CAMİLİ (Hertvis) KÖYÜ CAMİSİNİN YAKIN TARİHİ ÜZERİNE BİR DENEME (Camili Orman Ekosistemlerinin Kısaca Tanıtımı İlavesiyle)
CAMİLİ (Hertvis) KÖYÜ CAMİSİNİN YAKIN TARİHİ ÜZERİNE BİR DENEME
(Camili Orman Ekosistemlerinin Kısaca Tanıtımı İlavesiyle)
Dr. Said DAĞDAŞ1 Prof. Dr. Mehmed AKKUŞ2
Prof. Dr. Ali YILMAZ3 Ragıb KARCI4 Ramazan DAĞDAŞ5
1 Planlama Uzmanı (Orman Yük. Müh.), DPT/Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, Ankara. [email protected]
2 Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi – İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı. [email protected]
3 Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı. [email protected]
4 Osmanlı Türkçesi uzmanı. Emekli. [email protected]
5 Osmanlı Türkçesi uzmanı. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü-Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı-İstanbul. [email protected]
ÖZET
Makalede; günümüzden yaklaşık 190 sene evvel Osmanlı padişahı Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde (Miladi 1819 senesinde), Batum vilayetinin Macahel kazasındaki Hertvis köyü camisi için yazılan bir imam-hatip görevlendirme beratı (Berat-ı Hümayun) ele alınmıştır. Beratın yeniden okunması suretiyle, Hertvis köyü ve camisi hakkında ulaşılan doğru bilgiler okuyucu ile paylaşılmıştır. Bunun yanı sıra, devletimizin Batum vilayetinden geriye kalan bu son derece değerli ve önemli havzasının (Camili Havzası) bugünü hakkında da kısaca bilgi verilmiştir.
Ayrıca; Osmanlı Türkçesi-Divanî Hat ile kaleme alınan herhangi bir belgenin, toplumun geniş kesimleri tarafından günümüzde okunamaması veya yanlış okunması ve bunun tartışılıyor olması hususunda, her aydının üzerinde kafa yorması beklenir. Bu nedenle eğitimli ve aydın kesimlerin de içine düştüğü bu açmaz ve kördüğümün telafisi yönünde adımların atılması gerektiği düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Camili (Hertvis) Köyü, Berat-ı Hümayun, Doğal ve Tarihî Miras.
1. GİRİŞ
Bu makalede; 2005 yılında ilan edilen Artvin-Borçka-Camili Biyosfer Rezerv Alanı içindeki tarihi kaynak değerlerinin en önemlilerinden birisi olan Camili Köyü Camiinde asılı II. Mahmud dönemine ait bir imam-hatip görevlendirme beratı hakkında etraflıca bilgi verilmiştir. Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınan berat, uzmanlar tarafından yeniden okunarak çözümlemesi yapılmıştır. Bunun yanı sıra, sosyal dokuyu daha yakından tanımak ve tanıtmak amacıyla havzada yer alan köylerin bir kısmı ziyaret edilmiş, yöre halkı ile söyleşiler yapılmış, sohbetlere girilmiştir. Yöreyi farklı yönleriyle öğrenmek amacıyla yaptığımız kısa süreli gezimizde yöreyi çok iyi tanıyan ve bize tanıtan / rehberlik eden Camili Köyünden Hasan YAVUZ Bey ve ailesinden bilgi alınmıştır. Camili İmam-Hatibi muhterem Hüseyin PAKER ile Efeler Köyünden Sayın Muhiddin GÖKDEMİR ve aile fertleriyle yapılan söyleşilerden alınan-süzülen bilgiler de makale muhtevasına işlenmiştir.
Not: II. Mahmud, I. Abdülhamid’in Nakş-ı Dil Valide Sultan’dan dünyaya gelen oğludur. 28.07.1808 tarihinden 1839 yılına kadar Osmanlı tahtında hizmet vermiştir. Saltanatında gerçekleştirilen önemli gelişmelerden ikisi şöyledir: II. Mahmud; 12 Şubat 1821’de Mora İsyanı’nın başlamasına ön-ayak olduğu ortaya çıktığı için Fener Rum Patriği Grigorios’u patrikhanenin Orta Kapısı önünde, 1821 yılının Nisan ayında idam ettirmiştir. Rumlar, patriğin idamından sonra, bir Türk Devlet Adamı aynı kapının önünde idam edilmediği müddetçe, kapının açılmayacağına dair söz vermişlerdir. II. Mahmud 1826 yılında da Yeniçeri Ocağı’nı lağvetmiştir (Akgündüz ve Öztürk, 1999, s. 237-243). Patrikhane çevrelerinde "KİN KAPISI" olarak bilinen bu kapı, halen kapalıdır.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
2.1. Çalışma Alanı
Çalışmamıza konu edinilen Camili Havzası, bugüne kadar gözlemlediğim en az tahrip görmüş doğal ormanları ve olağanüstü güzellikteki tabiatı kadar, yine toplum yapısındaki doğallığını ve soyluluğunu da en iyi biçimde koruyan yurt köşelerimizin en başında geliyor…
Erzurum Beylerbeyi Lala Mustafa Paşa’nın 1571 yılı Mayıs ayında yazdığı bir mektupta “çok balkanlık ve verimsiz” olarak tarif ettiği Macahel diyarı (Anonim, 2010d), o günün şartlarında böyle bir tanımlamaya uygun düşebilir. Ancak yörenin, bugünün anlayış ve değerlendirmelerine ve bizim de değerlendirmemize göre “çok balkanlık ve verimli”, son derece bakir, orman ve su zengini bir coğrafya olduğu kesindir.
Gürcüce adı Macahel, Maçahel, Maçakheli ya da Maçakhela olarak kullanılan bu havzanın Türkiye sınırlarında kalan bölümüne Yukarı Maçahela, Gürcistan’ın Acara Cumhuriyeti sınırları içinde kalan alt bölümüne de Aşağı Maçahela denilmektedir. Daha eski adının ise Bicihiani olduğu yazılıdır. Havzadaki ana vadiye ve vadide toplanan derelerle iyice kabaran coşkun sulu çaya (büyük dereye) ve eskiden yapılan tüfeklere de “macahela” denilmektedir (Anonim, 2010c,d). İki derenin birleştiği yere de “macahel” denilir.
Orman ve su kaynakları başta olmak üzere doğal kaynak zengini olan bu havzanın Türkiye bölümünde altı adet köy mevcut olup havzanın ortak adı Camili’dir. Camili Ormanlarının arasında saklanmış gibi duran bu sakin köylerin Türkçe ve Gürcüce adları şöyle: Camili (Hertvis), Düzenli (Zedvake); Efeler (Eprati); Kayalar (Kvabis-Tavi), Maral (Mindieti) ve Uğur (Akriya) (Köy imam-hatibi Hüseyin Paker’den alınan bilgi, 23 Mayıs 2010; Özkan, 2003, s. 24 ).
Not: Camili adı, hem Gürcüce adı Macakhela (Macahel) olan havzanın ortak ismidir ve hem de yine Gürcüce adı Hertvisi olan Camili köyünün bugünkü adıdır. Köyün Gürcüce adı Macahel değildir.
Aynı havzanın alt bölümünde (Aşağı Maçahela (“Macahel-is-Pir” (Macahel ağzı” anlamında)) yer alan, Gürcistan sınırları içindeki büyük köylerin Gürcüce adları da şöyledir: Gvara, Kedkedi, Acarisağmarti, Tshemrala, Çhutuneti ve Çikuneti. Daha küçük olan Kokoleti, Kostaneti, Kahieti, Saputkreti, Gorgadzeti, Vake, Basileti, Gorieti, Kokoleti, Kokoladzeebi, Hinkileti, Kirkteti gibi köyler de Aşağı Maçahela havzasında yer almaktadır (Anonim, 2010c,d).
