- 1737 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Keşik
Sanırım dokuz-on yaşlarındaydım. Kasabamızda büyükbaş hayvanları yaylıma götüren sığır çobanlarına yardım etmek amacıyla adına “Keşik” dediğimiz bir imece uygulaması yapılıyordu. Her çocuğun gönlünde bu keşiğe gidebilme heyecanı yatardı nedense. Belki bir gün de olsa kendisini uçsuz bucaksız bozkırların ortasında özgür hissetme isteği, belki de kendisini ispatlama arzusu, bilemiyorum.
Biz o zamanlar dört erkek, bir kız kardeştik. Ben ailenin dördüncü çocuğuyum. Benden büyük iki abim yüzünden bu tür faaliyetlerde tabiri caizse “adam yerine” konmuyorum maalesef. Keşik sırasının bize geldiği bir gün yine benim büyüğüm olan Salih abimi gönderdi babam. Ben o kadar üzüldüm, o kadar ağladım ki anlatamam. Benim yaşıtım olan arkadaşlarım keşiğe gidip geldiklerinde o kadar ballandıra ballandıra anlatırlardı ki bu hususu kıskançlıktan çatlayacakmış gibi olurdum adeta. Ertesi gün keşik sırası en büyük amcamlardaydı, ancak amcamın tek oğlu şehir dışında çalışıyor olduğundan bir tane keşikçi bulmak zorundaydı.
Abim o gün keşikten yorgun, argın geldiğinden ertesi günkü amcamın sırasına gitmek istemeyince bana gün doğdu. O gece heyecandan sabaha kadar uyuyamadım. Sabah erkenden annemden önce yataktan kalktım, elime bir değnek alarak doğru amcamların kapısına dikildim. Yengem azığımı bir bez torbanın içine koymuş kapıda bekliyordu. Büyük bir iş başarmanın vermiş olduğu gururla yengemin elinden yiyecek torbamı aldığım gibi düştüm sığır sürüsünün peşine. O gün akşama kadar bir dakika oturmadan ekin arasında bir o yana bir bu yana koşturdum durdum.
Gözlerimin önünden akşam amcamlara döndüğümde, amcamın yapacağı övgü dolu iltifatlar ve yengemin hazırlayacağı birbirinden enfes yiyecekler geçiyordu. Sığır çobanı ara sıra “Yeğenim az otur şuraya, yeter çok yoruldun” dese de, ben bunun bir hile olduğunu düşünerek “Bu işi en iyi ben yapacağım ve bir daha ki sene yine ben gideceğim keşiğe” düşüncesiyle duymuyordum bile çobanı.
Akşam görev bitimi ineklerini önüme katarak vardım amcamlara. Beklentim yüklü bir miktar harçlık, güzel iltifatlar ve nefis bir ziyafetti. Ancak amcamlara geldiğimde amcamın suratından düşen öfkeyi görünce bütün beklentilerimin hayal olduğu kanısı hemen yerleşti içime. Bırakın övgüyü, harçlığı yengem yemek bile hazırlamamıştı. Hâlbuki adettendi kim başkasının yerine keşiğe giderse güzel iltifatlarla karşılanır, harçlıklar verilir ve ziyafet çekilirdi.
Anlayacağınız hayatımın ilk sorumluluk dersi fiyasko ile neticelendi. Ne amcamın neye kızdığını öğrenebildim, ne yengemin neden ziyafet hazırlamadığını.
YORUMLAR
Buna benzer bir tecrübe de ben yaşamıştım değerli kardeşim Hüdai Bey.Yıl 1977 veya 78 idi.O sene dedem vefat etmişti.Ben köyde kalmak zorundaydım babaannemimin yanında.Fakat ninem de bir süreliğine şehre gidecekti ve ben en az iki üç ay yalnız kalacaktım köyde.Öyle de oldu.Ninemin sekiz on büyüklü küçüklü hayvanları yetmiyormuş gibi bir de rahmetli halamın davarı eklenmez mi üzerine.Çoban bedava ya,amortiden çıktı zaten,vur demişler ya abalıya işte öyle oldu.Ben zavallı ne yapayım hayvandan ne anlarım,çobanlıktan,otlatmaktan ne anlarım canım.Ne mi oldu sonunda.Çoban acemi olunca her gün onun bunun bahçesine girdi hayvanlar.Her akşam halam elinde sopayla karşılardı beni köy girişinde.Gözü körolmayasıca bugün kimlerin bahçesine kaçtı hayvanlar diye.Başarısızlığıma içten içe sevinmöiyor muydum,sevi,niyordum aslında.Yahu hiç tecrübesi olmayan bir çocuk dağın bayırın ortasında onlarca hayvanı nasıl kontrol edebilir diye hiç mi düşünmezler.Evet hoş bir tecrübe olmadı benim için ama,teleme çalmayı öğrendim biraz bu sayede,bir de yüzmeyi öğrendim azbuçuk o kadar.Bir de karakaçandan yediğim o çifteyi hiç unutamadım.Nedense kimseleri bindirmezdi dedemden başka.
Ruhları şad,mekanları cennet olsun.
Saygılarımla...
Hüdaverdi ER (Hüdai)
teşekkür ediyorum sayfama uğradığınız için.
selam ve saygılarımla...
Çok güzel bir yazıydı. Bana çocukluğumda harmanlara gidip döğenler üzerine oturarak harman döğdüğümüz günleri hatırlattı. Ama çok şükür hiç mükafatsız kalmadım. Mercimekli ve tereyağlı bulgur pilavı, Mis gibi ayran, yeşil soğan ve lavaş ekmeğinden ibaret ödülümüz daima hazır olurdu öğlen ve akşamlarda.
Çok sıcak ve bizden bir yazıydı teşekkürler.
Selam ve saygılarımla.
Hüdaverdi ER (Hüdai)
Sonu hayal kırklığı olsada çok güzel bir anı. Paylaşım için tşkrler. Saygılarımla...
Hüdaverdi ER (Hüdai)
İlk hayalkırıklığı da o yaşlarda keşiklik yüzündenyaşanmış. Aslında iş o çobanda bitiyor. İlk kez keşikliğe gitmişsiniz, doğaldır, çocukluk çağı oyaşlar. Oyun çağı. O çoban büyük bir ihtimale jurnalemiş sizi,, " oyun oynadı bütün gün, deli gibi koştu ineklerin arasında. Faydası olmadı bana." demiştir,,, ya da şöyle mi oldu ki, amcanızdaydı sıra, ama keşiği amcanız yerine abiniz bulduğu için, amcanız şöyle düşünmüştür muhtemelen. " Biz adam değil miyiz? Bulurdum ben, çoluk çocuk mu gönderilir keşikliğe? Akşam gelsin bakalım ne yapmış, anlarız." Böyle de demiş olabilir,, Ortada sizin keşiklik yapmanızla ilgili olumsuz bir düşünce var yani.
Çocukluk yılları bizim bir parçamızdır ve asla unutulmaz.
Başarılarınızın devamını dilerim. Keşiklik ne demektir, öğrenmiş oldum,, bilgilenmenin yaşı ve zamanı yoktur,,, Kolay gelsin,,,
Hüdaverdi ER (Hüdai)
Allah eksikliğinizi göstermesin. selam ve saygılarımla...