- 669 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TAKLİDİN MOTORU ZAN!!! (2)
Statükolar ile taklitçiler arasında da yakın bir ilişki vardır. Statükolar hayatiyetlerini taklitçilerin varlığına borçludur. Statükolar, tarihin bütün evrelerinde, sallantıyla karşı karşıya kaldıklarında, hemencecik taklitçilerin tabularına sahip çıkarak, kendi hegemonyasını korumaya çalışmıştır. Bunun en açık örneğini de Hz. Musa zamanındaki, statükonun sahibi olan Firavunun ağzından çıkan şu sözlerde bunu açıkça görmekteyiz. Ey ahali! “muhakkak ki, Musa’nın sizin dininizi değiştirmesinden ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmasından endişe ediyorum…”diyen Firavunun sözleri halkı hemencecik firavunun kucağına bırakmıştır. Bundan sonra da firavunun diliyle devrin taklit tabularını hedef olarak alan Hz. Musa’nın getirdiği mesajı alt etmek için, zan, tahmin, vehim ve kendi kuruntularıyla, dinlerini harekete geçirerek; demir atması imkânsız olan, hain firavunun gemisine binerek, firavunun sözleriyle gemiden inmeyi düşünecek hiç fırsatları olmaz. Firavunun “muhakkak ki ben sizi en doğru bildiğime götürüyorum. Sihirleriyle büyülenerek çalışan motorları onları kızıl denize kadar taşır.
Taklit, ruhi direncin sonunu, insani değerleri ihtiva eden sayfaların parçalanışını ve üretken yeteneklere düzenlenen komploların açığa çıkışını ifade eder. Taklit, insan ile Allah Arasındaki bağın koparılmasında en etkin bir rol üstlenir. Taklit, hedefi olmayan bir insanın, karanlığa sıktığı merminin patladığı andaki çıkardığı ses gibi çok ses çıkarır. Taklit, mutluluk okyanusuna özlem duyanların, koşu alanlarına kurulan barikatlardır. Taklit, aforozu can simidi olarak bilen sihirli bir tabudur. Taklit, aydınlık yolda yürümeye insanları çağıran, çağırıcıların nidalarından rahatsızlık duyan, karanlık dehlizlerin, yaya yürüyücülerinin şamatalarıdır. Taklit, yokluk ummanının serabını su sanarak hareketlerine ivme kazandıran, zanların görüntülendiği bir hayat ekranıdır. Taklit, sinsi düşüncelerin uygulanması için kurulan darağaçları gibidir. Taklit, din bezirgânlarının, mezar taşı yontucularının, ölü yıkayıcılarının yaşamaları uğruna zavallı kitlelerin sümüklü böcek gibi emilmesini öngören, şartsız fermandır. Taklit, öldürülmek istenen insanın ayağına darbelerin vurulmasını istemeyen, hak ve adaletin gözetleyicisi insanların karşısına dikilerek, yazıktır ama ne yapalım, ayağı kırılınca eline baston veririz diyerek, insanları avutmaya çalışan zihniyetin döl yatağıdır. Taklit, uzun boylu bir masalın tekerleme bölümüdür. Taklit, zavallı koyunlara zulmeden aslanlara alkış tutmayı marifet sanan, bir topluluğun anlayış cambazlığıdır.
Taklit konusunda aklımıza gelen bazı sinsi anlayışları buraya aktardıktan sonra, taklidin toplumsal hareketliliği sağlaması yönünden, fonksiyonunu irdeleyecek olursak, hemen aklımıza Tarde ‘nin taklidin toplumsal işlevini ele alma düşüncesine biraz göz atarak bu konuyu sorgulayalım.