Camili havzasında yer alan bu köylerin evleri de, arazinin yapısına bağlı olarak oldukça dağınık bir yerleşim düzenine sahiptir. Söz gelişi; toplam 50 hane olan Camili Köyünün merkez dahil dokuz mahallesi vardır. Adları da yanda verilmektedir: Tevtiyet, Sirsvalize, Ğobaluri, Norlakımyeti, Rule, Kvabisuli, Katamo, Mere ve Hertvisi (Camili Merkez Mahallesi). “Kaftaret” =Sırtlanlı’ mahallesi ise, maalesef Gürcistan tarafında kalmıştır (Köy imam-hatibi Hüseyin Paker’den alınan bilgi, 23 Mayıs 2010, 27 Eylül 2010). Bu coğrafyada iki-üç ev bile, bir mahalle adına sahip bulunmaktadır.
2.2. Çalışma Malzemesi
Makalenin hazırlanmasında öncelikle Camili Camisinde yer alan Berat-ı Hümayun ile Latin harfli bugünün Türkçesine aktarılan ve camide halen asılı bulunan çeviri metindeki tashihler ele alınmıştır. Havzayı tanıtıcı bilgilerin okuyucuya bilimsel anlamda doğru biçimde aktarılması amacıyla ise; seyahatimiz boyunca gözlemlerimizde edinilen bilgiler (yöre halkı ile söyleşiler, toplum önderleri ile yapılan görüşmeler, yerli halktan alınan bilgiler, sözlü kültür örnekleri (atasözleri, deyimler, kelimeler), resimler, vb…) ile internet ortamında okuyucu ile paylaşılan güvenilir olduğu teyid edilen bilgiler yanında yöreyi tanıtım amaçlı hazırlanan bazı dergiler, bültenler ve haritalardan yararlanılmıştır.
3. BULGULAR VE TARTIŞMA
3.1. Camili’deki Caminin İnşa Tarihi Hakkındaki Bilgiler
İlk bakışta; müslümanların yaşadığı bir coğrafyada herhangi bir caminin yapılışı ve hizmete alınış tarihi hakkında hüküm yürütmek yersiz de görülebilir. Çünkü bir yörede müslüman bir toplum varsa, camisi/camileri de bulunacaktır. Ne var ki, dış dünyadan neredeyse kopuk ve kendi halinde olan, oldukça mahrum bir yörede - Gürcistan sınırında (Resim 1) bulunan “bir caminin tarihi hakkında” bilgi sunmak da gereklidir görüşündeyiz. Gürcüce adı Hertvisi olan Camili köyündeki caminin; başta ibadete açıldığı tarihi, beratın hangi padişah zamanında yazıldığını, herhangi bir camiye imam-hatip görevlendirme meselesine devletin ne kadar önem verdiğini, minberde asılı kitabede yazılı olan ifadenin muhtevasını ve tarihini, vb. hususları ortaya çıkarmak için elimizde üç temel veri kaynağı mevcuttur:
Bu veri kaynaklarından ilki Berat-ı Hümayun olup bu beratın yazılış tarihinden yola çıkarak inşa tarihi hakkında doğru tahminde bulunmaktır. Hicrî 1234 (Miladî 1819) senesinde yazılan berattan hareketle caminin yapılış tarihinin “kesinlikle 1819 yılından önce” olduğu ifade edilebilir.
Diğer veri kaynağı ise yine caminin minberinde yer alan “ahşap kitabe”de yazılı olan tarihtir. Kitabede, Hicrî 1291 tarihi yazılıdır. Osmanlı-Rus Harbinden (93 Harbi) iki sene önce, Miladi 1874/1875 yılına karşılık gelen bu tarihten hareketle de kitabenin, sözkonusu görevlendirmeden 55 yıl sonra camiye hediye edildiği kesinlik kazanmış olur.
Üçüncü veri kaynağı ise, güvenilirliği en zayıf olan levhadır. Latin alfabeli Türkçe ile yazılmıştır. Cami giriş kapısının solunda yer alan levhada; caminin yapılış tarihi olarak 1855 yazılıdır. 16/06/1998 tarihli Borçka Müftülüğü Cami İbadete Açılış Beratı’nda da 1850 tarihi yazılıdır (Resim 2; Resim 3a). Bu tarihlerin düzeltilmesi zaruridir. Görevlendirme Beratı’nda yazılı olan Hicrî 1234 (Miladî 1819) (Anonim, 2010e) tarihinden hareketle, caminin 1819 yılından çok önce yapıldığı açıktır. Çünkü ilgili beratta, cami imam-hatipliğine torun Mevlânâ Ahmed Halîfe göreve getirilmiş olup ondan önce dedesinin ne kadar bu camide görev yaptığını da bilmiyoruz. Köyde mutlaka eskiden de cami bulunmaktadır. Ancak mevcut ve orijinal özelliklere sahip bu köy camisinin elimizdeki en güvenilir inşa tarihi olarak en azından 1800 tarihini, tahminî olarak vermek daha yerinde ve doğru olacaktır. Bu görevlendirme beratında yazılı olan Hicrî 1234 tarihinden hareketle, giriş kapısının solunda yer alan kitabenin de değiştirilerek 1855 yerine 1800 tarihinin yazılması uygun olacaktır.
3.2. Cami Minberinde Asılı Kitabe ve Muhtevası
2002 yılında ziyaret ettiğimiz Batum şehir merkezindeki camide olduğu gibi tavanı, mihrabı, minberi ve duvarları benzersiz bir ahşap işçiliğine sahip olan bu camide, minber girişinde asılı olan ahşap oyma kitabede (Resim 3b) yazılı olan ifade aşağıdadır:
Şefi-ul khalgi fi-l mahşeri Muhammedi Sahibü’l Minber
“Sahibül Hayrat Kadı Zade Ahmed Bey Validesi Mâhitâb (Mehtab) Hanım, Sene: 1291”
Üstteki ifadenin anlamı şöyledir:
“Mahşer günü mahlukatın şefaatçisi (şefii), minber sahibi olan Muhammed (A.S.)’dır.”
Kitabedeki yazıdan; bu kitabenin 1291 (Miladi 1874/1875) tarihinde, Kadı oğlu Ahmed Beyin annesi Mehtab Hanım tarafından yazdırılıp camiye hediye edildiği anlaşılmaktadır.
3.3. Fahri İmam-Hatip Görevlendirme Beratı (Berat-ı Hümayun) (Konu: Berat Tevcihi)
Aslı Sayın Özbey İMAMOĞLU’nda bulunan bu beratın orijinalinden çoğaltılan ve aşınmış vaziyette olan nüshası ile yine son derece aşınmış ve okunma güçlüğü olan Latin harfli Türkçeye aktarılan nüshası caminin sağındaki duvarda yan yana asılıdır (Resim 4-5). Sayın İMAMOĞLU, beratın kendisine muhafazası ve doğru biçimde okutularak çözümlenmesi amacıyla amcası tarafından intikal ettiğini ifade etmiştir (4 Ağustos 2010 tarihinde kendisiyle yapılan görüşme ve 13 Ağustos 2010 tarihli mektup).
İlgili berat, Divanî Hat ile yazılmış olup konusu ise Berat Tevcihi (Görevlendirme Beratı) olup özetle şöyledir: Büyük babası Mevlânâ Hüseyin’in vefatı sebebiyle boşalan Hertvis Camii imam-hatipliğine, torunu Mustafa oğlu Mevlânâ Ahmed Halîfe’nin görevlendirilmesidir.
