- 968 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
YEMEZLER EFENDİM!
Cemil, sönen sokak lambalarına küfrede küfrede elindeki çakmakla önünü görmeye çalışıyordu. Evdeyken ahmak ıslatan diye dalga geçtiği yağmurun her bir tanesi örgütlenmiş şimdi tepesinden aşağıya iniyordu. Sanki “Sen misin, yoksa ben miyim ahmak?” diyordu.
Aslına bakılırsa kendini ahmak değil de bahtsız sınıfına daha yakın buluyordu. Ayakkabısı her çamura bulaştığında , yüzünün rengi de daha bir kızarıyordu. Bir yandan da “tüküreyim ben şu şansımın içine” diye hayıflanıyordu.
Mustakbel kayınpederinin söylediğine bakılırsa şimdiye çoktan durakta olması gerekiyordu. Ama çevrede ne bir insan, ne de tabela görebiliyordu. Gerçi bu karanlıkta görmesi biraz zordu ama kulakları aydınlıkta da, karanlıkta da gayet iyi işitebiliyordu. Maalesef başının iki yanındaki alıcılar, kendi ayak sesinden başka dost veya düşman adımlarını işitemiyordu.
Bir süre sonra “lanet olsun” diye bağırmaya başladı. Belediyenin ağaçları dikmek için açtığı çukurlardan birine düşmüştü. Üstü başı çamur içinde kalmıştı. Önce söylendi sonra;
- “Beterin beteri var! Ya kanalizasyon çukuruna düşseydim Allah muhafaza”
dedi. Mecburdu kendi kendine doping yapmaya. Biraz ileride ince ve bayağı uzun boylu bir adam gördü. Şükürler olsun! Kendine çok benzemese de bir insan görmüştü sokakta.. Adama yavaşça sokuldu ve;
- Pardon durak mı burası?
diye sordu çekinerek.. Adam;
- Yok ben bostan korkuluğuyum burada! İşim gücüm yok sıcacık yatağımdan kalktım geldim. Sırf bu noktada dikilmek için. Tövbe tövbe..
diye söylendi.
Cemil, bu sert sözden sonra bulundukları yerin durak olduğuna nihayet kanaat getirmişti. Ama tamı tamına bir saat beklemelerine rağmen neden gelmiyordu bu toplu mu topsuz mu taşıma aracı! Toptan kaldırdılar mı yoksa hepsini? Durakta ki yabancı ve kendinin sıklıkla çıkardığı of sesleri karanlığın ve sessizliğin arasında melodi oluşturmaktan öteye gitmiyordu.
Cemil, kafasını öne doğru sallayarak içinden konuşmaya başladı.
- Yok efendim yok! Böyle de acımasızlık olur mu? Neticede ben senin sözüm ona damadın olacağım! Böyle gece yarısı kurda kuşa yem edilir mi insan! Basıp zilini ben geri geldim diyeceğim.
Soğuk bir yandan, çukurlar öte yandan çetin koşullarda kayınpederinin evine doğru yolalıyordu ki arkadan havlama sesi duydu. Bu sesi çıkaran yüzde yüz bir köpekti. Nerede olsa tanırdı. Tabana kuvvet koştu apartmana kadar. İçeri girip dış kapıyı köpeğin yüzüne kapattığında kendi çok mutlu, köpeğin ise boynu büyüktü. Kim yüzüne örtülen kapıdan etkilenmezdi ki!
Adımları yorgun, bezgin ama yüreği umut doluydu. Zile basıp en acıklı ifadeyi yüzüne yerleştirdi. Bir süre sonra kapı açılmıştı. Önde heybetli kayınpederi arkasında ise nazlı çiçeği Yasemin!
- Hayırdır oğlum! Ne oldu? Ne bu halin!
- Efendim çok perişanım. Sizin tarif ettiğiniz yerden otobüs durağını bulmaya çalıştım. Hayatım karardı birden.. Semtin bütün sokak lambaları aynı anda sönmesin mi? Çukurlara mı düşmedim, köpek mi kovalamadı! Her şey geldi başıma efendim!
Yasemin, sevdiğinin düştüğü duruma yüreği yanmış ama dumanını bile açığa veremiyordu. Arkadan narin ellerini göğsünün üstüne tutmuş, babasının “Gel bu gece bizde kal. Annenlere haber verirsin” demesini dörtgözle bekliyordu. Babasının kızmayacağını bilse;
- Baba bırak bu geri kafalılığı! Ne olacak yakında düğünüm olacak! Kalsın bizde bir gece! Salondaki üçlü koltuğa yatırıveririz. Bir şey mi olacak sanki!
diyecekti ama kolay mıydı bu cümleyi sarfetmek. Sadece içinden dualar ediyordu.
Cemil ve Yasemin’in gözleri Rıfat Bey’in üstündeydi. Bekledikleri ama beklemedikleri cevap gelmişti işte!
