Tarih Önden Gitsin, Ben Yetişirim (12)
Sıra günün sürprizine gelmişti. Herkes ne olduğunu merak ederken otobüsün bir dağ yoluna tırmandığını fark ettiler. Yükseldiler, yükseldiler... Rehber henüz sürprizin ne olduğunu açıklamamıştı ki arka koltuklardan bir ses duyuldu: “Aman Allahım! Şuna bakın!” Bu sesi bir başkası takip etti. Onu da bir başkası... Otobüs henüz park edilmeden sürprizin ne olduğu anlaşılmıştı.
Şimdi Kasiyon Dağındaydılar... Neredeyse bütün Şam’a hâkim bir mevkisi olan bu dağın enfes bir manzarası vardı. Bu eşine az rastlanır manzarayı kaçırmak istemeyenler, yorgunluk ve soğuk havaya rağmen fotoğraf makinelerini alıp aşağı inmişlerdi. Ancak otobüste kalıp dinlenmeyi tercih edenlerin sayısı da az değildi.
Soğuk havaya rağmen ışıklar altındaki şehrin gece manzarasını yeterince seyrettiğini düşünenler otobüse bindiklerinde horlama sesleri duydular. Az sonra onlara eşlik edecek olanlara bir beşik gibi gelen otobüs, artık kendinden daha çok yorulmuş yolcuları otellerine götürmek için yola çıkmıştı.
Rehberin anlattığına göre bu dağı önemli kılan tek özelliği manzarası değilmiş. Burası aynı zamanda yeryüzünün ilk cinayetine tanıklık eden mekânmış. Hz. Âdem’in çocuklarından Kabil, kardeşi Habil’i burada öldürmüş.
Yaklaşık yirmi beş dakikalık bir yol neticesinde, rehberin öve öve bitiremediği Bludan’daki otellerine varacaklardı; ama sıcak bir yatak ve yumuşak bir yastıktan başka arzuladıkları bir şey kalmamıştı. Ancak biri hariç... Bilal’in görmeyi reddedemeyeceği şeyler vardı.
Hüseyin, otele doğru yürüyen Bilal’i ikinci seslenişinde durdurabilmişti. Bir an önce odasını bulup uyumak isteyen Bilal, çok önemli bir şey göstereceğini söyleyen Hüseyin’e döndüğünde gözlerine inanamadı. Kaybettiğini düşündüğü bütün eşyalar oradaydı. Hüseyin, cami görevlisi eşyaları fark ettiği için almak zorunda kaldığını söylüyordu. Bilal’e bu saatte yapılabilecek en güzel sürpriz ancak bu olabilirdi. Minnettar bakışlarla Hüseyin’i dinledikten sonra çok teşekkür etti ve otele doğru yürüdüler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.