- 508 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 34
İstiklal Savaşı Öncesi Esnası Ve Sonrası Durumlara Kısa Bir Bakış
34] Özhareketin kendisine yapılan bütün tavırlar, demokratça olmadığından, kendini savunma tavırları da o aşama da, illa demokratça olmayabilecektir! Özharekete Karşı yapılaşmaların ve menfi hareketlerin ve de propagandaların, söz gelimi delibaş ayaklanmalarının size göre yasal şartları yoktu. Siz bunları özharekete karşı bireysel bir özgürlük olarak mı göreceksiniz? İşgale karşı vatanın savunulmasını sizler ’demokrasi içinde gelişmemiş bir hareket mi’ sayacaksınız? Bu, a kıl alır gibi şeytanlık değildi doğrusu.
Bu tür anlamalar, her yeni olan hayati bütün sosyal olaylar için geçerlidir. Çünkü yeni olan sistemler oturmamıştır. Sistemin karşılıklı bağımlı ilişkilenme şartları tamamlanmamıştır. Sistemin ilişkileniş ve işleyişi herkesçe, anlaşılmış, benimsenmiş, bilinir bir yapı değildir. Aksine yeni sistem yeni olan ve el üstü de tutunmağa çalışılandır. 1930’larda sistem daha henüz kurum ve kurallarıyla tam anlamıyla oturmamıştır. Halk toplumsal belirişe göre devinen siyasetini, yapılaşmasını, eğitimsel davranışları ve bunlara denk bölüşme ruhunu, daha henüz kavrayamamış tutumlayamamıştı. Bunlar zaman alacaktı.
Vaki olan saldırılar karşısında, yavaş ve tereddütlü davranışlarımızda genç sistem, her an tuzla buz, olabilecek bir çekirdek oluşumdur. Bu tür himayeler yeni varlaşır olmanın bebek korunmasına dek zorunluluğudur. Genç sistemin yeni olguları tartmaya, ne yeterince zamanı vardır, ne de sürecin demokratiklik tartışılması, olamazdı.
Sisteme dek bağışıklaşma ve geri bildirişim etkileşmesi çalışır vaziyette oluşamamıştı. Bu tür olgulayıcı değerlendirmeler sizin bir hengâme esnasında, kendinizi ortaya koyamamanızla denk olurdu. Şimdiki anlamalarımız hengâme sonrası, oturmuş ve oturmakta olan yapıların düzenleşilmesidir. Sapla samanı sururi mantıkla, karıştırmamalıdır.
Bu istiklal mahkemesi üyelerinden üçünün adının Ali olmasından fikir yürütürler. Bu işin icabı doğası gereğidir tesadüfîlik olsa gerektir. Bir ulusal meşruiyetlikle verilmiş ve o günkü kurum ve kuralların hükmü dâhiliyesinde ise, o kararlar uygulanır. Uygulayıcıların isim benzerliği ile hedef tutulamaz.
İsimleri Ali değil de Veli olsa idi, aynı yöntemi uygular olmayıp da, yasayı amaç dışı şekilde, başka bir anlayışta mı uygulayacaktılar ki? Bunlar eğer ahvaldeki yasa uygulamalarının dışında, fikirsel ve düşünsel birlikteliğin yan yana buluşması, konumlaması olsa idi, bu görüntü belki kuşkulaşabilirdi. O zaman da, yasa uygulamalarında, normal olağan üstü koşullar hukukunun zorlanmış olabileceği zımnen kabul edilebilirdi.
Buralarda kişi fevrilik ve tamahları kraldan çok kralcı oluş eğilimleri hüküm sürmüş olabilir. Bunlar kaçınılmaz öznel sübjektivitelerdir. Elbette tasvibi olmazdı. Ve ortaya konmasında gereği yapılmalı sıradan menfur işleyişlerdi. Bu hastalıktan kurtuluş dönemi mücadelenizdi. Değilse bir hareketi boğar olacata anlamalar olmamalıydı. Yine de tarihsel kararların esasıyla öne çıkacağı bir olay olma özelliğini taşıyabilir.
