- 1439 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (50)
Ayşe hazırlanmış, evden çıkmış, okulun yolunu tutmuştu. Okula geldiğinde, teneffüs saati idi. Kimseyle konuşmadan, Meltem öğretmenin yanına gitti.
“Meltem hanım, sizinle konuşabilir miyiz?”
Meltem öğretmen, her şeyin farkındaydı ve şimdi bunu bire bir Ayşe’den dinleyecekti. Sabah gördüğü olay, onu fazlası ile endişelendirmişti.
Ayşe, Meltem öğretmen ile, olan olayları bire bir konuşmuş, Meltem öğretmen de Ayşe’yi, Müdüre yönlendirmişti. “Şu an Müdürün odasında Kezban Hanım da vardı. Olayı Ayşe’den duyarsa belki daha etkili olabilir” diye düşünüyordu.
Ayşe, Meltem hocanın yanından ayrılmış, Müdürün kapısının önüne gelmişti. Kapıyı vurup içeri girdi.
“Merhaba Müdür Bey. Sizinle konuşabilir miyiz?”
“Tabi buyurun. Okul Aile Birliği Başkanımız Kezban Hanım. Kalmasında sakınca yok, değil mi?”
“Yok müdür bey. Kezban hanımın burada olması çok iyi oldu. Sorun onu da ilgilendiriyor”
“Sizi dinliyorum Ayşe Hanım”
“Müdür bey, biliyorsunuz çocuklarımın üçü de bu okulda. Bu zamana kadar başlarına gelmeyen bir olay ile karşı karşıyalar. Birkaç haftadır Sıla’da durgunluk hissetmiştim. Neler oluyor diye, işten, izin alıp, okul çıkışına, çocukları almaya geldiğimde, üç delikanlının, çocukların peşinden geldiklerini, onlara ağza alınmayacak sözler söylediklerini, iki delikanlının, çocuğun kollarından tuttuğunu, diğerinin de, kızıma laf ile tacizde bulunduğuna şahit oldum. Yaklaşıp çocuk ile konuştum. Bana söylemiş olduğu kelimeleri duysanız şaşırırsınız. “Ben senin damadın olmak istiyorum. Kızın benim karım olacak, onunla evleneceğim. O devamlı ret ediyor. Söyle ona, benden iyi mi koca bulacak. Çok param var banim. Seni de rahat ettiririm” gibi abuk sabuk laflar söylüyordu. Evine git dediğimde, “Ne evi be teyze. Bizim eve gitmemize daha dört beş saat var” diyordu. Bu çocukların davranışları beni korkuttu müdür bey. Bunun önlemi alınmazsa, olacaklardan korkuyorum inanın.”
“Kim bu çocuklar, biliyor musunuz?”
“Çocuklardan biri bu okulda okuyor, diğer ikisi burada değil. Okuyorlar mı, onu da bilmiyorum?”
“Çocuğun adını söyler misiniz?”
“Burada okuyan çocuğun adı Kemal. Çocuklar söylediler ismini. Sanırım, Kezban hanımın oğlu imiş ”
“Evet, benim oğlum. Kemal sizin dediğiniz gibi bir çocuk değil. Siz abartıyor olmayasınız”
“Kezban hanım, ben hiçbir şeyi abartmıyorum. Çocuğunuz, gerçekten çocuklarımı korkutuyor, bunun önlemini alırsanız çok sevinirim.”
“Neden başka çocuklar değil de senin çocukların korkuyor? O zaman yalnızca senin çocuklarında sorun var demek ki. ? Sen, kim oluyorsun da benim çocuğumu yargılıyorsun ve şikâyet ediyorsun? “
“Ben sizin çocuğunuzu yargılamıyorum ama şikâyet ediyorum. Davranışlarının önlemi alınması gerekiyor. Annelik görevi, yalnız para vermekle yerine getirilmiyor Kezban hanım”
“Bu kadın kim oluyor da, böyle konuşturuyorsunuz karşınızda müdür bey. Beş paralık insanlarla muhatap olup, bizi de muhatap etmeyin lütfen.”
“Kezban hanım, Ayşe hanım da, sizin kadar bu okulda söz sahibidir. Okul Aile Birliğinde olmanız, sizin, ondan fazla söz hakkına sahip olduğunuz anlamına gelmez. O da, sizin gibi bir anne, bizlere de, okulla ilgili rahatsızlığını iletiyor, biz de, bu şikâyeti dinleyip, doğruluğunu araştırmakla görevliyiz. Bu zamana kadar çok şikâyet geldi oğlunuzdan, öğretmenler ve öğrenciler tarafından ama ailelerden de gelmeye başladığına göre, gerçekten sorun var demektir.”
