- 834 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
“Beni Anın, Ben de Sizi Anayım”
Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin. (Bakara Suresi, 152)
Allah’ı zikretmek, insanı nefsanî kötülüklerden arındıran, kalbe güven duygusu ve huzur indiren, Allah’ın dilemesiyle kurtuluşa ulaşmaya vesile olacak olan en önemli ibadetlerden biridir. Kuran’da Allah’ı anmanın önemi "... Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür..."( Ankebut Suresi, 45) ayetiyle haber verilir.
İnsanı, ‘Rabb’i ile dost’ kılacak ve O’na yakınlaşmasını sağlayacak önemli yollardan biridir Allah’ı anmak. Rabb’ini dost edinmeyi amaç edinen insan, günlük yaşamının her aşamasında Allah’ı anmalı, verilen sayısız nimete karşı şükretmeli, bilerek ya da bilmeyerek yaptığı hataları nedeniyle bağışlanma dilemeli ve Allah’ın adını yüceltmelidir. İnsan, yaşadığı her an, Allah’ın nimetini ve rahmetini hatırlayıp O’na yöneldikçe, sürekli ibadet durumunda olduğundan Allah’a daha da yakınlaşır. Karşılaştığı olaylar nedeniyle paniğe kapılmaz, öfkelenmez, üzülmez. Allah’ın kendisi için hazırladığı kaderden hoşnut olmadığı anlamına geleceği için, Rabb’inden gelen her şeyi sabır ve tevekkülle karşılar. Yüce Allah bir Kur’an ayetinde Kendisi’ni anmaları konusuna kullarının dikkatini çeker ve onları gaflet tehlikesine karşı uyarır:
Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma. (Araf Suresi, 205)
İman sahibi insan, her sabah bir tür ölüm hali olan uykudan uyanır uyanmaz Rabb’i kendisine yeniden can verdiği için şükreder; Allah’a hamd ederek güne başlar. Gününü Allah’a adar; karşısına salih amellerde bulunabileceği vesileler çıkarması için dua eder. Amacı Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak olduğundan şevkle yatağından kalkar. Sabah erken kalkmak birçok insanın nefsine ağır gelir ancak mümin, kalktığı her sabahın kendisine verilmiş yeni bir fırsat olduğunun bilincindedir; zinde bir şekilde kalkar. O gün Allah yolunda neler yapabileceğini aklından geçirir.
İnsanın yaptığı işin hikmeti, onu Allah’ın hoşnutluğunu amaçlayarak yapması ile oluşur. Bu nedenle mümin, Kur’an’da emredilen ahlakı her zaman büyük bir dikkatle korumaya çalışır. İman edenlerin bu özelliği, “(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ’tutkuya kaptırıp alıkoymaz’…” (Nur Suresi, 37) ayetiyle bildirilir.
Allah’ın zikretme konusunda Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur: “Allah’ın kulunu sevmesinin belirtisi, Allah’ı anmayı sevmektir. Allah’ın kula buğz etmesinin belirtisi ise, kulun Aziz ve Celil olan Allah’ı anmaktan hoşlanmamasıdır.” (Câmiü’s-Sağîr, 3/1182)
Bediüzzaman’ın ifadesiyle ise kâinat baştanbaşa Allah’ı zikretme ve Allah’a şükretme mescidinden ibarettir. (Mesnevî-i Nuriye, s. 23)
Samimi inanan insan, Allah’ın hoşnutluğunu, sevgisini ve rahmetini kazanma beklentisi içindedir. O’na güvenip dayanır; gökten yere her işi düzenleyip kontrolü altında tutanın Yüce Allah olduğunun bilincindedir. Yaptığı her işte, izlediği her görüntüde Allah’ın üstün aklını, hayranlık uyandıran benzersiz yaratma sanatını ve O’nun sonsuz gücünü görüp, üzerlerinde derin düşünür. İnsan için tüm bunları görebilmek, tefekkür etmek, dile getirmek de büyük bir nimet ve ibadettir.
