- 1005 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ÇATIŞMANIN ANATOMİSİ / PUSUDAKİ TARİH
PUSUDAKİ TARİH
(Silah arkadaşım Mehmet ÇETİN’in dilinden yıllar önce baraber yaşadığımız bir hatıradır)
Hakkâri terörün en yoğun olduğu yer. Gündüz çoban gece terörist olanların çok olduğu, yolda yürümenin bile ölüm olabileceği yer… Ama en güzel dostlukların, arkadaşlıkların ve kardeşliklerin yıllar geçse de unutulmayacağı yer.
Burada tanıdım komutanımı, tarih öğretmeni Hüseyin KILBAŞ Teğmenimi. Tarih okumak okulda sıkıcı gelirdi ve genelinde hepimiz uyurduk ( evet diyenlere bir de komutanımdan tarih dinlemelerini tavsiye ederim). Askerlik bir yana, ondan tarih dinlemek bir yana. Dinlerken kimi zaman ağlar, kimi zaman nefret duysam da ama her zaman tarihimizle övünürüm. Başka milletler gibi (mesela ABD) haydutlarını kahraman yapmaz bizim tarihimiz. Ulubatlı Hasanlar, Piri Reisler, Nene Hatunlar, Koca Seyit Onbaşılar vs. hakiki kahramanlarımız var ve ne mutlu bize ki onların torunlarıyız.
Komutanım bize hem savaşmayı hem de tarihimizi ve dinimizi sevmeyi öğretti. Vatan sevgisi, bayrak sevgisi beraberinde, arkadaşlık, kardeşlik sevgisini. Derdi ki “ Arkadaşlar burası Hakkâri bunun ötesi yok, gayri onun için kimse burada arkadaşına küsmesin. Çünkü hepimizin canı birbirimize emanet” Tek isteği analardan sağsağlim aldığı askerlerini yine sağsağlim teslim etmek, ama o gün o kıyametin gerçekten kıyametin koptuğu gün komutanım sağlam geldiği Hakkâri’ den gazi olarak döndü.
Yıl 1994 aşırı sıcak bir Temmuz ayının 28’ i. Bir gün öncesi komutanım bizlere göreve gideceğimizi eğer içimizde korkan varsa gerçekten söylemesini ve isterse göreve çıkarmayıp karargâhta kalmasını istedi. Çünkü korkan askerin silahı yanlış hedef vurabilir ama biz tek yürek olarak komutanım anca beraber kanca beraber sen nerde biz orda dedik o gün sohbet sohbeti kovaladı ve komutanımızın futbol takımı tutmadığını o gece öğrendik ama Trabzon sporlu az olunca bari bende Trabzonlu olayımda bizimde futbol muhabbetinde tuzumuz olsun dedi. O gece komutanımı ne kadar rüşvet verdiysem ( Dağda kıymetli süper lüks şeyler çekirdek, kola ve en kıymetlisi su ) Fenerbahçeli yapamadım.
Sabah saat 03.00 da kalktık Türkiye uyurken bizler ayaktayız TÜRKİYEM HUZURLU OLSUN diye.. Raine bardan girenler güzel güzel eğlensin diye…
Grand House otelin lobisinde viski içenlerin bardağına kimse tükürmesin diye…
Tarkan, İbo, Fatih Ürek’ ler kasetlerini iyi tanıtsın…
Seda koca bulsun…
En cadı kaynana, en star şarkıcı, en kıvrak dansöz, en iyi top model, en iyi pop hop hip hop enleri güzel yarışmalara müptela seyirciler olsun diye…
PKK’ ya hain ve terörist diyemeyenlerin memleketlerini koruyalım diye…
“Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar zengin bir ülkedir” diyenlerin aldıkları dolar ve Euro cinsinden maaşlarını rahat rahat yesinler diye…
Gazete ve haberlerde bir gazi ve şehit haberinden daha çok, cinsel sorunlar köşesi ve paparazi turları daha çok ilgi çeksin diye …
En kahraman Mehmetler sıfır noktadan ötesi olmayan yerde şehit olur, gazi olur, çene, el, atak, kol, baca,k el, göz bırakır ama tek şey ister VATAN SAĞOLSUN…
28 Temmuz 1994. Şemdinli istikametinden Mor dağlar üstünden Şiwi Mezi kampına intikale başladık. Su, altından bile kıymetli… Sıcaklık 45 üzeri 250 kahraman of bile demeden yürüyor. Teğmenim tam arkamda gözü bir evlatlarında bir dağlarda…
-Yoruldun mu yiğidim
-Hayır komutanım alıştık artık bu dağlara
-Aman dikkatli olun artık telsizin de çekmediği yere geldik aslanım.
-Emredersin komutanım.
-Eğer yorulduysan roket atarı ben alayım.
-Sağ olun komutanım.
-Muradın eşi nasıl olmuş biliyor musun bacı hamileydi ya
-Hastanedeymiş komutanım, onun da morali bozuk eşinin durumuna
-Sabır yiğitlerim sabır, az kaldı. Sabır; Acıyı yudum yudum içip te ahh dememektir.
