- 913 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Kader Kısmet...3-
Aracılar vasıtasıyla kendilerinin bu işe olumlu baktıkları bildirildi. Erkek tarafı dünden razı, söz kesme nişan bir arada yapıldı. Bir aya kadar da düğün yapılması kararlaştırıldı. Köy yerlerindeki hasat zamanı, fındık toplama gibi Ağustos’tan itibaren yoğun olan işler başlamadan, düğünü bitirmek için acele ettiler. Ayşe bilmiyordu ki evlendiği gibi çok uzun sürecek bir çalışma hayatının olacağını.
Davullu zurnalı üç gün üç gece süren düğünden sonra, Ayşe sevdiğine kavuştu. Kaynana kaynata, kayınbirader elti ve onların iki çocuğundan oluşan kalabalık bir ailesi olmuştu.Yeni gelin olduğu için birkaç hafta evde kaynanasına yemek işlerinde yardımcı olmasına karar verildi. Babasının evinde de ayni işleri yapıyordu. Orada abisi ve yengesi çocuklarıyla üst atta ayrı bir evdeydiler. Ana babası, bir de kendinden üç yaş küçük kız kardeşiyle dört kişilik çekirdek aileydiler. Büyük ablası evliydi, eşi ve çocuklarıyla yurtdışındaydılar.Her zaman iş yapmaya alışkındı, ama on kişilik bir ailenin bulaşığı, sofra kurup kaldırması bile bir tantana oluyordu.
Birkaç ay da öylece iş güçle geçti. Bu arada eşi de şehirdeki fabrikada işe başlamış, sabah akşam Mobilette motorsikletle yirmi kilometreyi gidip geliyordu.
Harman zamanı gelince sen de artık bizle tarlaya gelmelisin, dendi. Yeni gelinlik bitmişti. Oysa o akşamları, Mahmut’la odalarına çekilince bir iki hoş beş sohbet edelim derken yorgunluktan uyuyup kalıyordu.Yine de mutluydu, sevdiğiyle evlenmişti, evdekiler de onu seviyorlardı.
Bilmediği şuydu, sorgusuz itirazsız her söyleneni yapan böyle bir gelini herkes sever, yumuşak başlı, ne iş olsa yüksünmeden yapıyor.
Günler ayları kovaladı, bu arada hamile olduğunu anladı. Eşiyle şehre doktora gittiği bir gün, hamileliğinin normal seyrini sürdüğünü, yedi ay sonra bebeğini kucağına alabileceğini öğrendi. Ayni çalışma temposuyla geçen yaz sezonunun ardından, nispeten işlerin hafiflediği sonbaharla birlikte, biraz nefes alma imkanı da doğdu. Ev işlerinden arta kalan zamanlarda, bebeği için bir şeyler hazırlamaya başladı.
Harman kaldırılmış, ekinler , fındıklar diğer mahsuller satılmış, hatırı sayılır bir para geçmişti ellerine.Kayınbirader başladı:
-Baba böyle bir arada zor oluyor, bize bir ev temeli atıp, arka bahçeye bir ev yapalım demeye.
O güne kadar sesi çıkmayan Ayşe, akşam odalarına çekilince:
-Bütün yaz yorgunluktan yattığım yeri bilmedim. Baban bütün kazancı kendi topluyor, bize de biraz ayırsa olmaz mı? Dedi
-Canım şimdi ağabeyimlere ev yapalım, sonra da bize yaparız, ailede ayrı gayrı mı olur?
-Bütün sezon çalıştın, birbirimizin yüzünü görmedik, hiç değilse fabrikadan aldığını verme babana, bak birkaç ay sonra çocuğumuz olacak, elimizde bir kaç kuruşumuz olmasın mı?
-Olsun karıcığım, biz bugün onlara yardım edelim, yarın bir gün biz ev yaparken onlar da bize yardım eder, dedi.
Ayni tekdüze çalışmayla ilkbaharda oğlunu dünyaya getirdi. Kırkı çıkana kadar evde, bebekle ve mutfakla ilgilenip, bağa bahçeye çıkmasına lüzum görmediler.
Ağabeyin evi yapıldı dayanıp döşendi, Ayşe gelin, bir gün bana da olur diye her zorluğa göğüs gerip, tam tempoda çalışmaya devam etti.
Günler ayları aylar mevsimleri kovaldı, oğlu artık dört yaşını bitirmiş, önüne konan yemeğini tek başına yiyecek kadar büyümüştü. Bu arada onlara da, bir ev yapılmaya başlanmış, var güçleriyle onu bitirip, içine taşınmanın hayaliyle yaşıyordu. Bu seneki hasattan ve fındıkları sattıktan sonra, evlerine çıkabileceklerdi.
Çok çalışıp yorucu bir sonbaharın ardından, mahsuller satılıp, evlerinin eksikleri tamamlanıp, içine yerleşmeye başlamışlardı. Artık eşini iş dönüşü kendi evlerinin balkonundan bekleyip karşılıyor, akşam sofrasında gün içinde yaptıklarını paylaşıyorlar, oğullarını da ortalarına alıp, neşe içinde, yorgun ama mutlu, yemeklerini yiyebiliyorlardı.
