- 946 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Çürük Yağmur Kokusu / III
Odamda defalarca kahkaha attım. Bağırdım içimden.
“Beni sevdiğini söyle lan orospu çocuğu.”
Duvarları yıkıp kaçmak istedim. Perdeyi aralayıp göğe baktım. Karanlıktı. Camda damlaların süzülüşünü izledim. Çok hızlıydılar. Tekerlekli sandalyeme baktım. Kalkmaya yeltendim. Tökezledim, düştüm.
Damlalar birleştikçe süzülmeye devam etti.
***
Babam homurdanarak uyandı. Annemin bir insanla çiftleşmemesi ne kötü. Yatağın altından kutuyu çektiğini duyuyorum. Biraz sonra annemle, yeniden... Kocası olduğunu hatırlatıyor sadece. Sevmiyor.
“Anneme onu sevdiğini söyle lan orospu çocuğu.”
Nefesi hızlanıyor. Sadece onun nefesi. Annem ölü gibi yatıyor altında. Kocası olduğunu memelerinin üstündeki kamalara rağmen hatırlamıyor sanki. Hangisi daha çok acıtıyor acaba?
Babam hakaretlerine başladı. Uyuduğumu sanıyordu.
Bir süre sonra sesler kesildi. Odamın kapısı hışımla açıldı.
“Kalk ulan... Hayvan gibi uyumandan bıktım usandım.”
Elinde keserin sapı olduğu aklına geldi. Yorgan acıyı sadece azaltıyordu. Yoksa ben hep üşüyordum.
Akşam yediğim şeyleri çıkardım.
***
“Fabien, bu gün kiliseye gitmek ister misin?” dedi sevecen bir tonla.
“Hayır anne. Tanrının beni görmekten hoşlanacağını sanmıyorum.”
Gelip sarıldı.
“İstersen sen gidebilirsin.” dedim.
Kiliseye giderken her zaman hazırlanması uzun sürer. Ya rahibe ya tanrıya âşıktı.
Evden çıkarken kapının arkasına baktı. Yalnızca bir yağmurluk vardı. İlk kez bir yağmurluğa ihtiyaç duyuyordu.
“Benimkini alabilirsin anne...”
“Teşekkür ederim iyi yürekli oğlum benim.”
Yalnız kalınca resimlere baktım. Sıkıldım sonra, kapının önüne çıktım. Ellerimi yağmura tuttum. Ellerim simsiyah olmuştu.
Annemin gelişini gördüm. Beraberinde birkaç kişi yürüyordu, yaşlı teyzenin yanındaki kıza gözüm takıldı. Çantasını kolunun altına sıkıştırmış düz uzun saçlarını umarsız sallıyordu. Yağmuru ilk defa sevdiğimi hissettim. İçimde bir şeyler kıpırdandı. İçimde kıpırdanan her şey sandalyesinin tekerleklerine dokunup geri oturdu.
Kapıda sohbete tutuştular. Öyle arınmış öyle günahsız görünüyorlardı ki... Ben de gitmeliydim belki de...
Saçını sallayan kızın yağmurdan korkmaması ne güzel. Sadece bu özelliği için ona âşık olabilirim. Ama önce içimde taşıdığım tüm ağırlıkları bırakmalıydım. İçime beyaz bir kâğıt sermeliydim. Kocaman bir beyaz kâğıt… Yağmursuz…
“Şuraya gökyüzü koymalı, şuraya bir ev çizmeli, buradaki tepeler mavi olmalı, masmavi bulutlar, güneş bulutların arasından parlamalı, şu…”
‘Fabien boş boş ne bakıyorsun haydi içeriye girelim.’’
Annemin sesiyle birlikte kız da saçları da gitti.
***
“Bu gün Paskalya...” dedi annem, “Unuttun mu yoksa? Bu akşam güzel eğlenelim.”
“Anne biraz sonra o gelecek.” dedim.
“Babanın en sevdiği bayramdır Paskalya...”