-Hayırlısı ile şu görev bitsin dönelim, alnımızın akıyla çıkalım. Size elif pastanesinde bir kahvaltı ısmarlayayım komutanım
-Nasip be Mehmedim.
Saat tam 11.30- 12.00 civarı Mor dağların üstüne çıkarken bir çatlama oldu ve arkası arkasına patlamalar, pusuya düşmüştük… En öndeki time roket atar isabet etmişti, üzerimize yağmur gibi mermi geliyordu. Komutanım ve ben hemen yere atladık takla atarak bir mevzi bulduk, sağ ve sol tarafıma o kadar mermi geliyordu ki yerden kalkan tozlardan önümü göremez olmuştum.
--Mehmet dikkat et sağ sol ve karşı tepedeler… En yoğunu sol tepedekiler, roket soldan geldi tekrar gelebilir …
-Tamam
Adanalı Yusuf makineli tüfeği ile Komando atışı yaparak anında karşılık verdi tepedekiler aslan kükremiş sanmalı ki birkaç saniye sustular…
Komutanım “Beni koru! Öne doğru manevra yapacağım” dedi ve panter gibi öne atıldı…
Artık benim de manevra yapmam lazımdı, yoksa olduğum yerde vurulacaktım.
İleride İdris’i gördüm, kıpırdamadan yerde yatıyordu. Gövdesi kan içindeydi. Tokat’lım şehit olmuştu…
Cevdet uzmanım önümde gidiyordu, birden arkaya doğru düştü o civanmert, göğsüne aldığı mermiler ile yıkıldı. Bir gün önce eşini memleketine göndermiş, görev dönüşü kendisi de gidecekti. 2 yaşındaki evladına doya doya sarılamadan… Oğluyla artık kim top oynayacak ..Baba hadi at ol deyince kim at olacak? Tüm timin içine nefret doldu, artık hiçbir şey gözümüze gelmiyor. Ne ana, ne baba, ne yar ne gadrdaş. Tek isteğimiz tepedekileri ezmek.. Tepeye az kalmıştı eteklerindeydik .. Silah sesleri birbirine karışmıştı kimin silahı kimin belli değildi artık kaleşnikoflar, G.3 ler, MG.3 ler, Bixiler, Kanaslar.. Tek bir ses geliyordu kulağıma ..Evlatlarım …yiğitlerim…aslanlarım…vatan için bayrak için. Şehitlerimiz için saldırın. Teğmenim kayanın üstünde en önde ayakta mermiler vızıltısına yanına çakmasına aldırmadan silahının hakkını veriyor, bir şarjör diğerini takip ediyor. Komutan öndeyse asker geride asla olmaz, yanına koştum.
Sol tarafta İstanbul’lu Recep onbaşı sağ el bileğinden vurulmuştu. Kendi pansumanını kendi yapıyordu. Allah’ım bu nasıl bir asker bir acı göstergesi bile yok yüzünde. Onun az gerisinde sağda Bitlis’li Cumali çavuş ve onunla beraber İzmirli Tarık, Mersin’i Yalçın ve Ankara’lı Kemal ilk roket atıldığında şahadet şerbetini içmişlerdi…
Komutanım soldaki kayaya kadar gideceğim, dedim ve “ dur” demesine fırsat vermeden atıldım. 3 adım 5 adım omzuma biri vurdu yere düştüm. Kim vurdu diye bakıyorum kimse yok. Ayağa kalkmak istedim olmadı, ayağımdan kan geliyor. Ne zaman oldu acaba derken teğmenimin sesi geldi;
-Mehmeeeeeett yerinde kal! Kalkma, ben geliyorum! Arkadaşlarım da teğmenimin yanındaydı. Komutanım yanıma geliyordu, işte o an unutamadığım an bir kaç bixi mermisi komutanımın sağ ayağının arkasından girdi diğer taraftan çıktı ve bir dağ karşımda devrilmiş ama ölmemişti. Tekrar ayağa kalktı, silahının yine hakkını vererek bir mermi bir mermi daha kesilmiyordu. Tüm silahlar ve mermiler sanki teğmenimin üstündeydi. Bu arada bir çak mermi de karnından girmiş ve bağırsakları görünüyordu. Sürünerek arkasına geldiğim kaya beni koruyor, ama komutanımın Yaradanından başka koruyanı yoktu. Sağ kalçasından aldığı mermi ile yere düştü belden aşağısının her yerinden kan geliyor ama o sanki hiç vurulmamış gibi bana moral veriyordu. İşte benim komutanım TÜRK KOMUTANLARININ askerine olan sevgisi kendini kurtarmak yerine askerini kurtarmaya çalışan KOMUTANIM …. Mehmet az dayan geldim, gerideki arkadaşlarım gelmeye yeltendi Ordu’lu Hakkı başına aldığı mermi ile şahadet mertebesine erişmişti ..VURULMUŞ TERTEMİZ ALNINDAN UZANMIŞ YATIYOR..
