- 1063 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hayaller bir gün gerçek olur muydu?
Hayaller bir gün gerçek olur muydu?
Selim ve Güliz Üniversite yıllarında tanışmışlar ama o kadar da tesadüflerle bir dört yıl geçirmişler.
Selim Boğaziçi Üniversitesinde Elektrik Mühendisliğinde okuyorken, yatay geçişten gelen Güliz de aynı sınıfta bir derse girerlerken tanışırlar.
Güliz aslında alımlı şık giyinen hafif yeşilimsi gözleriyle tüm sınıftaki erkekleri biraz kendisine baktırmaya ilk günden itibaren başarmış görünüyordu tüm erkekler abi baksana şu fıstığa gibi duyabileceği kadar sohbetler ediyorlardı.
Ne var ki Selim sanki pek oralı olmuyor bütün derdi senenin son finalinden iyi not almaktı eğer sınıfı geçerse annesine verdiği sözü tutacak yaz boyunca hiç bir işte çalışmadan mis gibi Akçay’da denize bol bol girecek hatta dilediği kızlarla gezecekti.
Derdi imanı buydu gel keyfim gel misali dilediğince tatil etmek amacıyla her bir köşede ders notlarını gözden geçiriyor, hatta arkadaşları kantinde bir şeyler atıştırsalar bile o devamlı ders notlarınla boğuşuyordu, bir ara Güliz’ün dikkatini çeken Selim oldukça dip köşede derslerine dalmış yanına gelen Güliz’i bile görmeden merhaba ben Güliz demesini bile duymamış olacak ki oralı olmadı ama Güliz kararlıydı size merhaba dedim ama demek ki o kadar da çirkinmiyim dediğinde kafasını bir ara öyleden kaldıran Selim karşısında fıstığa bak offff oğlum yaratığa bak kelimelerinle laflar atılan sınıflarında kız duruyordu, Selim elindeki ders notlarını bırakıp ayağa kalktı, buyrun inanın duymadım boğuşuyordum siz çalışmadınız mı ama belki siz çalışmışsınız ki bakın eliniz de kola ve sandviç yiyorsunuz ben acıksam da bir türlü dersi anlayamıyorum.
Nedir o haaa benim en iyi bildiğim hep 85 not aldığım dersimdir gel istersen yapamadıklarına ben yardımcı olabilirim. Selim’in aslında arayıp ta bulamadığı hep arkadaşlarından da ulen ne biçimsin be şu kafanı bir kaldır bak bu kitaplar bir gün seni boğacak, sen kızdan ne anlarsın dümbük gibi argolar derlerdi, mutlaka son sınavın da başarması gerekiyordu, ne var ki karşısında da güzeller güzeli Güliz duruyordu. Olsun dedi içinden aman kalırsam kalayım bir daha nasıl olsa bir sınav daha olacak der gibi Güliz’ün sandalyesini çekip Güliz’e yer verdi oda karşısına geçecekken ona gel yanımda otur daha iyi görebilirsin, anlarsın diyen Güliz Selimi daha ilk görüşmelerinde aklını çelen kelimelerle karşılaşıyordu.