- Dur bekle az kapıda! Üstüme bir şeyler alayım. Kızım! El feneri bir getir! Cemil’i otobüse bindirip geleceğim ben!
Cemil’in omuzları düşmüştü. “Ah oğlum yandın sen! Şu halde bile acımıyor sana! Yarın evlenince derini yüzer bu adam! Kesin dönüş mü yapsam acaba bu evlilikten! Ama Yasemin’i de çok seviyorum. Ne demişler atalar “Yasemin’i seven babasına katlanır!”
Yasemin ise üzerine kar düşmüş çiçek kadar solmuştu bir anda.
- Ah babam bu kuralların beni öldürecek! Nasıl da üzüldü aşkım benim!
diyordu ağlamaklı bir biçimde..
Rıfat Bey önde başı dimdik, Cemil arkada perişan bir halde yürüyorlardı. Rıfat Bey içinden konuşuyordu.
- Beni kimse uyutamaz! Neymiş efendim soğukmuş, durakta otobüs yokmuş, köpek koşturmuş! Yemezler! Gelin ata binmiş ya nasip demiş! Ben şimdiden evime yatak serer miyim! Sonra ne derler bana? Koskoca Rıfat sosyeteye karışmış dedirtir miyim hiç! Nikah olmadan olur mu hiç efendim! Aklı sıra beni insafa getirecek!Ben de gel kal diyeceğim! Yemezler efendim, yemezler!
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
YİNE MÜKEMMEL BİR YAZI OKUDUM...BANA ....GÖK YÜZÜNDEKİ YILDIZLARA BAKARAK YÜRÜYEN KİMSE ÇAMURA BATMAYA MAHKUMDUR SÖZÜNÜ HATIRLATTI......YAZINIZDAKİ KİŞİ ÇUKURA DÜŞÜNCE BU AKLIMA GELDİ...TEŞEKKÜRLER YİNE GÜZELDİ...SELAMLAR..
Aysel AKSÜMER
Birden bu yazıda kendimi buldum Aysel, neler çekmiştik vakti zamanında babamızdan:)))
Sen de çekmiş miydin?
Sevgimle...
Aysel AKSÜMER
Teşekkürler içten yorumun için. Sevgilerimle..
hARİKAYDI CANIM BENİM. GÜLÜMSETTİN BENİ HEMDE EPEYCE :) KIZ BABALARI HEP AYNIDIR. HAKLILAR DA ASLINDA AMA. TEBRİK EDİYORUM. USTA BİR HİKAYECİ VAR KARŞIMDA. ATÖLYEME BEKLİYORUM ARTIK ONA GÖRE :))))) SEVGİLERİMLE
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
:))) çokk güzeldiiii
gülümseyerek okudum
yazan kaleme selam ve saygılar
Aysel AKSÜMER
Gayet güzel.
Edebi ve hoş okunan bir yazı.
Güne gelmesi kuvvetle muhtemel.
Tebrik edip 10 puanı bıraktım.
Saygılar.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Aysel'ciğim gülümseyerek okudum öykünü.Duygu tahlilleri ve düşünceleri çok düzel hissettiriyorsun okuyucuya, sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
kısa yazılar sizin kaleminize öyküler kadar yakışıyor...
hoştu sabaha yakıştı...
kutladım...
Aysel AKSÜMER
nişanlılık böyle bir dönem... biraz şaşkınlık, biraz adapte sıkıntısı... dar yollardan evlilikle düze çıkılıyor kısacası... hala böyle demek ki... anlatım harikası bir yazıydı... hisseden, hissettiren kaleminize sağlık...
Aysel AKSÜMER
Aysel kardeş,sabah sabah güldürdün beni. Cemil'i kendime benzettim.Kayınpedei de tam benimki. Sanki beni anlatmışsın vallah billah. Ben de nişanlımı görmeye gitmiştim(hatta nikahlıydık) bir gece dahi kalmama izin vermemişdi de gidip otelde yatmıştım.
Tebrikler. HER ZAMAN DİYORUM BÖYLE KISA YAZILARDA tam onikiden vuruyorsun.Puanım on üzerinden on.
Selamlar efendim.
Aysel AKSÜMER
Ben sevgilimin evinden dönmüyordum ama, İstanbul'u çok tanımadığım yıllardı,bir gece otobüsten aşağıya indim delidüze..Ezanlar okunana kadar sağnak yağışta orası değil,burası diye kaç saat dolaşmıştım bilemiyorum..Yazıklar olsun bir cep telefonum bile yoktu!...
Harikaydı..Kutladım efnedim.Selam,saygı...
Aysel AKSÜMER
AYSEL HANIM ŞU AN ÜÇ KEZ DÖNEREK OKUDUM YAZINI
NE GÜZEL BİR İFADE SOSYAL BİR SORUNUN DIŞA YANSIMASI
AMA Bİ O KADARDA GEÇMİŞ KÜLTÜRÜMÜZÜN HATIRLATILMASI AH BENİM EFENDİM SİZE MİNNETTTARIM