Bu mutlu günlerin çok kısa süreceğini, yeni evlerinde üç kişilik bir aile olarak çok az bir süre yaşayabileceklerini o an bilmiyordu.
Kış kendini hissettirmeye başlamış, sık sık yağan kar Bolu dağlarının ayazıyla dona dönüyordu.
O gün çok huzursuz uyandı. Eşini işe uğurladı, oğlunu doyurdu, evi topladı. Bir türlü içindeki sıkıntıyı atamadı.Seksenbeşli yıllar daha cep telefonları ülkemizde yok.
-Allahım hayra çıkar, bu sıkıntı neyin nesi, hayırlısıyla Mahmut bir gelse içim rahatlayacak , diye düşündü. Kasım ayı günler kısa, erkenden hava kararıyor.Oğlu oyuncaklarla oynarken, uyuyup kalmış divanda üzerini örttü İçindeki darlığı atmak için evin önüne bahçeye indi, motorsikletin sesini dinliyor, karanlıkta.
Normal dönüş saati çoktan geçmesine rağmen, Mahmut’tan hala ses seda yok.
Tekrar içeri girdi, dayanamadı:
-En iyisi kaynanama gideyim, belki abim bakmaya gider diye düşündü. Oğlunu tekrar kontrol etti , uyuyordu, kolay kolay uyanmazdı. Evleri ayni bahçe içinde olduğundan, koşarak kaynanasının yanına gitti:
-Ana Mahmut hala gelmedi, biliyorsun işten çıkınca yorgun oluyor, hiçbir yere uğramadan gelirdi.
-Dur gelin, telaş etme, baban şimdi yola çıkıverir.
Aslında anne de paniklemişti. Oğlu nerdeyse bir saatten fazla bir zaman gecikmişti, bu hiç alışılmış bir şey değildi.
Sanki kendi kalb atışlarının sesini duyacaklardı beklerken. Baba eli boş döndü, yüzü düşünceli:
-Kimseler yok , yol bomboş, biraz daha bekleyelim, derken bahçeye yanaşan jeepin homurtusuyla yerlerinden sıçradılar.
-Amca, Mahmut Öztürk’ün evi burası mı? Diyen jandarma komutanının sesi kulaklarında uğuldamaya başladı.
-Evet oğlum ben babasıyım, bir şey mi oldu?
-Heyecanlanma amca, bizle gelmen lazım, sözünü duyan anne:
-Gitti Mahmut’um diye feryad ederken, Ayşe canından bir şeyler koparak olduğu yere yığıldı.
Gerçek hayat hikayesi, isimler değiştirilmiştir.
19 Mayıs 2010 Devam edecek
YORUMLAR
Bizim insanımıza özgü hüzünleri görüyorum kaleminde, heyecanla okuyorum yazını. Akıcı ve sade bir anlatımın var.
Kutlarım.
sevgilerimle...
handan akbaş
Öyküler de gerçek hayatlardan bir kesit değil mi zaten? Tam "herşey yolunda gidiyor" derken, yolunda gitmeyen olaylar çıkıveriyor...Sanırım Mahmut kaza yaptı hastanede, ya da evde çocuğunu yalnız bırakmıştı, Mahmut'tan haber beklerken evde çocuğa mı bişey olacak diye düşündüm...
Sabretmesini bilmeli ve beklemeliyim değil mi?
Sevgilerimle
handan akbaş
Ya benimde içimden bir şeyler koptu.buz gibi oldum.umarım düşündüğüm olmaz.sevgimle:((
handan akbaş
İşlerin yolunda gitmemeye başladı.Sanırım Mahmıt öldü.Bekleyip göreceğiz...
handan akbaş
Handan kardeşim,birinci bölümden itibaren okuyup yorum yapacağım.Kusura bakma.Nasıl da gözümden kaçmış.Ne olur affet..
Selamlar...
Diğer bölümleri okuyup döndüm.Konu güzel gidiyor ama bana kalırsa çok hızlı işlemişsiniz.Evliliği hemen yapmışsınız.Bu arayı biraz uzun tutabilirdiniz bana göre...
Bakalım mAHMUT'A mı bir şeyler oldu?
Öykü ileriki bölümlerde gerçek kıvamını alacaktır...
Yüreğine sağlık.Kalemin daim olsun,arkadaşım...
Selamlar...
ayhansarıkaya tarafından 5/19/2010 11:18:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
handan akbaş
hüzündür en çok insana yakışan ve tümüyle hüzündü kalemden dökülen...
sevgimlesiniz inş....saygı ve duamla....
handan akbaş
Hiç beklemediğimiz bir anda yüreğimize bir acı bırakılır.Zira o ateşle sabrı da bırakılır hak tarafından, uzaktan bakınca katlanılmaz gibi gelir. Benim başıma gelse dersin, heralde yaşayamam, oysa senin de başına gelir ve yaşarsın hatta belli bir süre sonra gülmeye bile başlarsın...İnsanoğlu şaşırtıyor...Hüzün verdi yazın, sevgili Handan Hanım...
Sevgiler...
Benim de içim bir kötü oldu. Meraklandım.Mutluluklar gölgelenebiliyor bakalım ne olacak....Teşekkürler Handan Hanımcığım heyecanlı ve güzel bir öykü. Emeğinize sağlık. Sevgilerimle...