- 1306 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ALO 183..." ORADA OBEZİTE BİR DURUM VAR."
Bir bakarsınız, kömür torbalarının içinde, bir bakarsınız depremle yıkılan kerpiç duvarın altında, bir bakarsınız mendil satan çocuğun bakışlarında, bir bakarsınız bir gencin dershane parasında, umudunda ya da bir alın terinde aranır sosyal devlet! ...
Hâlbuki çok daha geniş bir sorumluluğu ve görevi vardır... Tamamı ve en doğrusu,“sosyal adalet ve sosyal güvenliği sağlamak ve herkes için insan haysiyetine yaraşır asgarî bir hayat düzeyini gerçekleştirmekle yükümlü bir devlettir, sosyal devlet"
Bu tanıma göre bütün bireyler devletin hizmetlerinden eşit olarak faydalanırlar. Özellikle engelli bireyleri sosyalleştirmek ve topluma kazandırmak, onları meslek sahibi yapabilmek için eğitimlerine önem vermek, sosyal devlet olmanın önemli gereğidir.
" Sosyal devletin toplumdaki güçsüzlerin ezilmesini önlemek, toplumda dengesizlikler yaratılmasını engellemek, ulusal gelirin adalete uygun biçimde dağılmasını sağlamak gibi önemli amaçları da vardır."Dolayısıyla, engelli bireylerin diğer bireyler ile eşit imkânlarda haklarını alması ve bu haklardan yeterince faydalanmaları, sosyal devlette ki en önemli dengesizliği yok edecektir.
"Sosyal devletin görevi; engellileri dört duvar arasına kapatıp onlara “sadaka” anlayışıyla ve bir lütuf gibi yaklaşmak değil; onları sosyal hayatın içinde aktif-onurlu bir unsur haline getirmek ve üretim çarkına dâhil etmektir. Elbette, bütün bu görev sorumluluklar yardım olarak değil, engellilerin hakları olarak yerine getirilir. Zaten, yasalarımız; devleti engellilerin sorunlarının çözümü için yükümlü kılmıştır.(!)
Elbette sadece devlet değil, birey ve sivil toplum örgütleri de aynı sorumluluk ve duyarlılık içinde "sosyal olur" hareket ederler.
Kısa bir açıklamadan sonra sosyal devletin, sosyal bireyleri olarak(!), sivil toplum örgütü içinde ki bir çalışmada, yaşadığımız bir olayı sizinle paylaşmak, buradan yetkililere seslenmek istedim.
Alo 183 hizmet hattı hangi kuruma ait biliyor musunuz? Bilmiyorsanız önemli değil, zaten ait olduğu kurumun bazı üst yöneticileri de bilmiyor. Hatta hizmet hattının 155 olduğunu ifade eden sosyal hizmet yöneticisine de şahit olduk.
Artan çocuk kayıpları, genç ölümleri, intiharlar derken ülkem insanı gibi günlerdir sosyal devleti sorgularken, birden sosyal devletin yıllardır aynı masada oturduğunu(!) kilo alıp iyice hantallaştığını gördük.
O gün İstediğimiz tek şey, KENTİMİZDE yaşayan engelli kadınların sayısına ve onlara ulaşabilmekti. (Resmi kanallardan yazışarak doğru bilgilere ulaşabilir miydik, bu yaşadıklarımızdan sonra ona da kuşkuluyum!) Öğreneceğimiz sayı hazırlanan "AB" projesi için önemliydi. Sosyal Hizmetler Müdür yardımcısının "Bunu en doğru bilen" diye yönlendirdiği, Değirmendere’deki Sosyal Hizmetler Rehabilitasyon merkezine N.Gürdal ile beraber gittik. Bizi bilgilendireceği söylenen rehabilitasyon Md Yardımcısının odasına geldiğimizde, kapısının aralık olarak açık olduğunu gördük. Kapının kenarına üç kez vurduğumuz halde içerden ses vermeyince, ( kendiliğinden açılan kapıdan) bu seferde seslenerek Md. Yard. Dr.K’ya."gelebilir miyiz" dedik. Kapıya arkası dönük, bilgisayarla meşgul olan sayın Dr. K. oturuş şeklini hiç bozmadan, bize, geçin bakalım şeklinde eliyle koltukları işaret etti.