22 Mayıs 2010 - 24 Mayıs 2010 tarihleri arasında camiye yaptığımız ziyaretlerde, Latin harfli Türkçeye aktarılan nüshada bazı hataların bulunduğu fark edilmiştir. Hem bu hataların olabildiğince giderilmesi, ardından orijinal nüshadan çoğaltılmak suretiyle çerçeveletilerek camiye hediye edilmesi, düzeltmelerin yapılarak Latin harfli Türkçeye ve bugünün Türkçesine de aktarılması amaçlarını gerçekleştirmek üzere Sayın Özbey İMAMOĞLU Beyefendi ile temasa geçilmiştir. Beratın aslının bulunduğu Özbey Bey’den bir nüsha talep edilmiştir. Ardından da, Osmanlı Türkçesi uzmanlarının görüş ve önerileri doğrultusunda asıl metnin Latin harfli Türkçeye ve ardından da bugünün Türkçesine uyarlanması tamamlanmıştır. Asıl nüshadan çoğalttırarak beratı adresimize ulaştıran Sayın Özbey İMAMOĞLU’na teşekkür ediyoruz.
Özbey Beyin soy adı İMAMOĞLU’dur. 13 Ağustos 2010 tarihinde tarafıma iletilen mektuplarında Sayın İMAMOĞLU, aslı kendilerinde bulunan görevlendirme beratının ailelerinde tesadüfen değil, kendi sülalelerine ait bir “aile yadigarı emanet” olarak bulunduğunu belirtmişlerdir.
3.4. Görevlendirme Beratının Okunan İlk Nüshası
Sayın Özbey İMAMOĞLU tarafından verilen bilgide; görevlendirme beratının Diyanet İşleri Başkanlığında görevli bir uzman tarafından 3-4 sene evvel okunduğu belirtilmiştir. Halen Camili Camisinin sağ duvarında asılı bulunan ve önemli bazı hataları bulunan bu ilk okunan nüsha aşağıda sunulmaktadır:
3.5. Fahri İmam-Hatip Görevlendirme Beratının Yeniden Tahlili (Çözümlemesi)
Hertvis köyüne imam-hatip görevlendirme beratının asıl nüshası Sayın Özbey İMAMOĞLU’nda bulunmaktadır. Uzun yıllar Ankara’da avukatlık yaptıktan sonra İstanbul’a yerleşen İMAMOĞLU aslen Camili köyündendir. Berat-ı Hümayun kendisine, aile yadigarı olarak muhafaza edilmesi ve okutulması suretiyle Camili Tarihine ışık tutması amacıyla amcası tarafından hediye edilmiştir. Kendisinden temin edilen ve daha az aşınmış olan nüsha, bir kopyalama merkezinde temizletilmiş ve ardından çerçeveletilmiştir. Uzmanları tarafından yeniden okuma ve düzeltme işlemi bu nüsha üzerinde sürdürülmüştür.
3.6. Görevlendirme Beratının Okunan İlk Halinde Yer Alan Bazı Önemli Hatalar ve İlgili Düzeltmeler
Uzmanları tarafından, 2010 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında belgenin yeniden okunması ve çapraz sorgulamaları büyük ölçüde tamamlanmıştır. Bu yöntemle; okumalar esnasında bazı kelimelerde karşılaşılan belirsizlikler giderilmiş ve bazen karşılaşılan farklı okumalar doğrulanmıştır. Okumaların tamamlanması sonucunda, asıl metinde (EK I) çok önemli gördüğümüz bazı düzeltmeler gerçekleştirilmiştir. Aşağıda sırasıyla; halen camide asılı bulunan ve bize göre giderilmesi zaruri bazı bariz hataları olan ilk çözümleme-çeviri metin ile, metnin bugünün Türkçesine aktarılan son hali (son çözümlemede metnin aslındaki satır sırasına uyulmuştur), berata uygun düşen bir başlık da ilave edilerek birlikte verilmiştir:
Hatalı okumaların yer aldığı ilk metinde, Berat’ın yazıldığı tarih 1334 olarak gösterilmişken, uzmanları tarafından yeniden okuma ile bu tarihin 1234 olduğu ortaya çıkarılmıştır. Tam 100 yıllık bir okuma hatasının giderilmiş olması önemlidir ve bu konuda yapılacak yorumlamaların tamamını değiştirecek niteliktedir.
BAZI ÇOK ÖNEMLİ OKUMA HATALARININ YER ALDIĞI İLK METİN
İcareli Macahel kazasında vaki cami-i şerifin ber vechi hasbi imam ve hatibi Hüseyin fevt oldukta sulbü oğlu Mustafa’ya ba’del-intikal…kableteveccüh ol dahi fevt olup yeri ve hizmeti…erbab-ı istihkaktan müteveffayy-ı merhum Mustafa’nın oğlu işbu rafi’-i tevkîi’ş-şan-ı Hâkânî Mevlana Halife bin Mustafa her vechile layık ve muhik ve müstahik olmağın imamet ve hitabet-i mezkûre müteveffay-ı mezbûr büyük babası Hüseyin Melânâ da fevt olup… berat-i şerif-i âlîşan-ı verilmek yanında bani-i mezbur Osman Ferid ebedi aleme azimet itmeğin kaydı tavzîh, merkuma tevcih ve sarf idüp bu berat-ı hümayûn verdi ve buyurdu ki: Ba’de’l-yevm Mevlanay-ı merkum Ahmed Halife b. Mustafa varup zikrolunan cihette…müteveffay-ı mezbur büyük babası yerine imam ve hatip olup hitmet-i lazimeleri muraa’â ve müeddâ olduktan sonra ber vechi hasbî mutasarrıf olup vakıfın ruhu ve devam-ı ömürde …ifaya müdavemet göstere ol babda taraf-ı ahardan bir vecihle dahl kılmayalar…alamet-i şerifeye itimad kılalar.
Tahriran elyevmissadis ve’l-işrin Şevval el-muharrem sene erba’in ve salasîn ve selasimie ve elf (?)
………..……………………………………………………………………………….......
İcareli Macahel kazasında bulunan cami-i şerifin fahri imam hatibi Hüseyin ölüp imamlık görevinin oğlu Mustafa’ya intikal etmesi ve daha göreve başlamadan Mustafa’nın da ölümü üzerine görev hak sahiplerinden, merhum Mustafa’ın, her bakımdan ehil bulunan ve kendisine bu berat verilmiş olan Mustafa oğlu Mevlâna Halife her yönü ile layık olduğu; adı geçen imamet ve hitabet görevinin, büyük babası Hüseyin Mevlana da ölüp…berat verilmekle birlikte caminin banisi Osman Ferid (*)de ahirete göçtüğü için kaydı yapılıp, adı geçene verildi ve bu berat-ı hümayun…. Ve buyurdu ki: Bundan sonra adı geçen Mustafa oğlu Mevlana Ahmet Halife gidip zikredilen yerde adı geçen merhum büyük babası yerine imam ve hatip olup gerekli hizmetleri devraldıktan sonra fahri olarak ömür boyu göreve devam etsin. Bu konuda başkaları tarafından hiçbir şekilde müdahile edilmesin. Kendisine verilen belgeye itimat etsinler.
Yazıldı: Şevval ayının yirmi altıncı günü, yıl: 1334. (Rakam tam okunamadı)
Not: Yukarıda; Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınan görevlendirme beratının, bazı çok önemli hataları bulunan Latin harfli Türkçeye aktarılan ilk aslı yer almaktadır. Yedi-sekiz yıl önce fotokopi ile çoğaltılıp Camili (Hertvisi) köyü camisinin sağ duvarında asılan bu metin silikleştiği ve kolayca okunamadığı için, Orman Mühendisi Dr. Said DAĞDAŞ tarafından bilgisayar ortamında yeniden ve hiçbir hatası düzeltilmeden aynen yazılmıştır.
Özellikle tarih okumada tam 100 yıllık çok önemli bir hatanın yer aldığı, vilayet ve köy adlarının okunmadığı, beratın hangi Osmanlı sultanı döneminde yazıldığının belirtilmediği v.b. bazı önemli noksanlıkların ve hataların bulunduğu bu “okuma hatalı belge” ile, bazı çok önemli hataları ayıklanarak yeniden düzenlenen ve yazılan yeni metin, okuyucuların her iki metni sağlıklı mukayese edebilmeleri için birlikte verilmiştir. Böylece meraklı okuyucuların karşılaştırma yapmalarına imkan sağlanmıştır.