Annem bir melekti. Balık hafızalı. Beni, paskalyada yumurtayı doğru boyayamadığım için dövmüş, hastanelik etmişti. Ondan sonra da yürüyememiştim zaten.
Annem giyeceklerimi büyük bir özenle ütülemeye başladı. Ütülediklerini kontrol edip sandalyenin üstüne koyuyordu. Annemi iş yaparken hep izlerdim. Saçlarını örgü şişi ile toplayıp topuz yapmıştı. Şeytan ve koruyucu meleğim.
Ağzımdan bir mırıltı döküldü…
“Bayan Sofi’nin yanında yürüyen kız ne güzeldi; ilk defa gördüm, kimdi?”
Annem sıcak ütüyü alıp kalbime bastırdı. Canım acımadı hiç…
‘Fabien, baban gelmeden banyo yapmalısın.”
Bana bir sigara sardı...
Babam paskalya yortusunu umursamayacak kadar sarhoştu, yalpalayarak kapıyı tekmesiyle açtı. Kapı arkaya devrildi. Babam kör kütük yatağına uzandı.
Gece odamın kapısı sessizce açıldı. Gelen annemdi.
“ Oğlum uyuyor musun? Canın yanmadı değil mi?”
“Hayır, yanmadı anne...”
“Fabien .. Ben... Sanırım...”
“Söyle anne.”
“Sanırım... Kıskandım.”
Evin içi daha da sessizleşti. Yağmur daha bir hızla yağıyordu...
***
Tam olarak saate bakmadım. Yataktan doğrulup tekerlekli sandalyemi babamın odasına çevirdim. Kapıyı araladım. Babam domuz gibi sızmıştı. Annem sardığı sigaraların etkisiyle yarı ölüydü. Sağ yanına kıvrılıp uyuyordu. Bir süre onlara baktım.
Babamın gümüş sivri kamalarını yastığın altından çektim...
Gökte şimşekler kuduruk gibi odanın içini aydınlatıyordu. Babamın göğsüne oturup içimden saymaya başladım. Bir, iki, üç, dört, beş, altı, altıncı şimşekte alnın her iki yanındaki şakak boşluğuna bıçakları sapladım. Ruhu bile uyanmadı...
Annem bir melek gibi uyuyordu. Onu boynundan öptüm. Saçlarını okşadım. Parmaklarındaki tırnaklara baktım. Şeytansı tırnaklarına. Komedinin üzerindeki örgü şişini kalbine sapladım. Annem bir melek gibi uyuyordu hala ..
Defalarca sapladım.Defalarca öptüm saçlarından.
‘ Seni seviyorum anne ‘
Sahi annemi seviyor muydum? Yağmur alabildiğine şimşeklerin sesine karışıp yağıyordu. Gök aslan gibi kükrüyordu. Benim sesim ağlıyordu. İçime biriken taneler boşalıp yeniden sürükleniyordu ruhuma doğru….
Sessizlik. Tekerleklere yüklendim yeniden. Odalarının aralık kapısından dışarıya süzüldüm. Annemle babam arasındaki kamalar görünmüyordu artık. On beş yıldır yağan yağmurun dahi temizleyemeyeceği büyük bir kan gölünde uyuyorlardı.
İlk kez birbirlerine bu kadar yakınlar...
lacivertiğnedenlik / chaotica
YORUMLAR
vallahi açıkça fikirlerimi söylemek istiyorum..
öncelikle nesirde harikasınız.
bu öykü beni çok etkiledi.konuyu ele alışınız kurgusu düzdüğünüz kelimeler son derece profesyonel. ben çok beğendim.azcıkta kıskandım. bu kalemlarden daha neler çıkar bilmem ama ben sizi her daim okumaya devam edeceğim.sanki asucum biraz sizde kendimi görüyor gibiyim.kaleme mühür vurulmaz değilmi?
sevgilerimle.
Çürük Yağmur Kokusu*
.I.