BİR HİLAL UĞRUNA YARAP NE CİVANLAR BATIYOR.. nişanlıydı Hakkı, artık peygamberimizin dizinin dibinde o nefer.
Komutanım yanıma geldiğinde artık daha güvende hissettim kendimi ..Mehmet nasılsın, diye sordu. .Kendi durumuna bakmadan benim halimi yaralarımı soruyor.
-İyiyim komutanım ama sen benden daha beter vurulmuşsun..
-Sen beni boş ver oğlum şu yaranı bir saralım..
-Cebinden çıkardığı harp paketini yaramın üstüne döktü, sargı ile tampon yaptı ayağıma yaranın üstünden turnike ile kanı yavaşlattı. Kendisi de sırt üstü yatarak ayağının en üst noktasından sadece turnike yapabildi. Kalçasına bir şey yapamıyor, oluk gibi kan geliyordu. Elimi yarasının üstüne bastım iki parmağım mermi deliğinden içeri giriyordu. Bana bir bez parçası verdi….Şunu deliğe tık..dediğini yaptım ve sonra üstüne pançosundan bandaj yaptı. Onu da sardım ilacının tamamını bana kullandığından, kendisine sadece dudaklarından dökülen şifa duaları kalmıştı.
Karşıdan Kürtçe ve Arapça sesler geliyordu. Onların da zayiat verdikleri seslerinden belli oluyordu. Yanımıza Hilmi Teğmenimle Ufuk Yüzbaşımız da gelmişti onlar da yaralarımıza baktı. Hüseyin’im yaran nasıl hissizlik var mı ayaklarında? Ben iyiyim komutanım buna da şükür. Siz çocuklarıma bakın yeter. Hilmi Teğmenim beni sırtına alarak geriye çekti hava kararmıştı akşam hain bir üvey anne gibi kucaklamıştı birliği ilk silah sesinden bu yana 7 veya 8 saat geçmişti. Helikopterin sesi geliyordu ben ve diğer yaralı şehit Mehmetler için.
-Mehmet kahvaltı sözünü unutma evlat.. Başımı kaldırdım baktım komutanım yan tarafımda yerde yatıyor sıhhiye erleri serum takıp pansuman yapıyorlardı gözlerim kararıyor susuzluktan dilim kurumuştu galiba şehit oluyorum dedim kendi kendime gök yüzünde bir yıldıza takıldı gözlerim … Galiba Azrail bu, dedim, ama içim çok huzurluydu o yıldıza bakarken ne susuzluğum kalmıştı nede ağrılarım. Eğer ölüm böyle bir şeyse insanlar neden bu kadar korkuyor ki ne kadar güzelmiş şehit olmak artık Rabbimin beni almasını bekliyordum. Tekrar komutanımın sesi ile kendime geldim bana uyumamamı söylüyordu helikopter gelmiş bizleri bir bebeği taşır gibi ama hızlı olarak içeri koydular çatışma bitmişti, o gün 16 Şehit 60 Yaralımız vardı teröristlerden ise 50- 55 tanesini almıştık. Yaralılarını yanlarında götürmüşlerdi. Peygamberimizin( sav )Müjdeli ordusu o gün bir zafer daha kazanmış, vatanımızda gözü olanlara haddini bildirmişti. Allah’ıma çok şükür bize de bu vatan için GAZİ olmayı nasip etti
Artık ben de bir gaziydim hal ve hareketlerim buna göre olmalı ismimin önünde olan GAZİ ismine layık olmalıydım.. Eski tarihleri belirtirken milattan önce, milattan sonra denir benim tarihim ise; GAZİ likten önce GAZİ likten sonra olarak ayrılmıştı.
Komutanıma gelince o yine silahını konuşturuyor belki KOMANDO atışı yapılan silah değil ama bilgisi ile bizleri ve çevresini aydınlatıyor. Hedefi her zaman olduğu gibi 12 den vuruyordu. Dostlar sevinirken düşmanları kahroluyordu. O, dolar, Euro, Sterlin ile maaş alanlardan değil, sadece vatan sevenlerden tebrik alıyordu yazıları, şiirleri ve konferansları ile.. Sayısız mermi yemiş ama Allahım onu bize sevenlerine bağışlamıştı. O gece kendisinin tabiriyle acıyı yudum yudum içmiş yüzümüzü ekşitmemiştik
KOMUTANIM sizler gibi komutanlarım ve vatanseverler olduğu sürece bu vatan ilelebet payidar olacaktır. Allah (c.c ) seni şehzadelerine bağışlasın. Cennet taamından yemeyi, kevser şarabından içmeyi, Nebilere ve Erenlere komşu olmayı nasip etsin…
Devletimiz daim
Evlatlarınız âlim
Ordumuzu muzaffer etsin
Askerin ve Öğrencin
GAZİ UZMAN ÇAVUŞ M.ÇETİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.