- 891 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
RESİMLER-ŞİİRLER
Yüce bir sanatçıydı Goya. Onun ’ Partizanların Kurşuna Dizilmesi ’ tablosu büyük ve öfkeli bir tutumu yansıtır. Saldırganlara, istilacılara karşı bütün bir halkı ayaklandırabilir o tablo. Şimdi bile seyreden herkesi sarsmıyor mu? Goya herkesin anlayabileceği bir dil bulmuştu. Kendini gerek ressam olarak, gerek insan olarak sarsan, heyecanlandıran şeyleri başarıyla yansıttı.
Goya’nın tablolarını seyrederken, bir yandan da Voznesenski’nin ’ Goya ’ şiirini tekrarlıyorum. Voznesenski ’nin en çok sevdiğim şiiridir bu şiir. Şiir ve resim ilişkileri açısından bir ders notu olabilecek bir yapıttır bence.
Ben Goya’yım!
Çorak bir tarlaya kuzgunlar gibi süzülen düşman
yuvalarından oydu gözlerimi.
Ben acıyım!
Ben iniltisiyim
savaşın.41 karlarında yanmış
şehirlerim ben.
Ben açlığım!
Ben kırılmış boynuyum
çıplak alana çanlar gibi sallanarak asılmış
bir ihtiyar kadının...
Ben Goya’yım!
Ey gazap üzümleri!
Top sesleriyle yürüdüm Batı’ya,
çağrısız konuğun külleriyim ben!
O unutulmaz göğe tabut çivileri gibi
sert yıldızlar çaktım!
Ben Goya’yım!
1933 doğumlu mimar, şair Voznesenski ’ Goya ’ şiirinde, özdeşleşiyor Goya ile. Salt özdeşleşmek değil bu, Voznesenski de, Saura gibi Goya’yı günümüze taşıyor. Saura’nın ’ Tango ’ filmi içinde, İspanya iç savaşı ile ilgili bir oyun çalışmasında, Goya’dan yararlanışına eş bir yaklaşımla, şiirini oluşturuyor. Voznesenski Goya’nın belli resimlerinden mi yola çıkıyor? Değil elbette . Ama Goya’nın resimlerindeki tragedyaları özümsemiş. Goya resminin inceliklerine, ustalıklarına varmış bir şair kimliğiyle şiirini oluşturuyor. Voznesenski’nin ’ Goya ’ şiiri, acının, savaşlar içinde yıkımın ; ama direncin de görselliğini taşıyor.
Federico Garcia Lorca şiiri gizemli resimlerle yüklüdür. Resmi bilen, resim yapan, müziği bilen, beste yapan bir şairdir Lorca. şiiri, resim ve müzik birlikteliğinde, gerçekle gerçek üstü bir gelgit gibidir. Salvador Dali ile olan yakınlığı, resmi daha da derinlemesine incelemesine, şiiri içinde kendine özgü bir resim, görsel zenginlik oluşturmasına etken olmuştur inancındayım. Lorca’nın şiirinde imge bir nakışlar bütünü gibidir. Gizemli, görüntüyü çok boyutlu çağrışımlarla eşleştiren özgün bir nakış. Onun şiirimdeki görsellikle zaman içinde farklı görüntüler sergileyen, farklı naif resimler gibidir.
İşte Sait Maden çevirisiyle Lorca’nın ’ Aptal Şarkı ’ şiiri:
Ana,
Gümüşten olmak istiyorum
Oğul,
Çok üşürsün sonra.
Ana,
Sudan olmak istiyorum.
Oğul,
Çok üşürsün sonra.
Ana, Yastığına işle beni.
Olur oğul
Hemen şimdi!
Lorca, Salvador Dali’nin resmine bakarken, kendine özgü şiir resmini oluşturur. Dali’den bağımsız; ama Dali’yi içeren bir şiir resim. Lorca’ nın ustalığı buradadır. Yirminci yüzyıl şiiri içinde resimle beslenen en özgün şairlerden biri olmuştur Lorca.
Irak şiirinin en büyük ustalarında Abdül Vahap El-beyati’ de şiir-resim ilişkileri açısından, ilginç, farklı örneklere rastlıyoruz. Salvador Dali şiirinde, oklarını Dali’ye yöneltir. politik açıdan, acımasızdır Dali’ye karşı . Ama bu şiirinde, Dali’nin resimleri eşliğinde gerçekleştirir bu karşı çıkmayı. Şiiri okurken Dali’nin resmini de izlersiniz bir bakıma.
El Beyati’nin ’ Pablo Picasso’ ya ’ şiirini birlikte okuyalım.
Aşıyor ırmakları kan renginde bir ezgi
Siliyor çizdiklerin yağmurun kokusunu
kirpiklerindeki ezgilerin
Göz kırpıyor ay ışığına
Dönüyor dans ediyor coşkuyla
Uyuyor çiçeklerle
Yaslıyor göğsünü tellerine gitarın
Cafe duvarlarını boyuyor
Ve biletiyor Madrit
çingenelerinden aldığı bıçakları
Denizin sessizliği ve büyüdür verdiğin ateş.
Gitarın tellerine dönüşüyor
yaptığın mavi kelek
Ve eriyor şiir mavi kar
Açılıyor dünya kapısı
Sabaha dönüşüyor
uzun süren bir gece
unutulmuş bir kentte.
Orhan Veli’nin ’ Yenisi ’ adlı şiir kitabı için, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yaptığı kapak resminden yola çıkarak, Nazım Hikmet’in, 1947 yılında yazdığı şiir, şiir-resim ilişkisinin en güzel örneklerinden biridir. Şiir dikkatle incelendiğinde, Nazım Hikmet’in ’ Yenisi ’ kitabının kapak resminden yola çıkmasına karşın, şiirinde farklı, kendine özgü bir halk resmi yapmayı ustalıkla başardığı görülür. Şiir- masal anlatımıyla bütünleşen, bir Anadolu halk resmi sergiler bu şiirinde.
Resim ve şiir ilişkisini anlatmaya çalıştığım yazıyı, bu şiirle noktalayalım:
Çöl gelir, kumda giden iziyle;
kutup gelir, dilsiz, beyaz buzuyla;
gelir dümdüz ovalar
ince belli tozuyla,
Kaleden çıkar gelir,
Geceleyin Diyarbekir,
Dicle boyu geceleyin
çıtırdayan karpuzuyla
Cıvıl cıvıl kuşlarıyla gelir çınar.
Balık gelir deniziyle,
Pul pul gümüş yaldızıyla;
kemani başında deniz kızıyla.
Gül gelir, ceylan nazıyla;
yılan gelir, kıpkırmızı gözüyle;
insan gelir, ayağının tozuyla,
insan gelir, bir çift sevda sözüyle.
Nazım der ki: Gelir Eyyub’un oğlu Bedri,
boynu uzun, boynu eğri,
yeşille kırmızıyla,
sırma sırma çiziyle,
bir acayip yazıyla.