Olgunlaştırılmaya çalışılan bu yeni çalışmada da, dikkatli ve ehil kişilerin tashihleri olabilir. Uyarı ve hatırlatmalara şimdiden teşekkür ederiz. 7 Haziran 2010.
CAMİLİ (HERTVİS) KÖYÜ CAMİİNE
FAHRÎ İMAM - HATÎP GÖREVLENDİRME BERÂTI
(Berât-ı Hümâyûn)
(Tuğra: II. Mahmûd (Mahmûd b. Abdülhamîd-i Evvel)
(25 Şevval Hicrî 1234 = Mîlâdî 17 Ağustos 1819)
- Acara-i maa-Macahel kazasında “Hertvis” nâm karyede vâki câmi-i şerîfin ber vech-i hasbî imam ve hatîbi olan Hüseyin fevt oldukta sulbî oğlu Mustafa’ya ba’del-intikâl
- kable’t-tevcîh ol dahî fevt olup yeri hâlî ve hizmeti …(?)... yerine erbâb-ı istihkâktan müteveffâ-yı mezbûr Mustafa’nın oğlu iş bu râfî’-i tevkî-i refîi’ş-şânî-i
- Hâkânî, Mevlânâ Ahmed Halîfe b. Mustafa her vech ile lâyık ve mahal ve müstehak (idüğin) imâmet ve hitâbet-i mezkûre müteveffâ-yı mezbûr büyük babası Hüseyin’in mahlûlünden tevcîh olunup yedine Berât-ı
- şerîf-i âlî-şânım verilmek bâbında, nâibi Mevlânâ Osman “zîde ilmühû” … azîmet itmeğin kaydı mucebince, merkûma tevcîh ve sadaka idüp bu Berât-ı Hümâyûn-ı saâdet-makrûnu virdüm ve buyurdum ki: Ba’de’l-yevm
- Mevlânâ-i merkûm Ahmed Halîfe b. Mustafa varup zikr olunan câmi-i şerîfte müteveffâ-yı mezbûr büyük babası yerine imam ve hatîp olup hizmet-i lâzimeleri mer’î ve müeddî
- ber vech-i hasbî mutasarrıf olup vâkıfın rûhu ve devâm-ı ömür ve …(?)... îfâya müdâvemet göstere. Ol bâbda taraf-ı âhardan bir vecihle dahl ü taarruz kılmayalar. Şöyle bilüp alâmet-i şerîfeme îtimad kılalar.
Tahrîran fi’l-yevmi’l-hâmis ve’l-işrîn Şevvâlü’l-muhterem,
sene erbaa ve selâsîn ve mieteyn ve elf (25 Şevvâl 1234/17 Ağustos 1819). Konstantiniyye…
BERÂT-I HÜMAYÛN’UN BUGÜNÜN TÜRKÇESİ İLE SADELEŞTİRİLMİŞ ANLATIMI:
Acara (Batum) vilayetinin Macahel kazasındaki “Hertvis” karyesinde (köyünde) bulunan cami-i şerifin fahrî imam hatîbi olan Hüseyin vefat edip, imam-hatîplik görevinin oğlu Mustafa’ya intikal etmesi ve daha göreve başlamadan Mustafa’nın da vefatı üzerine bu göreve; kendisine bu Padişah Beratı verilmiş olan, hak sahiplerinden merhûm Mustafa’nın oğlu Mevlânâ Ahmed Halîfe her yönü ile lâyık ve her bakımdan ehîldir.
Burada sözü edilen imamet ve hitabet görevini, büyük babası Hüseyin’in vefatından sonra caminin naibi (vekaleten görev yapan vekili) olan Mevlânâ Osman’ın (Allah onun ilmini artırsın) yerine bu saadetli Yüce Saltanat Beratı’nı, kaydı yapılıp adı geçen Mevlânâ Ahmed Halîfe’ye verdim ve vakfettim. Bu Berat-ı Hümayûn’da (Padişah Beratında)
Buyurdum ki:
Bugünden itibaren bilinmelidir ki; imâmet ve hitâbete ehîl olduğu âşikar olan Mustafa oğlu Mevlânâ Ahmed Halîfe, gidip zikredilen Hertvis köyünde adı geçen merhûm büyük babası Hüseyin’in yerine imam-hatîp olup gerekli hizmetleri devraldıktan sonra fahrî olarak ömür boyu bu göreve devam etsin.
Diğer taraftan, Mevlânâ Ahmed Halîfe imam-hatîp olarak görevini yerine getirirken başkaları tarafından hiçbir şekilde kendisine müdahalede bulunulmasın, itiraz edilmesin. Bunu böylece bilip, kendisine verilen bu Berat-ı Hümayûn’a îtimat edilsin.
Bu Berat-ı Hümayûn; Sultan II. Mahmûd döneminde, Hicrî 1234 (Miladî 1819) senesinde, Şevvâl ayının yirmi beşinci günü yazıldı. İstanbul (Konstantiniyye).
3.7. Beratın İlk Okumasında Yer Alan Bazı Noksanlıklar ve Hatalar ile Yapılan Düzeltmelerin Gösterimi
Tablo 1: İlk Okumada Mevcut Bazı Noksanlık ve Hatalarla, Yapılan Tamamlama ve Düzeltmelerin Birlikte Gösterimi
NOKSANLIKLAR ve/veya HATALAR YAPILAN TAMAMLAMA ve DÜZELTMELER
NOKSAN (İşlenmemiş)… Tuğra: II. Mahmûd (Mahmûd bin Abdülhamîd-i Evvel
İcareli Macahel kazasında vaki… Acara-i maa Macahel kazasında “Hertvis” nâm karyede vâki…
kableteveccüh kablet-tevcîh
ol dahi fevt olup yeri ve hizmeti… erbab-ı ol dahî fevt olup yeri hâlî ve hizmeti …(?)... yerine erbâb-ı
…erbab-ı istihkaktan … yerine erbâb-ı istihkaktan
… her vechile layık ve muhik ve müstahik olmağın… … her vech ile lâyık ve mahal ve müstehak (idüğin)…
müteveffayy-ı merhum müteveffa-yı mezbûr
rafi’-i tevkîi’ş-şan-ı rafî’-i tevkîi rafîi’ş-şânî
büyük babası Hüseyin Melânâ da fevt olup… büyük babası Hüseyin’in mahlûlünden tevcîh olunup yedine…
berat-i şerif-i âlîşan-ı verilmek yanında Berat-ı Şerîf-i Âlîşanım verilmek babında
bani-i mezbur Osman Ferid ebedi aleme azimet… nâibi Mevlânâ Osman “zîde ilmühü” azîmet…
kaydı tavzîh, merkuma tevcih ve sarf idüp kaydı mucebince merkûma tevcîh ve sadaka idüp
hitmet-i lazimeleri muraa’â ve müeddâ olduktan sonra hizmet-i lâzimeleri mer’î ve müeddî ber vech-i hasbî…
bu berat-ı hümayûn verdi ve buyurdu ki: Berat-ı Hümayûn-u saadet-makrunum virdüm ve buyurdum ki:
varup zikrolunan cihette… varup zikr olunan cami-i şerifte
dahl kılmayalar. dahl ü taarruz kılmayalar.
… alamet-i şerifeye itimad kılalar. Şöyle bilüp alâmet-i şerîfeme îtimad kılalar.
Tahriran elyevmissadis ve’l-işrin Şevval el-muharrem Tahrîran fi’l-yevmi’l-hâmis ve’l-işrîn Şevvâl’ül muhterem
sene erba’in ve salasîn ve selasimie ve elf (?) sene erbaa ve salasîn ve mieteyn ve elf.
