- 933 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Vazgeçilmez Yasak
Vazgeçilmez yasağıma,
Ben her güne seninle başladım. Senin bir türlü benim olmayan varlığının hayaliyle uyandım her yeni güne. Gecesinde senle süslenmiş düşlerimin ardındaki her taze güne… Teninin tek bir dokunuşunu düşledim nefesimi her verişimde ve o vazgeçilmez kokunu çekmek istedim her nefes alışımda. Uzaktın bana, farkındaydım ben her şeyin. Bana bir dişi teni kadar uzaklığının. Kokularımızı saçmaca birbirine karıştıran bir dişinin kokusuydu aramızdaki. Sustum. Evet sustum. Baş edemezdim hiçbir bedenle, ödeyemeyeceğim hiçbir bedelle. Bu yüzden hep korktum. Kendimden de korktum, hem de çok. Kendimle nasıl baş edebilirdim. Sana bu denli tapan benle. Sevgin çöldü benim için, gittikçe çoğalan her kum tanesi benim sana olan hasretimdi. Sendin muhtaç olduğum. Bu çölde bulamadığım okyanusum. Bu çölde boğulmak mıydı kaderim? Beni boğansa nefesimi kesen, beni kör eden, beni kavuran sen mi olacaktın? Böyle olmamalıydı biliyordum. Ya bu kum tanelerinden kurtulmalıydım silkinip ya da boğulmanın tadını çıkarmalıydım. Hala yapamadım seçimimi. Mantıklı olan silkinmekti üzerimdeki her şeyden, bu bitmek bilmeyen çaresizliğimden. Umursamamaktı yanında her kim varsa, seni yakan dokunuşuna boyun eğmekti her gün. Bu da kolay bir şey değildi. Acılıydı, yakıcıydı kezzap gibi, kavurucuydu ateş gibi. Dayanmak en acımasız işkencelerden daha beterdi. Bilmeliydim bu benim seçimimdi. Ama anlamadığım şuydu sanırım, seni unutmak seni sevmekten zor mu olmalıydı? Yok, hayır bu benim seçimim değildi. Ben böyle bir şeye boyun eğmiş olamazdım. Elim kolum bağlı bir halde, sonsuz çaresizliğimle bekledim, ben hep seni bekledim. Tüm umutsuzluğumla, kederli bakışlarımla ben hep bir türlü benim olmayan varlığını bekledim. Biliyordum ne kadar da saçma olduğunu beklemenin, boş bir umuda bel bağlamanın, ne kadar da büyük bir acizlikti benimki. Ben farkındaydım kendimin en az seni sevebildiğim kadar hem de. İkinci seçeneği mi seçseydim? Boğulmalı mıydım sayende var olan sensiz o çölde? Tek başıma mı? Hayır, yapamazdım ben bunu dayanamazdım inan. Hasretinden, sensizliğimden oluşan o çöl fırtınası ayakta durmama izin vermezdi, hayatta bırakmazdı, sensiz, hasretinle ölmek bana göre değildi. Bir kere görsem yüzünü, bir kere yakalasa bakışların bakışlarımı, bir kere gülümsesen bana muzipçe, bir kere dokunsan o eşsiz teninle titreyen bedenime. Bir kere sadece bir kere. Tadımlık olsun her şey. Seninle geçecek bir anı, bir ömre değişmezdim. Değişmezdim…
Anladım, çok iyi anladım, benim seçeneklerim yokmuş sana karşı. Nedenini hala anlamamakta dirensem de sen benim vazgeçemediğim yasağımmışsın, vazgeçmeyi hiç göze alamadığım. Hani testlerdeki cevap şıkları vardır ya bir sürü, birini seçmek zorundasındır hep. Bazen o şıkların hepsi birden cazip görünür ya gözüne. Benimki öyle değil işte. Beni çeken şıklar değil, cevaplayamadığım o soru beni cezbeden. Şıkkım yok, hangisini seçsem derdi yok, ben bir soruda takıldım şimdi başka soru yok. Bu öyle bir soru ki kusursuz görünüp devrikleşen, üç noktaların istilasında, virgüllerin ayrımında ve tek bir soru işareti var ardında. Bir sen varsın bir de tanımlayamadığım bir şey ya da hiç tanımadığım biri. Anlamadığım sözcükler, gizlenen özneler, hükmeden bir yüklem, imkânsızlıkları bile içine alan bir soru cümlesi. Yardım et bana ne olur? Ama sakın söyleme duymak istemediğimi. Duymak istemiyorum olumsuzlukların çökerttiği bir yanıt cümlesi. Yeter yardım dedim sadece. O susuz çöle salma beni. Beni o kum fırtınasında nefessiz bırakacak sebebim çok. Ya göremezsem önümdekini, yanındakini göremediğim gibi. Ya zarar verirse bana bastım diye üzerine, yanındakinin istediği gibi. Tamam, biliyorum imkânsızlığını, bana gösterdiğin ıraklığını. Korkma, çekip giderim ben, uzaklaşırım bir türlü benim olmayan yakınlığından.
Hayat, yine sana ve senin gibilere güzel olsun. Kendini doyumsuz kıldığın bir dişinin teninde, karışıp belirsizleşen o tarifsiz kokunun aynı dişinin kokusunda kendinden geçişinde, mutluluğa uzanan ellerinin her dokunuşunda amaçsızca, bana erişmeyi aklından bile geçirmediğin uzakta kalmış her düşüncende, uzağımda yüzünde beliren her gülümseyişinde ve senden bihaber geçirdiğim her çaresizliğimde bana dönmeyen bakışlarınla, sonsuzluğa özenen hayalinle hep bende sen olacaksın. Evet, unutacağım seni, bambaşka bir koku önüne geçecek. Seni içine çekmeye çalışacak her bir hücrem. Ama izin vermeyecek sana engel olmaya çalışan.
Mutluluklar vazgeçemediğim yasağım, en büyük mutluluklar benden sana…
YORUMLAR
Hayata farklı bir açıdan mı bakıyorsunuz ne yoksa çok mu karamsarsınız doğrusu anlayamadım. iki yazınızı da okudum ve bir birine çok yakın yani aynı şeyi anlatıyor sanki yoksa bana mı öyle geldi...
ama çokşey anlatan bölümleri de var... herşeyin gönlünüzce olması dileğiyle... sevgi ve saygıyla...
pitircik_yy
Saygılarımla...