Oysa sizin davanız, kutsal savaşınız, bunlardan beri ve kutsaldır. Mahkemenin kararları kendi, olağan dışı anlayışlarıyla, kendi sınırlılıklarıyla ve bütünün koşullarıyla gerçekleşmiştir. Bu hal acil durum vahameti karşısında, bencil ve makul ve meşrudur. Bu bir mazur gösteriş de değildir. Şartlarında yapılması gereken, ana amacı oluşturan, kısa süreli olacak bir kurulup çözülen, yapıdırlar. Vücudun kendisini top yekün savunmaya soktuğu sayıklamalar döneminiz gibi bir savunmadır, bu olanlar.
Bu tür karar ve görevlendirmeler dağılan, süreçsel geçiciliklerdir. Hıyaneti vataniye kanunu, eski kurulu düzenin yandaşlarının ve bunlar tarafından iğfal edilmiş savunucularının azgın tavırlarını, genç cumhuriyetin kendi o anki meşruiyetliği ile düzenler oluşlarıdır. Toplumsal olmayan, halkçı anlamaları toplum anlaması gibi öne çıkaran, halk içi etkili yarı meczup yapıcı eleştirel olmayan gerici bilmezlerle yapılan mücadelelerdir.
Bu tür yol kazaları da kaçınılmazdır. Dünya’daki bütün değişip dönüşen sistemlerin neredeyse olmazsa olmazlarındandırlar. Bugün dahi böyle bir koşulda olunsa, aynı şartlarda, vatan savunmasında bu tutumların, hukuki olup olmayacağı tartışılmaz olmalıdır. Üzerinde yapı devinme ilişkileri olmayan hayati bir inşa durumunda; sizi katleden bir azgınlığa, her halde çiçek uzatamazdınız? Bu genç var oluşun, uyabileceği tek meşru koşul vardı, o da uluslar arası savaş koşullarına uymak olacaktı.
Bugün önümüzde, Kurtuluş Savaşındaki şartlar gibi hiç bir mücbir sebep yoktur. Şimdimizi salimen tartışmak için bol bol yasal zemin düzlemi vardır. Ve olabildiğince çağdaş, demokratik olabilecek fırsatı olan durumlarda, hukuki olurluk anlamında düzeni tartışmağa hiç sesi çıkmayanlar; Kurtuluş Savaşı’na bugünün gözlüğü ile bakarak, haksızca, ve sefilce dil uzatabilmektedirler.
Kendi zamanı ile yüzleşemeyen beceriksiz aciz bir güç ve aydın söylemleridir bunlar. Kendi günahlarını Kurtuluş savaşı içindeki bugüne göre olumsuz olacak durumları; bugünün anlamalarıyla vurup; kendi çirkinliklerinizi aklayıp olumlamaktır. Hiç bir güncel riski ve zorlukları, göğüsleyemeyen, bedava liberal kahramanlıklardır bunlar. Bunlar üniversitelerde kendi görev alanlarında öncü olabilen, başarıcı varlık gösteren, hiçbir tavır gösteremeyip, bari şuraya; şuradan vurayım da, nam olsun diyen akçeli tutumcu işbirlikleri, gibi görünmektedir. Söverek aydın demokrat olurlar.
Kendi zamanındaki yasaların açık seçik olan, hukuku belli olan haksız olan her tür uygulamalarının, demokratik mücadelesini hiç vermezler. Örneğin, kişilere uygun yasalar düzenlenip, ithalatlar, ihracatlar yaptıran kayırmalara hiç gıkları çıkmaz. Yine bunların, kişilere özel verilen teminatsız banka teşvik primlerine, karanlık buluşmalarla yapılan özelleştirme ihalelerine karşı, sesleri ve demokrat tavırcı oluşları, hiç ortaya konamaz!
Kişi ve kurumlara özel vergi usulsüzlük aflarına, yine kişi ve kuruluşlara özel naylon fatura aklama dolandırıcılıklarına dek gözleri âmadan kördür. Dağılamayan gelirlerle, kayıt dışılıklar umurlarında bile değildir. Bu gibi tutumlara mızmız etmekten gayrı, tutum koyamayanlardırlar. Bu türden ekâbirler güruhu aslında toplum olmanın düşmanıdırlar.
Çünkü siyaset onları nemalandırdığı için siyasetin tüm hukuksuzluklarına şaşıdırlar. Halksal argümanlarla toplumma dek olanı vururlar. Bilmez olan kitlelerin takdirini alırlar. Bundandır ki günümüze göre anlaşılması daha soyut olan Gazi dönemine adeta, hırçın bir kaplan edası var etmektedirler!
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.