“Siz ne diyorsunuz müdür bey? Benim, Okul Aile Birliğinde olmam, ondan daha fazla söz hakkına sahip olmam demektir tabi ki. Ben, bu okulun devam edebilmesi için para kazandırıyor, para veriyorum. Para kazandırmasam veya benim arkadaşlarım para yatırmasa, işlerinizi nasıl döndürürsünüz. Bunlar gibi, gündelikçiler mi yardım edecek sanıyorsunuz? Ağzı açlıktan kokanlar, bir de gelmiş bizim gibi insanlarla eşit tutuluyor. Bu günden itibaren oğlumu alıyorum bu okuldan. Hangi okula götürürsem götüreyim, havada kaparlar”
“Bu nasıl bir konuşma Kezban Hanım. Kimseyi yaptığı işten dolayı küçük görme hakkınız yok. Özellikle de gündelikçileri. Benim annem de gündelikçilik yaparak okuttu beni. Bu okulun, sizin getireceğiniz paraya çok fazla ihtiyacı yok. Çok arzu ediyorsanız, çocuğunuzu alabilirsiniz ama almak ve başka okula vermek çocuğunuzun rahatsızlığını görmezden gelmek en büyük hata olur.
“Öyle mi Müdür Bey. Yalvardığınız günleri çabuk unuttunuz “ Kezban hanım paraya ihtiyacımız var” diye geldiğiniz günleri hatırlamıyorsunuz şimdi.”
“Haklısınız Kezban Hanım. Bir ülke, eğitime, öğretime ayrılması gereken bütçeyi, silahlanmaya ayırıyorsa ve okullarda, eğitimin devamını sağlayabilmek için okul yönetimlerini ve öğretmenleri, velilere mahkûm ediyorsa suç sizin değil, hükümetlerindir. Yemin ettim, görev yaptığım okulda, hiçbir anneyi, başka bir anneye asla küçük düşürme hakkını vermeyeceğime dair. Karar sizin, ister kalırsınız, ister istifa edersiniz, ister çocuğunuzu alıp başka okula verirsiniz, ister bu şikâyetleri dikkate alıp, çocuğunuzun tedavisine baktırırsınız”
“Sizin arkanız sağlam galiba Müdür Bey. Böyle rest çektiğinize göre. Eşimin bir telefon etmesi, sizin yerinizden alınmanıza yeter, biliyorsunuz değil mi?”
“İstediğinizi yapabilirsiniz. Ben, Türkiye’nin her bölgesinde görev yaparım. Beni, sırf bu yüzden görevden alacaklarsa alsınlar. Önemli olan yolsuzluk ve hırsızlık nedeni ile görevden alınmamdır. Bir eğitimci ve baba olarak size önerilerimi yapmak zorundayım. Kemal ile ilgilenmeniz ve ona gereken önemi vermeniz gerek. Siz önemsemiyorsunuz ama Kemal bizim için önemli. Hiçbir çocuğumuzu kaybetmek istemiyoruz. Lütfen onunla konuşun ve sağlıklı gelişimi için önlemini alın ve biz de okul olarak her türlü desteği verelim. Bu okuldan alıp almamanız önemli değil. Alsanız da, biz yine tüm imkânlarımızı kullanırız Kemal ve Kemal gibi çocuklarımız için. Çünkü çocuklarımız bizim geleceğimiz. ”
Ayşe konuşmaları can kulağı ile dinliyor, müdür beyin davranışı karşısında ne kadar mutlu olduğunu sözleri ile olmasa da, mimikleri ve suskunluğu ile anlatmaya çalışıyordu. Kendisinin söz söylemesine gerek kalmadan, müdür bey gereken her şeyi söylemişti.
“Siz merak etmeyin Ayşe Hanım. Öğretmenlerimiz ile bu konuyu konuşacak, nasıl karar alınması gerekiyorsa alınacak ve ona göre davranışlar sergileyeceğiz. Sakın endişe etmeyin, çocuklarımızın geleceği ve eğitimi bizim için çok önemli.
