- 1337 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
SAYIM SUYUM YOK -2 –
İkinci nüfus sayımına Batman’da çıktım. Bu sefer artık bir üniversite öğrencisi değil yedi yıllık bir öğretmendim. Bu günkü Batman’da yeri nedir bilmiyorum ama o günkü Batman’ın en uzak mahallelerinden biri olan 19 Mayıs Mahallesinde sayım yapacaktım.. İşim kolaydı aslında. Alt tarafı iki tane sokakta toplam otuz hanenin sayımını yapacaktım. Hane başına en fazla beş nüfus olsa toplamda demek ki yüz elli civarında bir nüfus yazacaktım ki öğleye kalmaz bitirirdim evel Allah.( Ne kadar yanıldığımı göreceksiniz zaten )
Mahalle bildiğim bir yerdi. O bakımdan sokaklarımı önceden tespit etmeme hiç de gerek yoktu. Hem zaten bizi o sokakların başına kadar resmi araçlar götürecekti.
Sabah erkenden kalktım. Çarşıdaki Hükümet Konağına kadar yürüdüm. Orada bekleyen resmi araca binerek mahallemdeki ilk sokağın başına geldim. Şimdi tabii ki sokakların adlarını unuttuğum için o sokaklara 1001. Sokak ve 1002. Sokak diyelim. ( Zaten sokakların adı yoktu yanlış hatırlamıyorsam. Numaraları vardı )
1001. Sokağa girdim. Önce sokağı tanıyayım diye herhangi bir sayıma başlamadan sokakta ilerlemeye başladım. 1001. Sokak tam anlamıyla U harfi şeklinde bir sokak. Ben tam bir U dönüşü yaparak sokaktan çıkarken baktım sokağın çıktığım noktasındaki tabelada 1002. Sokak yazıyor. Allah Allah...Ben 1001. Sokağa girdim. Sokak başka hiç bir yan yola sapmadan devam eti. Ancak sokaktan çıkarken 1002. Sokaktan çıktım.
Acaba? Diyerek bu sefer de 1002. Sokak tabelasının bulunduğu evin önünden tersine döndüm. Tam bir U dönüşü yaptım veeee 1001. Sokaktan ana caddeye çıktım. Kısacası benim sayacağım sokak aslında bir taneydi. Alt taraftan girerseniz 1001. Sokak, Üst taraftan girerseniz 1002. Sokak.
1001. Sokaktan başladım işe.
İlk kapısını çaldığım ev. Yüksekçe duvarları olan, bahçe içinde iki katlı bir evdi. Bahçeye girdim ki eyvahhh…En az otuz çocuk var bahçede. Elli elli beş yaşlarında sevimli bir vatandaş. ‘’Gel gurban gel yukarı çık’’ dedi. Evin üst katına çıktım. Güzel bir sundurmanın altında amca ile karşılıklı oturmaya başladık.
-Hoş gelmişsen gurban. Sayım için mi geldin?
-Evet amca. Kimlikleri alabilir miyim?
-Kimlikleri almasına alırsın da hele bir çay içelim. Sigara kullanır mısın?
-Maalesef amca evet. Kullanıyorum.
-İyi yak o zaman.
Bana tabakasından çıkardığı bir kaçak tütün sarma sigarası uzattı. Vay anam vay. Biz sigara diye resmen at fışkısından üretilmiş bir şeyler içiyormuşuz.
-Hoce şimdi sana bir kaç sorum olacak.
-Tamam amca sor?
-Çocukların sayısını çok göstersem mi daha iyi yoksa az göstersem mi? Yani devlet niçin soruyor çocuk sayısını? Hani ek para verecekse o zaman çok yazdırayım.
Hımmmm ‘’Vay uyanık vay’’ dedim içimden. ‘’Ben sana sorarım’’
-Yok amca maalesef ek maaş filan vermeyecek. Benden duymuş olma ama aksine çocuk başına vergi alacak vatandaşlardan.
Amca baktım aşağıda bahçede oynayan çocuklara seslendi:
-Lo gidin kendi bahçenizde oynayın. Kafam ağrıdı.
Çocukların yarıdan fazlası toz oldu adeta.
Ben sayıma başladım ama bir baktım gelen nüfus cüzdanlarının içinde hiç kız çocuğu nüfus cüzdanı yok. Oysa biliyorum ki kız çocuğu da var adamın. En azından bahçede hâla bir kaç kız çocuğu var.
-Amca kız çocukların nüfus cüzdanları nerede?
-Onları da mı yazacaksın?