‘’anne pencereler ağlıyor‘’
dedi çocuk
yüzümün üstünde
saklasam avuçlarımı
rüzgar öper mi...
ilk damlaları düştü
ayazın
sırçalandı saçaklarda
oda kendini öldürdü
rutubet içinde
Fabien yağmur tohumu
babası söverken
kırılgan şıvga dal...
tekerlikli sandalyesinde
büyürken hayata
küllükte yalpalandı sigara
korlandıkça sinsi sinsi
Fabien'in canını yaktı
annesi bağrına bastı
sözleriyle hafifletti acısını
süt kuyusu ağzıyla
merhem gibi
...
.II.
üşüyen duvarların
muğlak suratlarını yalayan bir ateş
içimde büyüyor
‘’benim içimdeki yangın senin yüzünden anne...‘’
taşarken küllükten izmaritler
oda ölü gibi uyuyor...
canımı acıttı babam
dedi Fabien
cantaşlarımı söktü
ölmesi için dua edecek kadar güçsüzken
annesi her evin bir direği
bir yanığı bir de delisi var dedi
göğsünde oğlunu anaçlarken
Fabien gri göğe baktı usul usul
mağrur bulutlar şehri boğarken
meleklere gülümsedi
...
.III.
hızlıca koştu çocuk bulutlara
tekerlekli sandelyesinden uçarken
aşkı tadarken
paskalyadan döndü
babası
kör-kütük
sızarken yatağa
annesi sigarasını sardı
ve
o da düştü yatağa
‘’Damlalar birleştikçe süzülmeye devam etti.‘’
Necla Develi
Mori Kız tarafından 2/8/2012 4:34:54 AM zamanında düzenlenmiştir.
lacivertiğnedenlik
teşekkür ederiz
Defalarca yorumumu yazdım sildim. Düşündüklerimi nasıl anlatabileceğim hakkında en ufak fikrim yok. Sadece şahsi fikrimi söyleyeceğim değerli yazarlar. Bilirim ki içten olmayan övgülere karşısınız. O yüzden düşüncemi asgari sınırlar içinde olduğu gibi belirteyim.
Ben inançların olması gereken yerden başka bir yere nakline karşıyım. Edebiyata imge olmalarına da karşıyım. Benim edebi görüşüm bu. Belki hakkımda "Türk edebiyatı senin gibiler yüzünden bu halde" diye düşüneceksiniz ki peşinen söyleyeyim bu bağlamda geri kafalılığımdan memnunum :)
Her ikinize de başarılar diliyorum.
lacivertiğnedenlik
Bizler nasıl öfkeleniyorsak çocuk ölümlerine,kadınların şiddet tecavüzlerine,ufak çocukların cinsel sapıklıklara ,satılan çocuklara ,henüz ergenliğe bile yeni adım atan küçük kızın 26 kişi tarafından tacizlerine nasıl öfke duyuyorsak ve bunu bağıra bağıra söylüyorsak bu uysal bir duruş olmuyor anlamını taşır.Farkındasın ve bağırıyorsun..
İşte edebiyat böyle bir şey ,bu öykünün içindeki çocuk acıttı bizi ,edebiyat evrenseldir eğer işlenen konu aynı geçerliliğini sürdürüyorsa ,bu senin yazdığın mahalledeki evlerden birinde veya ta uzak ülkedeki bir mahallede hiç fark etmiyor ..Bu öyküde bir çocuk bağırıyorsa biz de suskun olmayacağız ,kalemi sonuna kadar kanırtacağız ,küfür edeceğiz..Çünkü ben ağız dolusu zaten küfrediyorum taa soysuzluklarına kadar ..
Cansın ..canımsın sen ..
Aynur Engindeniz
Sizi seviyorum. Bildiğimiz gibi devam. Ölü rahmet bulsun da :))
Ayrıca yüzde ikibin eminim "kuduruk" senin fikrindi. Tabi Chaotica'da Karadeniz'li değilse :)))
lacivertiğnedenlik
seni seviyorum
Aynur Engindeniz
Ben seni daha çok seviyorum...