- 721 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Keşkeler ikilisi
Keşkeler ikilisiydi onlar..
Elbette bir nedeni vardı, daha önce edebi terimlerde hiç duymadığım, onlardan duyduktan sonra tamamıyla ilgimi sanata yoğunlaştıracak şekilde hissettiğim ve üzerine uzun düşünüşler heba ettiğim, bu ismi vermelerinin.
“Oh my women” şarkısında ki arka fonda, beyaz bir zeminin üzerine yazmaya çalışarak anlatacağım keşkeler ikilisini. Onların hikayesine, en çok yakışan şarkının bu olması ve beyazlığı, onların hikayesinde ki masumluğa adamanın etkisi bunlar..
Aklın ve gururun devreye girmediği o çok eski dönemlerde başlamıştı bu hikaye. Bilincin saflığın üzerine oturmaya gayret ettiği, çocukluk mu yoksa yetişkinlik mi diye tercihe zorlandıkları günlerin başlangıcında bulmuşlardı birbirlerini. İçleri ağlayarak gittikleri o eski semtteki okul duvarlarının yüksekliğini aşabilecek gibi gelirdi her konuşmaları. Bir lisenin disiplinliliği altında, birbirlerine dokunmanın tek yolu, birbirlerine söyledikleri cümlelerdi. İşte o zaman başladı ikisi de, uzun soluklu cümlelere, sonu ardı gelmeyen derinlere inmeye, yaşamı birbirlerinin üzerine yakıştırmalara.
Zamanlar geçtikten sonra, “tek renk, sadece tek renk evin” içinde, arda kalan; çocukluktan yetişkinliğe atlayan bir adamdı artık. Kimse zorlamamıştı onu, sadece bazen olmuyordu işte. Olmamanın ardında, “tek renk ama tek renk olan bir evde”, “dışarıda bir hayat var, kendine gel seslerini” duyarken bu adam, tek düşündüğü ortaya çıkan büyümüşlüğü ve bu büyümüşlükle nasıl baş edebileceğiydi..
Ardında hoşça kalmasını istediği bakışlarla uğurlarken genç kızı, umuyordu bir yerlerde tekrar karşılaşacağını. Ardından hoşça bakışlarla giderken genç kız, bir şarkı mırıldanıyordu; “sende benim kadar gerçekleri görüyorsun, beraber olamayız benim gibi biliyorsun…”
İnsanca bir sevgi kalmıştı geriye… Sisler örtmüştü izleri, Belki okul duvarlarını aşamamıştı konuşmaları ama içlerinde bir yerlerde, hüzünlü ve kedere çıkan bir şarkıyla kalsalar da, aynı zamanda da, keşke demekten hiç vazgeçmemişlerdi..Adam gitme dediği halde daha fazlasını yapabilseydim keşke derken, kız olmayacağını bildiğim halde keşke olmamaya çıkarsaydım tüm yolları derdi.. İşte keşkeler ikilisi buradan geliyordu. Onlar bir küçücük keşkeler ikilisiydi artık..
Yıllar geçti, hayatlarına soktukları her insanla yalnızlaşırken keşkeler ikilisi, bir pencere camından sadece birbirlerini düşündüklerinde nefes alırlardı. Pencere önü çiçeğinin ritimleri, ikisi içinde hayatta kalmanın en nadide yoluydu. Masalsı yaklaştıkları bu gerçekte, birbirlerinden haberdar olmak için rüyalara dalar, güzel bir rüya ardından da, dini tören diyerek tabirleri açıp, kitapları karıştırırlardı… Aynı anda, iki aynı insan, farklı şehirlerde ki pencerelerden, kitaplarda buldukları keşkelere aldırış etmeden, güneşin batmasını seyreder, gecenin uykusuyla, tekliğe kavuştukları saatleri beklerlerdi.
Uzun soluklu rüyaların ardından, ilkbaharın ilk ışıklarında, tekrar bulduklarında birbirlerini, yapılan hataların ve aslında hata olarak değil de tercih olarak yaklaşmayı seçtikleri geçmişlerini unutmuş, yeni bir geleceğe adım atmışlardı. Güzel günler geçiriyor, özlemlerini ve uzun zamanın getirilerini anlatıyorlardı birbirlerine. Tüm cümlelere en çok yakışan kelime keşkeydi ama en güzeli tüm keşkelerin ardında ki; “ama artık”la başlayan derin nefes alışlarıydı…
Anlamlar yüklerken keşkeler ikilisi birbirlerinin hayatlarına; gurur ve aklın devreye girmediği o günlerde ki gibi değildi büyümüşlükleri. Yaşadıklarıyla; “masalsı yaklaştıkları gerçekleri”, “gerçekçi yaklaştıran masalsılık” yapmıştı aklın ve gururun devreye girmesi..
Ve onlar artık tekrar keşkeler ikilisiydi.. Ardından hoşça kalmasını isteyen bakışlarla uğurlarken adam pencere önü çiçeğini, hoşça kalan bakışları ardında bırakan pencere önü çiçeği, bir şarkı mırıldanıyordu gene; dırıı rı..rırırı rır… dırıı rı..rırırı rır… sözsüz!
KırmızıKurbağa
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.