-Elbette yazacağım. Kız çocuklar insan değil mi?
-İnsan olmasına insan da ne bileyim. Biz buralarda kaç çocuğun var diye sorulunca bile kızları saymayız.
-Yanlış yaparsınız amca. Her neyse. Ana dil nedir? Yabancı dil var mı?
-Hoce...Şimdi ana dil Türkçe mi diyelim yoksa Kürtçe mi?
-Amcacığım neyse onu söyle. Kürtçe ise Kürtçe, Türkçe ise Türkçe.
Amca ‘’ O zaman Kürtçe’’ dedi.
-Peki bildiğin yabancı dil?
-Ona da Türkçe yaz.
O dönemler Turgut Özal dönemiydi ve Turgut Özal yeni bir anlayış getirmişti: ‘’ Vatandaşın beyanı esastır’ O bakımdan ‘’ Bildiği yabancı dil hanesine ‘’Türkçe’’ yazmıştım ama fena halde bozulmuştum. Yanlış anlaşılmasın. ‘’Ana dilim Kürtçe’’ denmesine değil. Türkçenin ‘’Yabancı dil ‘’ olarak yazdırılmasına bozulmuştum. Zaman zaman benden de güzel Türkçe konuşan bu insanların Türkçe için ‘’Yabancı dil!’’ demeleri fena koymuştu bana. Yabancı …(! ) Yabancı bir ülkenin, tamamen yabancı insanlarının dili !
Bir sonraki eve geçtim. Kapıyı çaldım Hoş bir sürpriz beni bekliyordu.
Okulumuzun neşe kaynağı Emin Amca…Hizmetlimiz. ( Sonradan akşam lisesini bitirerek memur oldu )
-Vayyyy Emin Amca sen burada mı oturuyordun?
-Vayyy Hocem benim. İki gözüm. Hoş gelmişsen. Seni mi gönderdiler bizim sokağa?
-Evet Emin Amca beni gönderdiler. Şimdi sen bana evdekilerin kimliklerini getir de başlayalım yavaş yavaş sayıma.
-Kimlikler kolay hocem . Hele otur bir çayımız iç.
-Eyvallah Emin Amca. Çayını da içeriz elbet. ( Bu sefer nazlanmıyorum ‘’görev başında içmem’’ diye. Hem o mis gibi kokan kaçak çay kaçırılır mı hiç? )
Önce çay, otlu peynir, kete türü bir şeyler geliyor masaya. Ben çay ve keteye dalmışken birden ağzımdakileri olduğu gibi püskürtüyorum. Yuh yani bu ne yaaaa. Bir deste nüfus cüzdanı geliyor.
Alıp sayıyorum: Tam yirmi bir tane. Biri Emin Amca’nın, İki tanesi Emin Amcanın eşlerinin, on üç tanesi çocuklarının, Bir tanesi Oğlu Erdal’ın ( ki o da bizim okulda hizmetli ) eşinin, Dört tanesi de Erdal’ın çocuklarının.
-Yav Emin Amca ne bu böyle? On üç tane çocuk yapılır mı hiç?
-Hoce, vallah ben yapmamışem. Hep bu karılar yaptılar.
-Senin hiç bir suçun yok yani? Ya abi nüfüs planlaması diye bir şey hiç duymadın mı hayatında?
-Hoce… Hoce… O senin nüfus planlaması dediğin şey İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerde yaşayan sosyetelere göre. Onların tiyatrosu var, sinemesı var, kuluplari var, arabasi var, marabasi var. Onlara eğlence çok. Bizim karılardan başka eğlencemiz mi var? Bizim eğlencemiz de bu?
Sanırım Emin Amca haklıydı.
Kimlik bilgilerini tamamladıktan sonra sordum Emin Amca’ya?
-Emin amca ana dilin ne?
-Türkçe.
-Hadi oradan. Türkçeymiş. Herkesle Kürtçe konuşuyorsun. Neden Kürtçe demiyorsun madem.
-Hocem soruna cevap vermeden önce ben sana sorayım. Evimi görünce benim için ‘’ ne kadar fakir bir adam ‘’ diye düşündün değil mi? Öyle ya yirmi bir nüfus iki göz evde yaşıyoruz. Oysa hocem biliyor musun asıl fakir olan sizsiniz. Sizin üç-dört göz evleriniz var ama içinde üç nüfus. Dahası sizin bir tane ana dilimiz var Türkçe, bizim ise iki tane ana dilimiz var. Hem Türkçe, hem Kürtçe. Bu gün Türkçe demek ister ‘’Türkçe’’ derim. Yarın bir gün de ‘’Kürtçe’’ demek isterim Kürtçe derim. Sen şimdi benim dediğimi yaz. Yani Türkçe. Dedik ya ‘’ vatandaşın beyanı esastır’’ Anadili hanesine ‘’ Türkçe ‘’yazdım.
