esir olarak beyni uyuşmuş, uyuşturulmuş insanlar topluluğu oluşur ki; bu da bir toplumun bekası, geleceği, huzuru için en tehlikeli olanıdır.
eyvallah degerli kardeşim güzel bir konuya parmak basmışsınız....ama kim anlaya, kim dinleye her şey sözde kalıyor...Nimetleri iyi şekilde değerlendirmek gerek ama nimetle başkalarını rahatsız etmek asla olmamalı...hastamı var ne var..yada o telefonuz yaydığı RADYOAKTİV maddenin bizlere verdiği zararı ah bir bilseler belkide hiç ellerine bile almazlar ama ne önemseyen var nede kulak veren....siz görevinizi yaptınız sizden günah gitti...gerisi Allaha kalmış ...ne diyelim ÇAĞ DEĞİŞTİ İNSANLARDA DEĞİŞTİ.keşke değişmeseydi...ya bu deveyi güdecez ,ya bu diyardan gidcez başka yolu yok .....derler ya cahile söz anlatmaktansa deveyi hendekten atmak kolay diye...bazı insanlar deli misali ne yaptığını o an intibarı ile unutuyorlar sanırım...işte onlar bir deli misali ..ne demişler delidir ,ne yapsa yeridir. onun için Rabbim insanlarımıza biraz anlayış vermesi temennisi ile bu güzel yazınızı Ayakta alkışlıyorum....selam ve saygılarımla...
mehmet ali unsal tarafından 4/30/2012 11:24:26 PM zamanında düzenlenmiştir.