Bizde, oturmakla oturmamak arası bir şaşkınlıktan sonra çekinerek sandalyelere iliştik. Yine oturma şeklini hiç bozmadan, bu sefer ellerinin üzerine kafasını yatırarak ,"söyleyin bakalım derdiniz nedir?" tarzında bize kafa sallayıp, bakınca; aklıma " mendil satan çocukların umutsuz gözleri, dershane parası için kendini asan gencin tükenen yüreği, üç kuruş için arkadaşını parçalayarak dereye atan gencin, hayata bakıştaki cinnet hali... "cahillik, yalnızlık, sorumsuzluk geldi. Çünkü karşımızda büyük bir duyarsızlık vardı!
İki bayan olarak gittiğimiz bir danışma merkezinde karşılaştığımız davranış, bize "ah devletim ah" dedirtti. Biz ilgi bekleyen bir engelli ailesi de olabilirdik ki zaten biz oraya "engelliler için ne yapabiliriz" düşüncesinin projesi için gitmiştik. Bozuk oturuş(!) şekli yüzünden, ayakları oturduğu masadan dışarı taşan, yarı beline kadar sandalyeden sarkmış, oturuşuyla yarım saate yakın bir zaman, bize ayakkabılarının altını seyrettiren bir sosyal hizmet GÖREVLİSİ Dr.
Bütün bunlardan, çok daha fazla bizi üzen birinci olay, yardım istediğimiz konuya sürekli aynı tavırla olumsuz, "ben bilmem" şeklinde cevap vermesi; "Bu konuda bizi bilgilendirecek bir adres söyleyin" dediğimiz de ise, "kimse bilemez" diye yine çözümsüz cevaplarla konuyu geçiştirmesiydi. taki kendisine, davranışının bizi ne kadar üzdüğünü söyleyene, odadan çıkmak için hareket edeceğimiz son ana kadar... süren bir bilgisizlik!
Hâlbuki daha evvelki bir sohbette başka ilgililerden, engellilerin kent içinde ki adresinin belli olduğu, hatta haritasının bile çıkarıldığı bilgisini almıştık. " Biz bilmeyiz! ancak, engelli bize başvurursa haberimiz olur, onların da hangisi kadın bilemeyiz!" diyen bir yetkili!
Günlerdir sosyal devletin nerede tökezlediğini sorgularken burada cevabımızı almıştık. Aslında burada işlemeyen bir şeylerden, daha çok içimizi acıtan bir durumda; Dr.un, müracaatçıya olan tavrı ve iletişim şekliydi ."Eğer kurumun özelliğini de düşünürsek" Uğraşı sadece insan olan birinin, insanlarla olan diyalogu çok düşündürücüydü!
Sonra nemi oldu? Projenin engelliler kısmını iptal ettik... Ve kara kara düşünmeye başladık. Bu kişi, engelli ve yakınları ile acaba nasıl iletişim kurabiliyordu?
Sosyal Devlet lafla olunmaz. Sosyal insanlar, sosyal devletin oluşması için ilk adımdır.
Başbakan Erdoğan’ın, hantal bürokrasi konusunda ne kadar hassas olduğunu biliyoruz... Ama orada hantal değil, Bülent Arınç’ın deyimi ile "obezite" bir durum var.
YORUMLAR
çoook güzel bir konuya temas etmişsiniz. Bir çok insan bunun farkında değil, farkındalık yaratmak için gittiğiniz ziyarette karşılaştığınız manzarada acınacak birdurum. ondan sonra ne yaptınız merak ediyorum. Vatandaşlık hakkınızı nasıl kullandınız. Bende 155 diye bir yazı yazmıştım. Ayrıca sizin farkındalık yaratmaya çalıştığınız konu ile ilgili Akademisyen projeleri var görüşebilir fikir alışverişinde bulunabilirsiniz. Engellilerle ilgili...
Yılmak yok, devam edin.
nurcan hayriye
maalesef ben en üst kademeye kadar ulaştığım halde sonuçsuz kaldım.."aa çok ayıp edilmiş merak etmeyin biz bu konuda gerekeni yapacağız" deyip..olayı kapattılar...
ben yerel bir gazete de bu olayları sıkça dile getiriyprum ama sonuç yok..duyarlılık sıfır..sonrada Siirt için politika yapıyoruz...bazı olayları kapata kapata ne hallere geldik.
saygılar