Allah’ı anmada gösterdiği gevşeklik derecesinde insan, Rabb’inden uzaklaşır. Kur’an ahlakını yaşamayan kimseler Allah’ı anmadıkları, hatta akıllarına dahi getirmedikleri için Allah’ın sınırlarını aşar, buyruklarını göz ardı etmeyi yaşam biçimi haline getirirler. Kur’an dışı sapkın davranışların altındaki neden, Allah’ı anma konusundaki gevşekliktir. Kur’an’a baktığımızda, Hz. Musa’nın sürülerini sulama işi sırasında dahi, arada gölgeye çekilip, "..Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım." (Kasas Suresi, 24) sözleriyle Allah’ı andığını görürüz.
Allah’ın buyruklarına karşı duyarlı olmayan kişi, zaman zaman öyle hatalar yapar ki, kendini düzelttiğinde, nasıl yaptığına kendi de hayret eder. Bu olmadık hatalar, kişinin o an Allah’ı unuttuğunun işaretleridir. Allah’ı anma konusundaki gafletin boyutları ise “Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir.” (Haşr Suresi, 19) ayetiyle haber verildiği üzere, kişinin imanı için büyük tehlikedir.
Birçok eksiklik ve kusurları olan bir varlıktır insan; yaratılmıştır ve yaratılmışlara has acizliklere sahiptir. Eksiklikten ve kusurdan münezzeh olan tek varlık yalnızca Allah’tır. İnsanın Allah karşısındaki acizliklerinin en önemlilerinden biri de unutmasıdır. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için Allah’ın her an hafızasında tuttuğu bilgilere ihtiyacı vardır. Allah o bilgilerden bir tane dahi eksiltme yaptığında, insan bu bilgiye yeniden sahip olmaya güç yetiremeyecektir. Böyle bir acizlik yaşandığında, insanlar "... Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir." (Kehf Suresi, 24) ayeti gereği Allah’a sığınır ve O’ndan yardım dilerler. Her şey gibi, insanın unuttuğu şeyi hatırlayabilmesi de yalnızca Allah’ın dilemesiyle mümkündür.
Allah’ı sürekli akılda tutmak, O’nun ayetlerini tefekkür etmek insanın aklını ve şuurunu sürekli açık tutar. Allah’ı her an zikreden insan, Allah karşısındaki aczini ve güçsüzlüğünü daha iyi idrak eder, yalnızca Allah’tan ister; O’na teslim olur.
Kur’an’da Yunus Peygamber’den söz edilen ayetlerde, “Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı, Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.” Saffat Suresi, 142-143-144) buyrulur. Çok açıktır ki tıpkı Hz. Yunus gibi Allah’ı çokça zikreden samimi kullar –Allah’ın dilemesiyle- kurtarılacaklardır.
İman eden bir insan günlük hayatın karmaşası içinde geçici de olsa, Allah’ı aklından çıkarmaz, Allah ile olan bağlantısını bir an bile koparmaz. İnsan Allah’ı anmadığı her an zayıf düşer. O’nu anmak insan ruhunun haz aldığı, lezzetli ve yemek içmek gibi gerekli olan bir şeydir. Yiyip içerek bedenini beslemeyi unutmayan insan, Allah’ı sürekli anarak ruhunu da besler.
Birçok insan genellikle zorlukta Allah’ı anıp, kolaylıkta unutur. Ancak mümin zorlukta da anar. Başına hastalık gelse buna da şükreder. İmtihan anı geldiğinde de hoşnut olur, zul görmez. Ne kadar zorluk isabet ederse, insan Allah’a o kadar yakınlaşır.
İnanan insan, Allah’ı çok anar ve hatırlatır. Bir Kuran ayetinde, (Bu nur,) Allah’ın, onların yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O’nu tesbih ederler. (Nur Suresi, 36) ifadesiyle Rabbimiz’in, isminin yüceltilmesine izin verdiği evlerden söz edilir. O halde Allah’ın buna müsaade etmesi de çok önemli şükür vesilesidir.
İnsan Rabb’ini unutursa, “…Onlar Allah’ı unuttular; O da onları unuttu…” (Tevbe Suresi, 67) ayetindeki ifadeyle, Allah da onu –zahiren- unutur... Bunu göze alabilir mi insan?...
Fuat Türker, Haber Hilal