Selim ne içeriz diye sordu ben içiyorum baksana dediğinde ya ben herhalde kendimde değilim, neyse nereden başlayalım diyen Güliz Selim e dersin inceliklerinden bahsederken karşıda oturan erkek arkadaşları bir kaç kızların gözleri hemen onların masasına takılır karşıdan yüksek seslerle laf atarlar oğlum adamdaki şansa bak bu lavuk kızdan anlamaz dedik ama baksana bütün erkeklerin arkasından koşturan kıza hiç uğraşmadan salaklığıyla talip oluyor gidelim şunların fiyakalarını bozalım derler, hep bir ağızdan kalkarlar masalarına gelerek ulen lavuk nereden, nasıl bu kızı tavladın da masana oturttun bakalım söyle derler Selim arkadaşlar biz ders çalışıyoruz lütfen gidin dese de kıskanç arkadaşları el kol hareketleriyle işi azıtırlar daha yüksek seslerle olay çıkaracaklara benziyorken Güliz’de lütfen gider misiniz bakın burada ders çalışıyoruz nazikçe dese de anlamazlar, daha da ileriye giderler hatta tartaklarlar, yavaşça kalkan Güliz size gidiniz diyorum biraz bağırarak sert bir görünümle söyler yinede alaylı sözler ama birden Güliz
sağ eliyle sağ taraftaki Kemal’in boynuna yapışır bir refleksle yere düşürür solundaki Ahmet’inde aynı hareketle onu da yere serer arkasındaki Mesut’a da sağ ayağıyla sert bir ayak darbesiyle vurur üçü de yerdedirler ne var ki üçü de erkeklerdir ya onun için bir hamle daha yapıp kalkarlar Güliz’in üzerine giderlerken bir başka bir hareketlerle üçünü de yine yere serer yüzlerine masada içtiği koladan boşaltır ve defolun çekin gidin salaklar bize karışmayın dediğinde üçü de kaçarlar gibi giderler Selim gördüklerine şaşırmış donmuş kalmıştır, bakakalır vayyy beee hatta sorar bunları nasıl yaptın, kara kuşağım var usta tekvandocuyum, Güliz gel Selim başka yere gidelim beraber diyerek çıkarlar dışarıya Güliz’in arabasına binerler nereye demesine karşın gidiyoruz işte, Güliz’ün gittiği yer kendi evidir yalnız evde kalıyordur, Selim burası senin evin mi evet burada daha rahat çalışırız Selim ne desin zaten dili tutulmuştur ne diyeceğini bilemez, şaşırmış vaziyette salondaki masaya oturur, Güliz karnın aç mı bir şeyler yer misin dese de Selim çok şaşırdığından ehh olur gibi ne dediği belli olmayan bir şeyler söyler Güliz getirdiği kuru fasulye, pilav ve turşu, ekmek, su birazda revani getirmiş Selim’de sanki kaç gündür yemek yememiş gibi tabaklarda bir şey bırakmadan hepsini bitirir.
Sonra ders çalışmak için masaya otururlar o kadar dostane, arkadaş gibi çalışırlar saatin, zamanın ne olduğunu bilmeden gecenin üçü olmuştur, bir ara Selim saate baktığında saat kaç olmuş ben gitmem lazım gideyim dese de Güliz bu saatte nereye nasıl gideceksin gecenin bu saatinde, burada mı kalacağım ayıp olmasın Güliz’se ne ayıbı yat sabah erkenden beraber gideriz, yatağını yapar iyi geceler derler uyumak için yataklara girilir.
Sabah nasıl olacaktır Selim için oraya, buraya dönsede uykusu gelmez daha bugün tanıştığı Güliz’le onun evinde yatıyordur bunu arkadaşları duysa kıyamet kopacaktır sabaha kadar hep, bir sürü hayaller düşünür neyse sabah öyle böyle olur kalkarlar sabah kahvaltısını da yaparlar Selim Güliz’e çok zahmetler oldu beni iyi ağırladın kimsenin yapmayacağını bana yaptın sana ne kadar teşekkürler etsem azdır, Güliz’se takma kafanı biz seninle arkadaşız dese de daha bugün tanışıp neler yaptığının o da farkında değildir aslında ileride başına neler geleceğinden habersizdir.
Ne var ki Güliz geldiği günden buyana Selim’e karşı bir şeylerin olduğunu kendisinin de bilemediği bir duygu ile ondan aslında hoşlanıyordu, ne var ki bunca sene ona bu kadar yaklaşmamış ondan hoşlanacağı yaklaşımlarda bulunmamıştı. Senlerdir hep içinde beslediği Selim’den habersiz bir duygu yoğunluğunu sol tarafında saklamıştı. Hep karşıdan seyretmiş, istemesine karşı bir türlü Selim’den beklediği yakınlığı, sohbetleri yaşayamamış aslında birazda kırgındır ama bilmediği hissi ona karşı olduğundan hep zamanın geleceğini beklemiş.
Okula gelirler ilk derslerinde sınav olacaklardır olurlar hep te Güliz’le beraber çalıştıkları yerden sorular gelir hiç tereddüt etmeden Selim tüm soruları yapar dışarıya Güliz’le beraber çıkarlar nasıl demeye kalmadan her ikisi de o kadar kolaydı değil mi sorular, ama Selim sen olmasaydın bu gün bu kadar iyi sonuç beklemezdim sana ne kadar teşekkür etsem azdır, yok herkes olsaydı aynısını yapardı der Güliz.