NOKSAN (İşlenmemiş)… Konstantiniyye
Halen Camide Asılı Bulunan, Bugünün Türkçesine Aktarılan İlk Çözümlemede Tesbit Edilen
Bazı Önemli Hatalar ve Yapılan Düzeltmeler ise aşağıdadır:
ÖNEMLİ OKUMA HATALARI ve NOKSANLIKLAR DÜZELTİLMİŞ OKUMALAR
İcareli Macahel kazasında... Acara (Batum) vilayetinin Macahel kazasındaki “Hertvis” karyesinde
… caminin banisi Osman Ferid (*)de ahirete göçtüğü için kaydı yapılıp… caminin nâibi (vekaleten görev yapan vekili) olan Mevlânâ Osman’ın (Allah onun ilmini artırsın) yerine bu saadetli Saltanat Beratı’nı, kaydı yapılıp…
… adı geçene verildi… … adı geçen Mevlânâ Ahmed Halîfe’ye verdim...
… ve bu berat-ı hümayun…. … ve bu Berat-ı Hümayûn’da (Padişah Beratında);
… buyurdu ki: Buyurdum ki:
… gidip zikredilen yerde… … gidip zikredilen Hertvis köyünde…
… müdahile edilmesin. Kendisine verilen belgeye itimat etsinler. … kendisine müdahalede bulunulmasın, itiraz edilmesin. Bunu böylece bilip, kendisine verilen bu Berat-ı Hümayûn’a îtimat edilsin.
… Şevval ayının yirmi altıncı günü,.. Şevvâl ayının yirmi beşinci günü…
yıl:1334 (26 Ağustos 1916). (Rakam tam okunamadı) Hicrî 1234 (Miladî 17 Ağustos 1819) (Anonim, 2010g: Tarih Çev. Kılav.)
NOKSAN (İşlenmemiş)… İstanbul.
3.8 Lügatçe
Tablo 2: Metinde Kullanılan Bazı Kelimelerin, Bugünün Türkçesindeki Karşılıkları
bu Berât-ı Hümâyûn-ı saâdet-makrûnu virdüm… : bu saadetli Yüce Saltanat Beratı’nı verdim…
ber vech-i : gibi…
ber vech-i hasbî : fahri olarak
erbâb-ı istihkak : bu konuda ehil olup vazifeyi hak edenler
Hâkânî : Bu ifade, padişahı övgü maksadıyla kullanılır.
hâlî… : boşalmış olan…
mahlülünden… : vefatından…
Mevlânâ : “Efendi” anlamında.
mezbûr : adı geçen, zikredilen, sözü edilen, belirtilen.
merkûm : adı geçen, anılan, zikredilen, sözü edilen.
müteveffa-yı mezbûr… : adı geçen merhum…
nâibi : vekili.
nam karyede vaki cami-i şerifin : … adındaki köyde bulunan
râfî’-i tevkî-i refîi’ş-şânî-i Hâkânî : şanı yüce olan Hakanın imzasına sunulmak üzere…
sadaka idüp… : vakfedip…
sulbî... : neslinden, oğlu.
“zîde ilmühü” : “Allah onun ilmini artırsın!” anlamında dua.
4. CAMİLİ HAVZASI VE ORMAN EKOSİSTEMLERİNİN KISACA TANITIMI
4.1. Camili Biyosfer Rezerv Alanı ve Diğer Korunan Alanlar
“Saklı Cennet Macahel” ifadesiyle tanınan ve bu algıyı korumaya çalışan (Anonim, 2009, s. 14) Türkiye’nin saklı cennetlerinden birisi olan, “canlı müze niteliğindeki” Camili Havzası, Kuzey Doğu Anadolu’da Doğu Karadeniz Dağları arasında yer almaktadır.
Yapısal yönden Kuzey Anadolu dağlarının büyük bir bölümünü volkanik ve tortul kayalar oluşturur. Samsun’un doğusu ile Gürcistan sınırı arasındaki dağlar, volkanik ve tortulların nöbetleşe istiflendikleri ve yer yer karmaşık olarak bulundukları volkanik-tortul arazilerden oluşmuştur. Doğu Karadeniz dağlarının ana çatısını ise granitler meydana getirir (Atalay, 2002).
Dağların uzanış doğrultuları; farklı iklim tiplerinin ve buna bağlı olarak çok kısa aralıklarla farklı yetişme ortamlarının ortaya çıkmasının da başlıca sebebidir (Atalay, 2002). Yağış getiren cephelere dik uzanan ve/veya cephelere açık olan dağların/sıradağların yamaçları, bol yağış almaktadır. Camili Havzası, yıllık 3200 mm yağış miktarı ile Türkiye’nin en bol yağışlı havzasıdır. Buradaki dağları, muhteşem birer su üretim merkezi (Resim 9) olarak adlandırmak yerinde olacaktır. Havzanın en yüksek noktası Karçal Dağı Zirveleri olup, zirvenin rakımı 3428 m’dir.
Camili Havzasında; Orman Bakanlığı tarafından ilan edilen, “korunan alan” niteliğine sahip ekosistemler aşağıda verilmiştir:
1- Camili - Efeler Ormanı (1453 ha) (Niteliği: Tabiatı Koruma Alanı) (İlan Yılı: 1998).
2- Camili - Gorgit Ormanı ( 491 ha) (Niteliği: Tabiatı Koruma Alanı) (İlan Yılı: 1998).
Efeler Ormanı; Doğu Karadeniz ile Kafkas Sıradağları arasında uzanan Karçal Dağları üzerindeki yamaçlarda, kuzey ve kuzeybatı yönünde yer almaktadır. Yörede hakim olan kışları soğuk ve karlı, yazları sıcak ve çok nemli iklim şartları nedeniyle yöreye özgü bitki örtüsünün “Colchis” tüm özellikleri yanında yaban hayatının en bakir örnekleri gözlenebilmektedir.
Efeler Ormanı; Doğu Kayını (Fagus orientalis L.), Doğu Ladini-Kafkas Ladini (Picea orientalis L.) ve Doğu Karadeniz Göknarı-Kafkas Göknarı (Abies nordmanniana (Link.) Spach.) türlerinde anıt ağaç niteliğine sahip çok sayıda ferdin bulunduğu bakir bir ormandır. Henüz işletmeye açılmamış olup, tür çeşitliliği açısından son derece zengin, yaşlı ve karışık yağmur ormanı niteliklerine sahip çok değerli orman ekosistemlerini içinde barındırmaktadır (Anonim, 2000’e atfen Kırış ve ark., 2010, s. 156).
Alanın çoğunluğunda orman ekosistemi egemendir. Bunun yanında, orman sınırının üzerindeki yükseltilerde, yaz döneminde halkın “yaylaya çıkma” geleneğini sürdürdüğü ve sürülerini otlattığı yaylalar ve çayırlıklar (subalpin ve alpin çayırlıklar) öne çıkmaktadır.
Ayrıca Tabiatı Koruma Alanının kuzeybatı ve batı sınırını oluşturan ve Doğu-Batı doğrultusunda uzanan Efeler Çayı ve bu çayın kollarını oluşturan dereler dere ekosistemlerinin özelliklerini her mevsim taşımaktadırlar. Efeler Köyü ve civarına yaptığımız seyahatte de, yöre halkının en önemli geçim kaynaklarının hayvancılık ve arıcılık olduğu gözlemlenmiştir.
Camili-Efeler-Gorgit Tabiatı Koruma Alanı: Bu nadide ekosistem de; yine Doğu Ladini-(Kafkas Ladini) yanında, daha az sayıda Doğu Kayını, Doğu Karadeniz Göknarı (Kafkas Göknarı) ve Kayın Gövdeli Akçaağaç (Acer trautvetteri Medv.) türlerinde anıt ağaç vasfında çok sayıda bireyin bulunduğu, yaşlı ve karışık bakir yağmur ormanı niteliğinde olduğu için, Orman Bakanlığı tarafından 1998 yılında Tabiatı Koruma Alanı olarak ilan edilmiştir.
