- 617 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
D.O.M
…kilisenin camiye bakan kapısından az önce girmişti…üzerinde hep bir ağırlık hissi vererek yürüdüğü için bugün neden bu kadar hızlı yürüdüğünü merak etmiştik…sürdüğü koku geçtikten yarım saat sonra bile alınabiliyordu…bir eli sürekli sıkılmakta diğeri ise ona inat…serbestti…dümdüz geniş bir alna dökülmeden arkaya taranmış saçları ayrı bir aydınlatıyordu yüzünü…çukur çenesi nerdeyse alt dudağına değiyordu…bu duruşu ile çocuksuydu dikkatli bakılmazsa…gözlerini hiç görmemiştik…
…pazar günleri her zamankinden farklı kıyafetiyle…biliyorduk ki…şiir yazmaya ara veriyor…ayinin huzurla devamı için hazırlıklara bizzat müdahale ediyordu…adını hiç sormadım…elindeki İncil hergün ayrı bir renkle kaplı olurdu…sebebini de sormadığım gibi… …duvarları öylesine yüksek ve ağaçlar öylesine heybetliydi…hafif aksayan ayağı ile kapıyı açan hizmetli kadın…adeta yerlere kadar eğilirdi onu görünce…şaşkınlıkla karışık…imrenirdik…gördüğü saygıya…
…arabalar dizilmiş ve sokak yine geçilmez bir haldeyken… çanların sesini duyardık… haşmetli bir melodi… ezgi saklıydı… ruhani bir el son verirdi sonra… …keyifsiz bir tören değildi…her dua öncesi gibi yıkanırdı ruhlar…tertemiz girilmeliydi…
derken ezan vaktiydi şimdi…ayak sesleri telaşla artarken…şaşkınlığımız doruk noktasına varır…binlerce yazılmamış olduğu halde…ete… kana…cana… bürünmüş şiirler geçerdi önümüzden…boyları…incelikleri …hisleri aynıyken…dilleri de ayrı iken aynı şeyi söylemenin rahatlığı ile kapılarımızı açardık…yüzyıllık bir gelinin çeyiz sandıkları açık unutulmuştur o vakit…anneler…ateşin başında ellerinin tadlarına bin emeğin tuzunu serpmektedir ağırdan…sindirerek…sofra başları hep… açların keyif saatlerine ayarlanmış saatlerin… suskun çocuklarına teslim edilmiş…sofra bezleri açılmaktadır katlandıkları yerden…
…sokak köpekleri olabildiğince sakin ve bilirlerdi… kutsal saatler…onların şiirlerini de yazacaktı…sürüleri toplanırdı mahallemizde çalınmadık kapı kalmazdı…ağaçlardaki sessizlikti en çok garip olan…kıpırdamaz mıydı tek yaprak…kıpırdamazdı işte…yine nisandı…yine ıslanacaktı minareler…kiliseler…yeni ölenler toprağına alışırken…doğanlar adabı bilmediklerinden utanmadan ağlardı…sütler emilirdi kanına…adı okunmuştu… sabah ezanı kulağında öylece kalmıştı… bir dağ gibiydi huzur… …evin tarihi ne vakit sarsılsa…kahramanlık türkülerini alır gelirdi mahallenin delisi…bir vicdanı tanırdık… bir gelini…bir Naima yı bilirdik…bir dut ağacının kendi sularında nasıl asıldığını görmüştük… çocuktuk…zaman bizden ilerdeyken…bizden geri...LaraAçanba...25/02/2011...yine yağmur yağıyor
Bu yazının her türlü telif hakkı yazarın kendisine ve/veya temsilcisine aittir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.