Selim Güliz’e sana bir şey sorabilirmiyim sor, seni yemeğe bu akşam götürebilirmiyim olur nereye götüreceksin bakalım, bilmiyorum ama sen nereye gitmek istersin Güliz aslında senelerdir beklediği bir türlü başaramadıkları yakınlığı burada yakalayabilecektir, beni nereye mi boğaz da bir yere götür, deniz kenarında seninle karşılıklı balık biraz da kafaları çekeriz dese de Selim ya Güliz tamam da ee demeye kalmadan Güliz para yok demi, evet, Güliz gel seninle bunu kutlayalım ben ısmarlarım hadi gidelim ve giderler deniz kenarında muazzam manzara da bir somon balığı, kırmızı şarap havyar ile koyu bir sohbete, birbirlerine kendilerinden bahsederler, tanışırlar her ikisi de yazın Akçay’a, Kuşadası’na davetler yaparlar Selim Güliz’e seni beklerim ailemle de tanışırsın dese de Güliz sen gel ben seni tanıştırayım.
O sıralarda okul bitmiş kepler havalara atılmış, bütün arkadaşlar kendi memleketlerine gitmişlerdir ama Selim ile Güliz aynı arabada yolculuklarının yaparlar Selim Edremit’te iner oradan Akçay’a evine gider Güliz’ide yolcu eder tlf la vardığı haberini de alır evinde ailesiyle çok mutlu karşılanır daha o ilk günde ailesine çok iyi bir arkadaşla tanıştığını ama daha açılmadığını söylese de akşam olmadan tlf nu çalar açtığında Karşısındaki Güliz‘dür evet Güliz hayırdır oda hayır hayır bak Selim aileme söyledim, seninle anlaştığımızı, evleneceğiz söyeledim der Güliz ne diyorsun biz öyle konuştuk mu dese de, sen istemiyormusun Selim ya öyle demedim ne zaman geleceksiniz sabaha ordayız bana adresini verebilirmisin.
Selim verir ama o kadar şaşkınlığını da gizleyemez, oğlum ne oldu ne bu halin, anne Güliz’ler yarın buraya geleceklermiş sizinle tanışmak için, annesi hemen ne duruyoruz hadi sen şunları babasına şunları al getirin ben de evi silip, süpüreyim görev dağılımı yapılır. Akşam geç saatlere kadar çalışırlar sabah nasıl olacak geçecektir Selim için o saat de gelmiştir sabahın erken saati onda söylediği adrese gelirler Güliz, annesi, babası birde küçük kardeşi de gelmiştir.
Sabah kahvaltısını büyük bir kalabalıkla yaparlar, çok güzel tanışma faslından sonra Selim Güliz’e hadi gel seni Akçay’ı gezdireyim, ikisi çıkarlar önce meşhur Sarıkız heykeline gelirler orada onun efsanesini anlatır, önünde fotoğraflar çekilirler.
Liman’a giderler oradan Zeytinli’ye kadar yürüyerek sohbetler ede ede giderlerken bir ara Selim bir şey sorabilirmiyim Güliz evet aşkım diye bir kelime çıkar ağzından Selim soruyu sormadan bir daha şaşırır ne dedin sen bir daha söylermisin Güliz aşkım dedim büsbütün şaşıran Selim gel şuraya oturalım bir şeyler içelim sohbetler edelim.
Deniz kenarında aile çay bahçesine girerler çaylar söylenir Selim Güliz bana neler oluyor bir anlatır mısın nedir bu gelmeler aşkım lar söyler misin sen ciddi misin benim hiç bir şeyden haberim yok Güliz ise Selim benimle olmak istemez misin dediğinde ya bak ama eee ama daha diye kekelemeye başlasa da Güliz ben seni o gün hani üç kabadayıyı dövdüğümde eve gittiğimizden önceleri ilk yılımdan beri seni gözlemliyordum sen oralı değilken hep derslerinle idin, benim orada daha da dikkatimi çektin o beni tavlayacağına ben tavlayayım dedim sanırım başarılıda oldum mu?