Ortalama olarak 1800-2000 m yükselti aralığında saf Doğu Ladini, doğu ve kuzeydoğu doğrultusunda daha alt rakımlara inildikçe Doğu Ladininin egemen olduğu Doğu Ladini+Doğu Kayını karışık ormanları hakim bitki örtüsünü ouşturmaktadır. 1800-1750 m yükselti aralığında ise, aralarında anıt ağaç özelliklerine sahip Doğu Ladini, Doğu Kayını ve Akçaağaç bireylerinin bulunduğu yaşlı Doğu Kayınının hakim olduğu yaşlı ormanlar öne çıkmaktadır (Anonim, 2000’e atfen Kırış ve ark., 2010, s. 157).
Her iki tabiatı koruma alanında en çok rastlanan yaban hayvanı türleri içerisinde; ayı, domuz, kurt, tilki, porsuk, sansar, çakal, atmaca, kartal, dağ horozu, yaban keçisi, karaca, tavşan, alabalık, vb. türler bulunmaktadır (Anonim, 2001).
Havzaya giriş bölümünde yer alan Karagöl Tabiat Parkı benzer niteliklere sahip bakir bir alandır. Maral Şelalesi de havzanın ve Türkiye’nin en uzun şelalesidir (Resim 6-7).
Resim 6-7: (14.08.2002 tarihinde ilan edilen, 368 ha büyüklüğündeki Karagöl Tabiat Parkı ile Maral Şelalesi, S. Dağdaş, 23.5.2010).
4.2. Camili Biyosfer Rezerv Alanının Kaynak Değerleri
Artvin-Borçka Orman İşletmesi sınırları içinde yer alan Camili Havzasının 2006 yılında Biyosfer Rezerv Alanı olarak belirlenmesinde dikkate alınan kaynak değerlerinden bazıları şunlardır:
- Stratejik coğrafi konumu;
- İdeal orman kuruluşlarını barındıran orman ekosistemlerinin bakirliği ve zenginliği;
- Türkiye’nin en fazla yağış alan yöresi olarak su kaynaklarının bolluğu ve en yüksek şelalenin yer alması;
- Boz ayılar, saf Kafkas arıları, dere alabalığı, vb. türlerin yaşama ortamlarının varlığı yanında bu ve benzeri türlerin uygun şartlarda en iyi biçimde korunduğu ekosistemleri içinde barındırması;
Not: 25.275 hektar alana sahip olan havza, dünyadaki üç önemli arı ırkından birisi olan ’’Kafkas Arısı’’ (Apis mellifera caucasica) ırkının saflığı bozulmadan korunduğu tek havza olup bu nedenle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından “Gen Koruma Alanı” olarak ilan edilmiştir (Anonim, 2010g).
- Tarihi, arkeolojik, sosyal ve kültürel değerler yönünden orijinalliği-zenginliği (Resim 8-9), vb…
Biyosfer Rezerv Alanının kaynak değerlerinin tanıtıldığı ZİYARETÇİ MERKEZİ, Borçka’dan gelen yol üzerindeki, havzanın ilk köyü olan Düzenli köyünde inşa edilmiş olup ziyaretçilere açıktır.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
İlgili görevlendirme beratında yer alan bilgiler çerçevesinde; hem doğrudan cami hakkında, hem de caminin sahip olduğu değerler hakkında bazı öneriler geliştirilmiştir. Bunlardan bazıları, okuyucuların ve ilgililerin dikkatlerine altta sunulmaktadır:
1- Tarihi eserlerin değerli ayrıntılarını ortaya koyabilecek uzmanlık donanımına sahip personel tarafından, günümüz teknolojisinin araç ve gereçlerinden yararlanılarak öncelikle Camili köyünde yer alan, orijinal özelliklere sahip en az 200 yıllık bu tarihî köy camisinin, çok kıymetli ahşap işçiliği örnekleri, kapı kanatları, mihrab kitabesi ve levhaları ile birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tesbit ve tescili yapılmalı ve mutlaka Taşınmaz Tarihî Eser olarak “koruma altına” alınmalıdır. Bunun yanında, 1965 yılında yıkılıp Maral köyü İremit Mahallesinde yapılan camide olduğu gibi ahşap mimarinin benzersiz güzeliklerini taşıyan, havzanın diğer köylerindeki eski camilerin de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından mutlaka tesbit ve tescilleri ile ilgili çalışmalara başlanılmalıdır.
2- Koruma Anlayışında; yıkıp yeniden yapma değil, caminin/camilerin mevcut mimari dokusunun-orijinal hallerinin korunması kaydıyla yenilenmesi/yenilenmeleri “tadilat ve tamiratları (restorasyon)” esas alınmalıdır. Bu faaliyetler sırasında, köylerdeki mevcut inşa teknikleri ve yöntemleri kullanılmalıdır. Çünkü bu cami sadece tarihî olmakla kalmayıp aynı zamanda Gürcistan sınırına ortalama 500 m mesafede bulunmaktadır. Öyle ki; bir kaynakta Camili’nin mahallelerinden olan “Kaftaret” = Sırtlanlı’nın yarısının, maalesef sınırın öte yakasında Gürcistan tarafında kaldığı belirtilmektedir (Anonim, 2010d). Sırtlanlı’nın tamamının Gürcistan tarafında kaldığı bilgisi alınmıştır (Köy imam-hatibi Hüseyin Paker’den alınan bilgi, 27 Eylül 2010).
3- Görevlendirme Beratının bugünün Türkçesiyle yazılmış ve açıklanmış nüshaları mutlaka camide, cemaatin bilgisine sunulmalıdır.
4- Havzadaki köylerde, pansiyon işletmeciliğini hızla yükseltecek yeni konut inşaatlarının yapımında sadece ahşap malzeme ve taş kullanılmalıdır (Anonim, 2009, s. 14).
5- Her yıl, beratın yazıldığı ve İstanbul’dan gönderildiği tarih olan 17 Ağustos tarihine en yakın Cuma namazı hutbesinde, Sultan II. Mahmud başta olmak üzere camide görev yapmış olan ve beratta adı geçen imamlardan Mevlânâ Hüseyin ve Mevlânâ Ahmed ile camide vekaleten görev yapan Mevlânâ Osman merhumların da ruhları şad edilmelidir.
6- Görevlendirme Beratında adı geçen Mevlânâ Ahmed Halife’nin ecdadının – sülalesinin İmamoğulları sülalesine dayandığı belirtilmektedir. Bu konu hakkında, sağlam tarihi verilere dayalı olarak araştırma yapılarak yayımlanmalıdır.
7- Caminin altında yer alan küçük mezarlıkta araştırma yapılarak varsa mezar taşları okunmalı, temizlenmeli ve gerekirse yenilenmelidir.
8- Bu görevlendirme beratında yazılı olan Hicrî 1234 tarihinden hareketle, giriş kapısının solunda yer alan kitabenin de değiştirilerek “Camili Merkez Camii Yapılışı 1855” yerine “Camili Merkez Camii Yapılış Tarihi: 1800” yazılması uygun olacaktır. Cami girişinde asılı olan ve yapılış tarihi hatalı olan bu levha ile, yine açılış tarihi 1850 yazılı olan cami içindeki Borçka Müftülüğü Açılış Beratı da, mutlaka değiştirilmelidir.
9- Ana yol üzerinde ve köy girişine yakın bir noktada sarı levha (Turistik Yönlendirme Levhası) ile yönlendirme yapılmalı ve yöreye gelen yerli-yabancı ziyaretçilerin camiyi görmeleri ve mutlaka ziyaret etmeleri özendirilmelidir.
10- Caminin önünde sonradan yaptırılan teneke sundurma kesinlikle kaldırılmalıdır. Bunun yerine, aynı işlevi görecek son derece zarif, bugünün imkânları ve tekniğine uygun biçimde yeni bir yağmur ve kardan koruma amaçlı “sundurma” yaptırılmalıdır.