Peki bildiğin yabancı dil var mı?
-Hoce akşam lisesinde öğrendiğim Ay lav yu veri maçı sayacaksan İngilizce yaz. Saymayacaksan ‘’ Bilmiyor ‘’ de. Bildiği yabancı dil hanesine ‘’ yok ‘’ yazdım.
O gün sayımı bitirdiğimde Ana dili: Kürtçe, Bildiği yabacı dil: Türkçe yazdıranlar bana hep Emin Amca’yı hatırlattı.
YORUMLAR
selam arkadaşım evet türkiyenin gerçeği işte bu bizler hiç bilmedik ne kürdü yadırgadık ne lazı nede çerkezi nede alevisi anne ve babamız bizlere hepiniz kardeşsiniz ve sakın kavga etmeyin diye tenbih ederlerdi oynamaya çıkarken ama maalesef şimdi öyle değil işte bizler
hiç ayrıdım yapmadık ama şimdi bilzeri ayırdılar her yazını inan arkadaşım hayranlıkla okuyorum yüreğin var olsun hııııııııııı resimde muhteşem elerin yüreğin dert görmesin sayıma gittiğin evlerden esinlendin galiba :))
sami biberoğulları
Yazılarıma gösterdiğinz ilgi dolayısıyla çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
İnsanlarda nicelik değil ,nitelik önemlidir...
Bakıp eğitemedikten sonra yap da yap....
Sonu nereye varacak..
Sorunlu bir sürü tip...
Yarısı dağda telef olur,öbür yarısı bağda köle...
Öğretmenim, anı öykülerinizden karma yapıdaki bu yazı bize bir çok gerçeği hatırlattı..
Kaleminize sağlık..
Saygılarla...
sami biberoğulları
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
sami biberoğulları
Merhaba Hocam,
Bilmelisin ki, yazıdan, yazının içeriğinden daha çok koyduğun resim hoşuma gitti. Yazın gülümsetmedi ama resme her bakışta gülümsedim. Ayrıca resim, yazının ana temâsını
açık seçik belli ediyor. Seçtiğin bu güzel resim için kutluyorum.
Aktardığım tarihsel bir yazı konusunda bana geri dönmedin.
Başarı dileklerimle saygılar.
sami biberoğulları
Sizin yorumlarınızın benbim açımdan her zaman ayrı bir önemi omuştur. Çok teşekkür ederim.
Diğer husu le ilgili olarak da mesajımı gönderdim.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Bilinmeyen dil olayı da ayrı bir garabet tabii ki. Yalnız oradada unutulan başka bir şey vardı: Anayasalar bir devletin temel yasasıdır. İçindeki hükümler doğru da olsa, yanlış da olsa o hükümlere aykırı hareket edemezsin ülke vatandaşı olarak. Millet vekli de olsan devletin anayasasına uymak zorundasın. O bakımdan da '' Devletin resmi dili Türkçedir '' diyen bir anayasan varsa ve sen o anayasaya sadakat yemini ettkten sonra millet vekili sıfatını kazanabiliyorsan resmî bir kuruluş olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kürtçe konuşamazsın. Ne zamana kadar konuşamazsın: '' Devletin resmi bir dili yoktur. Herkes istediği dili istediği yerde kullanabilir '' şeklinde bir ifade o anayasada yer alıncaya kadar. Böyle bir madde anayasada yer alır mı? Bekleyip göreceğiz.
Selam ve sevgilerimle.
doğru bildikleri yanlışlar o günden bu güne ne değişmişki...anıların için teşekkürler hocam... saygılar
sami biberoğulları
Aslında doğru bilinen yanlışlar tek taraflı değil.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Size da hayırlı Cumalar.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 1/13/2012 7:24:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Benim anlatmak istediklerimle senin anladıkların çok farklı şeyler maalesef. Neyse. Yine de çok teşekkür ederim. Sağolasın var olasın.
Selam ve sevgilerimle.
ülkemin gerçeklerinden
hayatın içinden bir kesitti
başarılı kalem, başarı ile aktarmış
bize okuyup tebrik etmek düşer
kutlarım, tebrikler, saygılar
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.