“Teşekkür ederim müdür bey. Akşamdan beri uyku uyumadım bu durumu düşünürken. İlginiz ve çocuklara gösterdiğiniz ihtimam için çok teşekkür ediyorum. Çekinerek gelmiştim ama mutlu dönüyorum geriye.”
“Sıla çok başarılı bir çocuk. İdeallerini de biliyoruz. Eğitim ve öğretimi için ne gerekiyorsa yapılacak bunu bilmenizi itiyorum. Bundan sonra çocuklar, benim ve öğretmenlerimizin gözlemi altında olacaklar. Rahatlıkla gidebilirsiniz evinize, endişelenmeyin”
Devam Edecek
YORUMLAR
Okullarımızda ve diğer kurumlarda bu ve benzeri olaylar artık kanıksanır oldu. Sistemi allak bullak ettiler. Alakasız insanları etkili ve yetkili yerlere getirdiler. Paranın her şeyi çözeceğini zannettiler. Düzelir mi?
İnşallah diyor, mücadeleye devam ediyoruz.
Tebrikler Türkan hanım. Yine çok güzeldi.
Saygıyla selamlar.
Haklısınız Kezban Hanım. Bir ülke, eğitime, öğretime ayrılması gereken bütçeyi, silahlanmaya ayırıyorsa ve okullarda, eğitimin devamını sağlayabilmek için okul yönetimlerini ve öğretmenleri, velilere mahkûm ediyorsa suç sizin değil, hükümetlerindir. Yemin ettim, görev yaptığım okulda, hiçbir anneyi, başka bir anneye asla küçük düşürme hakkını vermeyeceğime dair. Karar sizin, ister kalırsınız, ister istifa edersiniz, ister çocuğunuzu alıp başka okula verirsiniz, ister bu şikâyetleri dikkate alıp, çocuğunuzun tedavisine baktırırsınız”
İşte böyle yürekli müdürlere her zaman ihtiyacımız var.Kezban hanım gibi kadınlara da rastlamak mümkün...Eğitimdeki kanayan yaraya parmak basmışsınız...Kutlarım sizi...Tebrikler...Selamlarımla...
Ne hatırladım biliyor musun bu bölümü okuduğumda. Rehabilitasyon müdürliğ yaptığımda, bir öğretmenimizin, engelli annesine yaptığı davranış karşısında aldığım tavır nedeniyle, başıma gelenleri. O zaman Sen ve Bir tek Fatma abla kalmıştı yanımda ve sizler olmasaydınız ben ne olanları kanıtlayabilecektim ne de yerimde kalabilecektim. Bir buçuk yıllık bir uğraşı sonucunda her şeyi kanıtlamış, o öğretmenin merkezden alınmasını sağlayabilmiştik.
İyiki sen benim arkadaşımsın ve iyi ki doğrrunun yanında durabilecek kadar, mangal gibi bir yüreğin var. Eminim Ayşe ve müdür , kezban hanım ve onun gibi beyinsizlerin üstesinden geleceklerdi.
Sevgiler canım. Öpüyorum seni kocaman
Sen biliyorsun. Babamın başıan gelenleri. Kezban hanım gibi kendini bilmez insanlar yüzünden, ne sürgünler yemiş ama bir defa bile başını eğmemişti. Sırf bunlar gibi insanlara pirim yaptırmamak için atmış beş yaşına kadar yöneticiliğe devam etmişti.
Ülkemin böylesi Müdürlere ve Ayşe gibi duyralı annelere çok ihtiyacı var. Bu yazıklarının yöneticilere ve annelere örnek olmasını diliyorum. Öpüyorum anne olan yüreğinden
işte böyle, eğitim için gönül vermiş böyle müdürlere ihtiyacımız var. İnsanlar, çıkarları için siyaseti kullandıkları , alet ettikleri sürece bu ülkede her alanda geri kalacaktır. Siyaset korku aracı olmamalı. Hizmet için hiçbir şey korku olmamalı. Özellikle de eğitim. Yine can alıcı noktaları ele almışsınız Türkan hanım. Kutluyorum sizi. Sevgiyle öpüyorum sizi.
ara vermeden okudum buna nefes almadan denir
müdürümü kutluyorum ayşe hanımıda kezban hanım ve onlar gibi düşünenlere söylenecek sözüm yok onlara zaten her şeyin iyisinı bilirler
sizinde emeğinize sağlık bu kadar anlamlı güzel bir payşlaşımı yaptığınız için
saygı ve selamlarımla