11- Camili Havzası Tanıtım ve Bilgilendirme Bültenlerinde, TV ve radyo programlarında, Borçka ve köylerindeki ilköğretim okullarında bu caminin tarihi hakkında sağlıklı bilgi sunulmalıdır.
12- Turizm rehberlerinin de konu hakkında aydınlatılması şarttır. Turizm rehberlerinin aktaracakları doğru bilgilendirme sayesinde, özellikle yöreyi öğrenme ve görme amacıyla gelen yerli-yabancı misafirlerin havzanın çok yönlü tarihi hakkında bilgi sahibi olmaları sağlanmalıdır.
Milli Parklarımızda olduğu gibi; doğal zenginliği yanında, tarihî zenginliği ile kültürel zenginliği de paha biçilmez düzeyde olan Camili Biyosfer Rezerv Alanının; ekosistemlerin devamlılığını zedelemeden, koruma-kullanma dengesi gözetilerek işletilmesine yönelik bazı öneriler aşağıda sıralanmıştır:
• Camili Havzası, “doğa sporları” cennetidir. Havza, bu tür spor etkinlikleri için son derece zengin seçenekler sunmaktadır. Doğa sporlarına yönelik faaliyetler konusunda özellikle üniversite gençliğinin yöreye ilgisi artırılmalıdır.
• Efeler (Gürcüce adı Eprati) Köyü yolunda, Efeler Çayı üzerindeki Tamara Köprüsü ya da diğer yaygın adıyla Kru Hidi Köprüsü (anlamı: Issız Yerde-Duyulmamış) hakkında da turizm bültenlerinde daha geniş bilgi verilmelidir.
• Kru Hidi Köprüsü (Efeler Çayı Tamara Köprüsü), Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından koruma altına alınmalıdır.
• Köylerde devam ettirilen Yaylacılık Geleneği; “ekosistemlerin doğallığı zedelenmeden”, orijinal hali ile bir kültürel miras kaynak değeri olarak devam ettirilmelidir.
• Toplumun ve dışarıdan gelen ziyaretçilerin tabiatta sadece ayak izlerinin geride kalması için “sürekli eğitilmeleri” çok büyük önem taşımaktadır. İlköğretim okullarında, camilerde, Camili Biyolojik Rezerv Sahası Tanıtım Merkezinde, vb. toplu eğitim ortamlarında “doğayı koruma ve kirletmeden kullanma” anlayışı herkese hatırlatılmalıdır. Bilhassa genç nesillerin “doğal varlıklarımızı sevme-koruma ve kirletmeme” hassasiyeti kazanmaları için herkes ve her aile özel çaba göstermelidir.
• Havzanın özellikle yüksek rakımlı kesimlerinde ve yayla niteliğindeki ziyaret noktalarında sadece bu yöreye has (endemik) ve nadir bitki türlerinin korunmasına özel önem verilmeli, uyarı levhalarında bu türlerin Türkçe ve Latince isimleri de birlikte verilmek suretiyle ziyaretçilerin bilinç düzeyi yükseltilmelidir. Artvin Orman Fakültesi uzmanları tarafından yörenin tür çeşitliliği ayrıntılı biçimde araştırılarak, ulaşılacak bulgular bilim camiasının dikkatlerine sunulmalıdır. Artvin’de üçüncüsü düzenlenen Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresinin sonuç bildirisinde de, Camili Biyosfer Rezerv Alanında ekoturizm etkinliklerinin geliştirilmesinin önemi vurgulanmış, yörenin tanıtım ve reklam yetersizliği sorununun çözüme kavuşturulması gerektiği belirtilmiştir (Anonim, 2010f).
• Camili Biyosfer Rezerv Alanı ile Tabiat Parkları, henüz IUCN’in “World Database on Protected Areas (WDPA)” adlı veri tabanındaki listeye işlenmemiştir (Anonim, 2010b). Bu noksanlıkların en kısa sürede giderilerek adı geçen veri tabanına işlenmesi elzemdir. Böylece havzanın ve değerlerinin sadece yurt içinde değil, yurt dışında da tanınırlık düzeyi yükselecektir.
• Camili Havzası, son derece değerli bal üretim merkezlerinden birisidir. Bal yetiştiriciliği teknikleri konusunda eğitilen yöre halkının ürettiği kaliteli balın büyük tüketim merkezlerinde tanıtımı ve pazarlanması konularında, özel sektör yanında devlet desteğine de ihtiyaç duyulmaktadır.
• Camili Havzası; Çevre ve Orman Bakanlığı ORKÖY Genel Müdürlüğü tarafından “pilot bölge” seçilerek bu yöre halkının güneş ışığından sıcak su elde etmesi ve kullanması ve hatta güneş ışığından elektrik elde etme imkânları yaygınlaştırılmalıdır.
Notlar (Sayın Özbey İMAMOĞLU’ndan 13.08.2010 tarihinde alınan mektupta yer alan bilgiler (EK II)):
(1) Görevlendirme Beratını, yeğeni olan Sayın Özbey İMAMOĞLU’na veren Resul Efendi’nin kendi çocuğu yoktur. 1880’li yıllarda doğan ve 100’lü yaşlarında bile zihni melekeleri açık olan Resul Efendi’nin, elindeki emanetleri yeğenine verirken amacının; kendi dedelerinin yaşadığı 1800’lü yılları 1900’lere ve günümüze bağlayan nesil köprüsünü muhafaza etmek olduğu aşikardır.
(2) Hertvis köyünde imam-hatiplik görevi, sadece iki aile tarafından sürdürülerek bugüne kadar kesintisiz gelmiştir. Bu görev; eğitim ve öğrenime öteden beri çok büyük önem veren ailelerden olan, liyakat sahibi olmak kaydı ile Sayın Özbey İmamoğlu’nun dedesine kadar İmamoğullarında, daha sonra ise Tahiroğulları sülaleleri tarafından devam ettirilmektedir.
(3) Camide halen görev yapan, İmam Üzeyir Efendi’nin torunu olan imam-hatip Hüseyin PAKER, Tahiroğulları sülalesindendir.
(4) Halen mevcut caminin, bir çığ felaketi sırasında yıkılan ve daha küçük olan caminin yerine yapılmış olduğu bildirilmiştir. Yıkılmış olan caminin kerestelerinin, yeni yapılan caminin tavanında kullanıldığı ve bu yenilenen caminin yapımında Arhavi’li ustaların çalışmış olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Sayın Özbey Beyin, amcası Resul Efendi’den 93 Harbi sırasında bu yenileme ve büyütme inşaatının sürmekte olduğunu dinlediği ifade edilmiştir.
Caminin minberinde yer alan “ahşap kitabe”de yazılı olan Hicrî 1291 tarihinden hareketle de, çığda yıkılan caminin yerine yenisinin inşa edildiği teyid edilmektedir. Çünkü kitabe, Osmanlı-Rus Harbinden (93 Harbi) iki sene önce, Miladi 1874/1875 yılında yazılmış ve camiye hediye edilmiştir.
(5) İmamoğulları sülalesinin şeceresi de Sayın Özbey İMAMOĞLU Beyefendide bulunmaktadır. Caminin banisi olan Mevlânâ Osman ile sülalenin soy ilişkisi de bu şecerenin okunması suretiyle ortaya konulacaktır.
Teşekkür: Yöreye has “Kıç ıslanmadan balık tutulmaz!” (Trakis dusveleblay tevzi ar deykaveba!) (1938’li Tenzile Gökdemir’den naklen, 23.5.2010) atasözünün anlamı doğrultusunda bu çalışmada yer alan her araştırıcı, balık tutarken ıslanmayı göze almıştır. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Ayrıca; Camili Havzasını yakından tanımamıza büyük destek ve katkı sağlayan, Camili Köyünden Hasan YAVUZ ve cami imam-hatibi Hüseyin PAKER Beylere, beratın orijinal nüshasından örnekleri bize temin eden ve bilgi veren Sayın Özbey İMAMOĞLU ile oğlu Teoman İMAMOĞLU Beyler ile Efeler Köyünden değerli dostumuz Muhiddin GÖKDEMİR Beye ve ailesine çok teşekkür ederiz.
