- 1252 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ENOLA GAY
Japonya’nın savaşı haftalar önce kaybettiği belliydi. Yakında teslim olacaklardı. Ama Amerika için bu yetmezdi. Başkan Truman kararlıydı. Japonlar pek yakında gereken dersi alacaklardı. Havacı Albay Paul Tibbets’ te aynı şeyi düşünüyordu. 24 saat önce görevin kendisine ve ekibine verildiği söylenmişti. Yapılan plana göre, 6 Ağustos 1945 sabahı 02. 45’ te ’ Littel Boy ’ u taşıyacak olan B29’ un tekerlekleri yerden kesilecekti.
’ Sanae Kano, o gece erken yattı. Öğretmeni olduğu ilk okul çocuklarını ertesi gün kır gezisine çıkaracaktı. Savaşın dehşeti , eteklerinde yaşadıkları kente ulaşmamıştı. Yokluklara rağmen yaşam küçük mutluluklarla sürüyordu. Sabah serinliğinde gidecekleri yeri düşünürken, ’ Yarın çok güzel bir gün olacak. Kirazçiçekleri yaşama sevincimizi artıracak ’ diye mırıldandı...’
Kalkış için son hazırlıklarını yapan Albay Tibbets’ in gözünü bir türlü uyku tutmamıştı. Sürekli annesini düşünüyordu. Annesi hep kaçıp kendini güvende hissedeceği tek sığınağı olmuştu. Ona devamlı savaş öyküleri anlatan ve asker olmasını isteyen annesini çok seviyordu.
Enola Gay...Annesinin ismini uçağına verdiği için bir kez daha sevindi.
Uçağın tekerlekleri Tinian adasının beton pistinden kurtulduğunda saat 02. 45’ i gösteriyordu. 05. 05’ te İwojima adası üzerine ulaşan uçak, rotasını Japonya’ ya doğru kırdı. Uçuş subayı ancak o zaman hedefin Hiroşima olduğunu öğrendi.
Albay Tibbets saat 08. 00 da Hiroşima’ yı gördü. Şehrin üzerinde bir tur attı ve tam 08. 15 te atom bombasını yuvasında serbest bırakacak kapakları açtı...
Yaklaşık iki dakika sonra kabinin içi gözleri kör edecek parlak bir ışıkla doldu. Patlamayla oluşan ilk darbe Enola Gay’ e vardığında hedeften ancak 11 mil uzaklaşabilmişti. O an bütün ekip, dev uçağın metal gövdesinin parçalara ayrılacağını sandı. Tibbets geriye dönüp baktığında , gördüğü korkunç manzara karşısında taş kesildi. Kent bir anda adeta buharlaşmıştı.
’ Sanae Kano, çocukları okulun önünde toplamıştı. Kiraz bahçelerine doğru yürümeye başladıklarında hep birlikte neşeli bir şarkı söylüyorlardı. Patlamanın şiddetiyle hepsi kurumuş sonbahar yaprakları gibi savruldular. Atom mantarının kızıl mor aleviyüzlerini dağladı. Kömürleşen bedenlerinde kayısı iriliğinde yumrular oluşmaya başladı!..Çocuklar gözlerinin önünde en korkunç kara sabanlarda dahi göremeyecekleri biçimde şekil değiştiren birbirlerinin görüntüsünden korkarak çığlıklar atmaya başladılar...Sanki gök yırtılmış, cehennem üzerlerine çökmüştü.’
Atom bombası Hiroşima üzerinde patlatıldığı ilk anda 70 bin kişi buharlaştı. Kasım’ a kadar geçen iki aylık sürede 60 bin insan radyasyondan öldü. Onu takip eden beş yıl zarfında 66 bin Japon daha, vücutları mutasyona uğramış bir biçimde, büyük acılar çekerek öldüler.
Toprak ve bitki örtüsü kavruldu. Nehirler zehirlendi. Kentin üzerine haftalarca kara asit yağmurları yağdı.
Hiroşima’ dan üç gün sonra, 9 Ağustos’ ta Nagazaki’ ye atılan bombayla birlikte Atom bombası kurbanlarının sayısı yarım milyonu geçti. Böylece insanlık, bilinen tarihinin en büyük felaketine uğradı. Yıllar boyunca bu iki Japon şehri, yaralanan ve sakat kalanların varlığıyla acılara boğuldu. ABD’ nin tüm bu olanlardan sonra Hiroşima ve Nagazaki’ nin kalıntılarında duyacağı şey, utançtan başka bir şey değildi...
Rus şair İlya Ehrenburg, Nagazaki’ nin bombalanmasından sonra yaşananları ’ Nagazaki’ de Yağmur ’ adlı şiirinde şöyle dile getirecekti:
’ Yağmur volta vuruyor Nagazaki’ de sinirli, öfkeli
Küçük kız korku içinde tutuyor elinde kör bir oyuncak bebeği
İstenmeyen bir yağmur bu, ağaçlar hoşlanmıyor ondan
Vişneler çiçekte, başlamış bile çiçek dökümü
Külle karışık bir yağmur bu, sessiz ölümle dolu bir yağmur
Kör olmuş oyuncak bebek, küçük kız da kör olacak yarın
Zehir yapılacak bir çocuk tabutunun tahtasından
Tasa ve uzun süren kötülükten baharat yapılacak
Kötülük yağmur gibidir, kaçıp gizlenmek olanaksız ondan
Balıklar çıldırıyor, gökten yere düşüyor kuşlar
Güvercinler karga sesi çıkarmaya başlayacak birazdan
Suskun sazan balıkları birbirlerini ısırmaya ve ulumaya başlayacaklar
Kır çiçekleri dişlerini geçirecek etine insanların
Hava inleyecek göğüste, yüreği emecek, kemirecek
Bu yağmur gibi, kötülüğe de dayanmaya gücü yok artık Nagazaki’ nin
Senin ölmene göz yummayacağız Nagazaki!
Ey uzak, yeşil ve sakin kentlerin parklarındaki çocuklar
Bir şeye inanmak ya da inanmamak değil artık burada söz konusu olan
En yalın anlamıyla insan yaşamıdır söz konusu olan burada
Dinsin bu yağmur, vişnelere yağmasın bir daha...’