Selim o kadar utanmıştır ki denizin o hırçın dalgalarına bakar gibi görünse de aklı ve kulakları Güliz’dedir, ara sıra kafa sallasa da ama daha düşüncesinin ne olduğunu o bilmez, Güliz sen ciddisin değil mi oda gayet ciddiyim eğer uygun görürsen baban beni akşam babamdan bura da istesin, büsbütün Selim daha da fena olur hepten karma karışık olan beyni büsbütün daha kafa karışır.
Ama Selim konuştukça sanki gevşer daha da bir rahat konuşmaya başlar gel Güliz şu meseleyi ciddi ve kesin bir şekle sokalım, bu kanıya nasıl vardın benim neremi neyimi beğendin ki bunları rahatlıkla diyebiliyorsun önce bunu öğrenmek isterim. Güliz ise gayet basit ben seni sevdim kendime yakışan, dürüst, akıllı, çalışkan insan olarak gördüm ne var bunda Selim sevemez miyim yani?
Seversinde bunları bizim burada erkekler der deklif eder ee ben ettim ben önce davrandım sen davransaydın o zaman. Güliz bu sefer hep burada mı oturacağız kalk gezdir beni kalkarlar bu sefer Selim’in koluna girer sanki senlerdir tanışmışlar sevgililer gibidirler, Selim’den sanki ecel terleri dökülür gibi nasıl da boşalır.
Koluna giren Güliz ee anlat şimdi Elektrik mühendisisin bundan sonra neler yapacaksın nerede çalışacaksın kendi işini mi kuracaksın, sohbetlere onu bilerek sokar, Selim ise önce askerliğimi yapacağım sonrasında da iş arıya cağım bulabilirsem tabi Güliz eee ne zaman düğünümüz olacak Selim hepten yelkenleri salar gibi ellerini havaya açar ALLAH’IM bu ne bu bana piyangomu yoksa bir kamara şakası mı?
Güliz yok hayatım değil sadece sen benim sevgilim, aşkım ileride de kocam olacaksın ben gayet ciddiyim bunda neden bu kadar tedirginleşiyorsun anlamıyorum.
Bu sefer Zeytinlik’te bir çay bahçesine girerler bu sefer de Selim başlar sorulara, sohbetlere sanki açılmış yelkenli gibi ardı ardına sorar sonunda ikna olur anlar ki gerçekten Güliz’in onu sevdiğine ciddi olduğuna anlar hadi kalk gidiyoruz seni bak ne güzel gezdirdim gel eve gidiyoruz eve giderler annesini babasını bir odaya çeker bir bir hepsini anlatır Güliz’de o boşlukta annesine babasına dışarıda bahçede Portakal, limon ağaçları arasında konuşmalarını hatta sevdiği gencin bu olduğunu söyler babası kızım diyorsa doğru diyordur kızım burada isterler mi acaba, evet baba sizler uygun görürseniz bugün isteyebilirler ama Selim dur bir konuşsun ailesiyle neler olacak demeye kalmadan yanlarına Selim’ler gelir yüzler gülüyordur sanki her şey olmuş bitmiş havasında dır, oradan buradan havadan sohbetlere edilir sonra Selim’in babası çok enteresan bir gün bugün değil mi Ayhan bey oda evet evet Ayhan bey de ne diye geldik, bu gençler bir şeyler diyorlar sen ne dersin eşiniz ile ne düşünüyorsunuz bizde merak ediyoruz.
Vallahi gençler konuşmuşlar kendileri kabul etmişler bizce de mahsuru yok ama bizim oğlan daha askere gidecek sonra işe girecek bizde şimdi düğün yapacak para da yok.
Ayhan Bey eğer sizler ne düşünüyorsunuz Muhsin Bey biz oğlumuzun daha okulunu bitirdiğine seviniyorken birden bu haberle irkildik şaşırdık ne diyeceğimizi de bilmiyoruz ama illaki çocuklar biz birbirimizi seviyoruz derlerse sizlerde uygun bulursanız istenir alınır ama aramızda bir söz veya nişan her neyse adı konulur derim sizin fikriniz nedir.