Tarde’nin teorisini üzerine kurmaya çalıştığı taklit, toplumsal yapının bütünlüğünü, işleyişini ve işlevini yerine getirmede önemli faktör olarak göze çarpar. Tarde, taklide belli bir tanım getirmeye çalışırken önemle taklidin anlamlı ve mantıklı bir anlayış bütünlüğünü ifade etmesini öngörür. Tarde’nin bu yönüyle ortaya koyduğu düşünce, şu andaki hayatların temelini sorgulamayan insanlar için belki bir anlam ifade eder. Âmâ hayatlara köklü bir eleştiri getirip, yeni bir mesajla toplumları canlandırmak isteyen insanların mesajlarının içinde taklide bu anlamda hiçbir yer yoktur. Çünkü toplumsal yapıların işlevlerine ve işleyişlerine baktığımızda, taklit önemli bir yere sahip, âmâ kırılması yok edilmesi gereken önemli bir yere sahip, böyle olunca taklide toplumsal düzeyde değil de Hak ekseninde ne kadar önemli bir yere sahip, bu açıdan ele almamız gerekmektedir.
İdealist insanlarla halkın değerleri daima çatışma halinde olmuştur. Âmâ düşünür kabul ettiğimiz birçok insanın düşüncesiyle tolumun düşünce ve yaşamı iç içe olagelmiştir. İş böyle olunca düşünürler, halkın yaşamına açıklama getirirken, ön kabul ettikleri ölçüt, toplumun yapısının işleyişi olmuştur. Toplum yapısının işleyişini ve devamını sağlayan tüm öğeler ele alınır ve tartışılır, âmâ niçin ve neden soruları sorulduğunda, verecekleri cevaplar ancak; taklit tabularını ifade eden değişik tür ve boyutta açıklamalar olacağından, Tarde’nin teorisinin bu anlamda bir karşılığı ortaya çıkmaktadır. Biz taklidi biraz farklı eksende değerlendirmeye çalışalım.
İşte taklit gerçeğine biraz hakikat ekseninde göz atarsak, onu hakikat ekseninin dışında bırakmamız gerektiğini göreceğiz. Âmâ böyle değil de, olur mu canım, yani bunların yaptıkları yanlış mı? Diyenlerin acımaklı sözlerini dikkate alırsak, hakkın yolu olduğunu anlatacak kadar muzdaripleşebiliriz. Oysa şunu hiç unutmamak gerekir ki, insanın hayatını oluşturacak düşüncenin oluşumunda taklitçiliğe kesinlikle bir yer yoktur. “Bilmediğin bir şeyin ardına düşme, çünkü göz ve kulak ondan sorumludur.”Evet bilmediğiniz bir şeyin ardına düşerek yuvarlanıp gitmeyin, neden gidiyorsun bir olayın peşinden? Babalarımızı bu yolda bulduk, bizler de onların yollarını devam ettiriyoruz, diyecek kadar ilkel, hurafelerle iç içe bir hayatın nasıl bir amacı olabilir? Biz babalarımızı bunlar üzerinde bulduk ondandır işte, bizde onlara yöneliyoruz, diyenler aslında kendilerinin bir insan olmadıklarını, insanlığın ne işe yaradığını ve insanın içinde patlamaya hazır bir güç merkezi taşıdığını bilmediklerini ifade etmektedirler. Böyle olunca da onların yollarının doğruluğunu ve yanlışlığını onlara sorgulatacı ifadelerle açıklamalara girişmek, onların dünyalarını sarsar. Denize atacakmışsın gibi direnmelerle karşılaşırsın, ardından tabi oldukları yollarının doğruluğunu haykırmaya ve yeni mesajı bağırmalarıyla boğmaya yeltenirler. Bunlar kalkıp atalarımızın dini olan ilahlarımıza laf atarak ondan yüz çevirmemizi istiyorlar diyerek, bir yığın kuruntuları, kibirleri ve vehimleri oluşturarak, hareketsiz makineyi harekete geçirirler. Bunların hiçbir delilleri dayanakları olmadan sadece kafalarındaki zanlarla atalarının yollarına devam etme de direnirler. Zanları sayesinde boş kaportaya motor takarak uğruna ölecekleri alçaklık batakhanesine yuvarlanırlar.
1993-ELAZIĞ
EROL KEKEÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.