6. KAYNAKÇA
BERAT-I HÜMAYUN, 1819: Sultan II. Mahmud döneminde, Hertvis köyü imam-hatipliği için yazılan bir görevlendirme beratı (EK olarak verilmiştir.)
AKGÜNDÜZ, A., ve ÖZTÜRK, S., 1999: Bilinmeyen Osmanlı. Osmanlı Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 527 s.
ANONİM, 2000: Türkiye’nin Tabiatı Koruma Alanları. Kırsal Çevre Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Yayın Nu.: 9, Ankara, 166 s.
ANONİM, 2010a: Yuntdağı Pilot Projesi. Çevre ve Orman Bakanlığı-Strateji Geliştirme Başkanlığı’nın DPT’ye gönderilen görüş talebi yazısı. 01.02.2010.
ANONİM, 2010b: World Database on Protected Areas. www.wdpa.org/MultiResult.aspx?Country=214 (Son Ziyaret Tarihi: 2 Ekim 2010) .
ANONİM, 2010c: Macaheli. tr.wikipedia.org/wiki/Macaheli.
ANONİM, 2010d: Macahel. tr.wikipedia.org/wiki/Macahel.
ANONİM, 2010e: Tarih Çevirme Kılavuzu. www.takvim.com/takvim_donusum.php.
ANONİM, 2010f: III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi Sonuç Bildirgesi.
www.artvin.edu.tr/karok3/sonucbildirgesi.html.
ANONİM, 2010g: Tarih Çevirme Kılavuzu. 193.255.138.2/takvim.asp?takvim=2&gun=26&ay=10&yil=1334.
ATALAY, İ., 2002: Türkiye’deki Dağların Oluşumu, Yapısal ve Ekolojik Özellikleri. Türkiye Dağları I. Ulusal Sempozyumu, (25-27 Haziran 2002), Ilgaz Dağı/Kastamonu, Orman Bakanlığı Yayın Nu.: 183, Neyir Matbaası, Ankara.
KIRIŞ, R., ANLAR, H. C., ve ALIÇ, N., 2010: Artvin Orman Bölge Müdürlüğü Örneğinde Korunan Alanlara Farklı Bir Bakış. III. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, Artvin, 20–22 Mayıs 2010, Cilt: I, s. 153-164, 430 s. www.artvin.edu.tr/karok3/I.Cilt/(153-164).pdf
ÖZKAN, İ., 2003: Maçaheli’de Geleneksel Şarkılar. Çveneburi Dergisi, Nisan-Haziran 2003, Sayı: 48, Baskı: Kitap Matbaacılık, İstanbul, 48 s.
ANONİM, 2009: Macahel’de “yol” ayrımı. Camili’nin Sesi Dergisi, HES Özel Sayısı, Nisan 2009, Sayı: 2, Artvin, 16 s.
-----
EK II: İmamoğulları sülalesinden olan Sayın Teoman İmamoğlu’ndan iletilen mektup
Sayın Said Dağdaş,
Dün değerli makalenizi babam Özbey İmamoğlu ile birlikte okuma fırsatı bulduk. Elinize sağlık.
Kendisinin bana not ettirdiği ve benim de gözüme çarpan birkaç küçük ek bilgi veya vurgu, makalenizi zenginleştirir mi bilemiyoruz, fakat eksik kalmaması için değerlendirecek olmanız bizleri memnun edecektir.
3.3’te bahsettiğiniz beratın babama amcasından iletiliş şekli, sadece muhafaza ve okunması amacıyla değil, Hüseyin Mustafa ve Ahmed Halife’den bu yana ceddimizi temsil eden bir aile yadigarının emaneti olarak işlenmiş olursa, aile soyumuzda ve İmamoğulları lakabımızda vücut bulmuş olan beratın okuyucular nezdinde de canlanması ve sadece yapıları ile değil imam ve cemaatleri ile yaşamış olan caminin ve köyün tarihine de ışık tutmuş olacaktır diye düşünüyoruz. Beratın ailemizde olması tesadüfi değildir.
4.5’te önerdiğiniz araştırma dileği için de ayrıca memnun olduk. Bu konuda sizlere ve isteyen araştırmacılara yardımcı bilgileri verebiliriz.
Seceremiz, babamda mevcuttur. Bani Osman ile olan soy ilişkimizi de buradan çıkarmak mümkün olacaktır.
Bugün babamın mevcut Camili imamı Sayın Paker (Tahiroğlu—İmam Üzeyir Efendi’nin torunu) ile telefon görüşmesinde şu andaki caminin çığda yıkılmış olan daha önceki küçük caminin yerine yapılmış olduğunu ve yıkılmış olan caminin kerestelerinin caminin tavanında kullanıldığını ve bu yenilenen caminin yapımında Arhavili ustaların çalışmış olduğunu öğrenmiş. Babam da amcasının anlattıklarını hatırlayarak 93 Osmanlı-Rus harbi sırasında bu yenileme ve büyütme inşaatının sürmekte olduğunu söyledi.
Kaynak olarak babamın amcası Resul Efendi 1880’li yıllarda doğmuş ve 100’lü yaşları zihni açık şekilde görmüş birisi olarak güvenilir sayılabilir. Babama emanetleri teslim etmesi de kendi çocuğu olmayışındandır. Büyük amcamın kendi dedelerini ve 1800’lü yılları aktaracak nesil köprüsüne sahip olduğunu düşünüyoruz.
Bir hudut köyü olarak Camili, hangi ülkede kalacağını plebisitle belirlemiş ve tercihini mevcut durumdan yana kullanmıştır. Burada Osmanlılığa aidiyetin ve caminin rolü de ayrıca incelenebilir.
Bildiğimiz kadarıyla imamet beratta ima edildiği gibi neredeyse babadan oğula (tabii ki mecburi liyakatla) geçmek suretiyle sadece iki aile arasında sürdürülerek bugüne kadar gelmiştir. Babamın dedesine kadar İmamoğullarında ve daha sonra Tahiroğullarında... Bu devamlılık bu görevi bir memuriyet olarak değil de, belki Padişahın aileye verilmiş bir emri telakki edilmiş olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bir de hak gibi bir söz de geçiyor. Nitekim ailemizdeki öğrenim ve eğitim geleneği şartlar ne olursa olsun sürmektedir. Keza Tahiroğullarında da…
Sundurmanın onarımı için maddi destek konusunda babam cami imamı Sayın Paker ile temas halinde. Makalenizin şimdilik en somut faydalarından biri de bu olmuştur.
Camiye de beratın bizde daha büyük ve net bir reprodüksiyonunu yollayacağız. Çerçeveli olarak. Ayrıca, sizin önerdiğiniz okuması ile birlikte.
Bilimsel metodolojiye olan hassasiyetiniz, keşke birebir tarih alanında da uygulanabilir olsaydı. Maalesef, tarih, insana ve onun sözlerine dayalı. Belgenin safiyeti için titizlenmiş olduğunuzu görüyoruz. Öte yandan kime ait olduğunu da söylemeyince belge sadece camiye de ait olmuyor. Geride kalan bizler de böyle uzun uzun bir şeyler yazıyoruz.
Tekrar teşekkür ediyoruz. Yukarıdaki bilgileri sadece tuz-biber olarak değil, gerçek bir veri olduğu için eklemeyi uygun görürseniz, bizleri geçin, ecdadımızın ruhlarını da şad edeceğinizden emin olabilirsiniz.
Saygılarımla, Teoman İMAMOĞLU, 13.08.2010.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.