Ayhan Bey hele bir isteyin de görelim bakalım Selim artık yaşamıyordur her şeyin nasıl geliştiğini neler doğacağını bundan sonra kestiremez öylece bir orayı bir burayı dinler.
Güliz oda aynı Selim gibi yanına oturmuş manzarayı seyreder ama aslında olayın baş mimarı odur her şeyi organize eden o. Zaten neyin nasıl olacağını baştan biliyor gibi seyretmektedir. Bir ara sohbet bir oraya bir buraya gidip gelmekten sıkılan Güliz der ki bakınız biz Selim ile konuştuk Selim ile anlaştık biz sonunda evleneceğiz, bugün burada istenecek bizler yüzükleri almaya gidiyoruz siz isteyin, verin çayları için kahveleri ben sonra geldiğimde yaparım hadi bize eyvallah der çıkarlar.
İkisi birden el ele çıkarlar yüzükleri alırlar tekrar eve gelirler, istendi mi verildi mi, kızım evet, ama biz buradayken de isteyin ve sizde verin görelim şu merasimi der tekrar Selim’in babası Muhsin bey Ayhan beye bakarak Ayhan bey, hanım efendi ALLAH’IN emri Peygamberin kavli ile oğlum Selim’e kızınız Güliz’ü istiyoruz ne dersiniz.
Ayhan Bey de hanım ne dersin bak kızın gidiyor sonra bana deme kızımı sen verdin eşi Tülay hanımda adam kızına baksana her şey olmuş bitmiş bize ne düşüyor ki ver gitsin Ayhan Bey de verdim gitti hayırlı olsun, herkes alkışlarlar Selim ve Güliz büyüklerin karşılıklı ellerini öperler Güliz içeriye gider kahveleri yapar ikram eder kahveler içilir sohbet koyulaşmadan şimdi merasim olsun getirin bakalım yüzükleri gelir yüzükler bir tepside kurdelelere bağlı yüzükler parmaklara takılır her iki baba tarafından güzel sözlerle kurdeleyi Muhsin Bey keser anneler her ikisi de ağlamaya başlarlar, gençler birbirlerini öper her ikisi de kendilerini bir daha da dışarıya atarlar parmaklarında yüzükler sallanan kurdelelerle kordonda gezerler bu sefer iki nişanlı olarak deniz kenarında Selim’in eli Güliz’ün sırtında derki hayret ya arkadaşlar şimdi bizim nişanlandığımızı duysalar neler derler değil mi aşkım ne derlerse desinler biz mutluyuz ya boş ver.
Güliz Selim’e derki Selim sen askerliğine bir an önce git ve gel eğer uygun bulursan sen ben babamın şirketinde işin başına geçeceğiz ne dersin, Selim ne işi bu bizim fabrikada elektrik malzemeleri üretilir kabul eder misin Selim sen bunu da ayarlamışsın baksana seni gidi seni olur neden olmasın.
Ertesi gün Güliz’ler büyük bir neşe, mutluluklarla Akçay’dan ayrılırlar, Selim’de evinde ailesine Güliz’le geçen günlerini nasıl geliştiğini anlatır aslında bir şeyden de anlamaz ama çok sevinçlidir işi de hazır sayılır bundan mutlu ne olabilirdi.
Selim okulunu bitirmiş askere gitmiş Güliz ile de bir Haziran akşamında evlenmişlerdir İzmit’teki fabrikalarında her ikisi de kendi işlerinde çalışıyorlar dır artık daha senesi olmadan bir erkek çocukları olur sonra sında bir kız ları daha olur çok mutludur lar bu evlilik lerinin nasıl alevlendiğini nasıl geliştiğini hala onlarda bilmemek te dirler ama her ikisi de inanılmayacak kadar mutludurlar.
Şimdi esas soru burada sorulacaktır,
‘’Hayaller bir gün gerçek olur muydu ?’’
Selim’ mi hayal kurmuştu yoksa Güliz’ mü kimin hayali gerçek oldu bunu ben şu an bilmiyorum ama sizler bu öyküyü okuduğunuzda mutlaka biliyor olacaksınız.
Öyle değil mi?
Saygılarımla..
Sami Arlan..
YORUMLAR
TC Sami Arlan
akçay sıze el sallıyor