- 788 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
‘Vermek İstemeseydi, İstemek Vermezdi’
Dua insanın, Rabb’i ile bağlantı kurma yolu. Önemi Kur’an’da, "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?.. (Furkan Suresi, 77) ifadesiyle haber verilir. İnsan, kulluğunun şuurunda olduğu sürece Allah Katında değerli. Bu nedenle Allah’a gönülden yönelmek, yapılan hatalar için O’na itirafta bulunmak ve yalnızca O’ndan yardım dilemek gerekir. Bundan farklı bir davranış Allah’a karşı büyüklenmektir ki, bunun karşılığı -Allah’ın dilemesiyle- sonsuz azap olur. Samimi insan, Allah’a dua etmeye ve O’na yakınlaşmaya sınır koymaz; çünkü dua kişinin Rabb’i Katındaki değerini artırır.
Yoğun koşuşturma, stres ve yaşanan sıkıntılardan insanı feraha çıkaracak tek güç Allah. Dua ederek Rabb’i ile bağlantı kuran insan, samimiyetle ettiği her duaya Allah’ın icabet edeceğinin bilincinde olarak bu ibadeti yerine getirmeli.
Bediüzaman, duanın kulluğun ruhu, samimi imanın sonucu olduğunu, meyvesinin ise ahirette toplanacağını söyler. Ve şöyle devam eder:
“Duanın en güzel, en latif, en leziz meyvesi, neticesi şudur ki; Dua eden adam bilir ki, Birisi var; onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. O’nun kudret eli her şeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerim Zat var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyaçlarını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını defedebilir... Ey insan! Madem hakikat böyledir; gururu ve enaniyeti bırak. Ulûhiyetin dergahında acizlik ve zayıflığını, medet isteyerek; fakirlik ve ihtiyacını dua lisanıyla ilan et ve kul olduğunu göster. “Allah en büyük vekildir” de, yüksel.”
Yalnızca Zorluk Anında Dua Edenler
İnsanların pek çoğu duayı yalnızca darlık ve sıkıntı anında elinden gelen her şeyi denedikten sonra Allah’ı hatırlamak şeklinde anlarlar. Bu insanlar sorunları çözülüp sıkıntıyı atlattıklarında, daha sonra yaşayacakları bir zorluk anına kadar Allah’ı unutur ve O’ndan bir şey istemeyi akıllarına dahi getirmezler.
Kuran’da bu konu ile ilgili olarak denizde kaza geçiren, ancak kurtulduktan sonra yine eski duyarsızlıklarına geri dönen kişiler örnek verilir:
“…Öyle ki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O’na ’gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)’ olarak Allah’a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız." (Yunus Suresi, 22)
Ayette anlatıldığı gibi denizde fırtınaya yakalanarak çaresiz kalan bu insanlar, o an Allah’a sığınırlar. Ancak karaya çıktıklarında yaşadıkları acizliği unutan bu kişiler, tekrar Allah’tan uzak, gaflet dolu eski yaşamlarına geri dönerler. Yaşadıkları felaket anında Allah’tan başka sığınacak güç olmadığını anladıkları halde, ders almazlar. Oysa insanın en zor anında sığınmak için aklına Allah’ın geliyor olması, sığınılacak tek gücün O olduğunun göstergesidir.
Ancak bu kişiler musibetler, belalar, felaketler üzerlerinden kalktığı an, öğüt almak bir yana, yaşadıklarını tamamen unuturlar. Kendilerinden ne kadar emindirler; oysa “..sizi bir kere daha ona (denize) gönderip üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmasına karşı emin misiniz?..”(İsra Suresi, 69) ifadesiyle dikkat çekildiği üzere Yüce Allah’ın azabından asla emin olunamaz. İnsanın Allah’a olan duası, yakınlık ve teslimiyeti, tehlike anında hissedilen kadar içten olmalı.
Dua Nimettir
İnsanın samimiyetle Allah’tan bir istekte bulunması için düşünmesi bile yetebilir. İşte Allah’a ulaşmak bu denli kolay. Dolayısıyla ihtiyacımızla ilgili olarak o an aklımızdan geçen düşünceler de duamız olur.
Dua, her insan için çok değerli bir ibadet ve büyük bir nimet. Çünkü Allah, insana duası aracılığı ile hayırlı ve güzel gördüğü her şeye ulaşabilme imkanı verir. Yüzeysel bakan insan gördüğüne inanır. Mümin ise inandığını görür. İnandığı şey onun duası olur ve Rabb’i duasına icabet eder…
Kur’an’da, “Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” (Tekvir Suresi, 29) buyrulur. Allah’tan dileyebiliyor olmamız, O’nun dilemiş olduğunun işareti. O dilememiş olmasaydı biz aciz kulları da dileyemezdik.
"Vermek istemeseydi, istemek vermezdi." Bediüzzaman
Fuat Türker