- 893 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (19)
“Evet, ben ATATÜRK kızıyım. O ne demiş " KORKU ÜZERİNE EĞEMENLİK KURULAMAZ ." Bende korku üstüne egemenlik kurmayacağım ve çocuklarıma da kurdurmayacağım. Mahkemede şahitlik yapacağım Gül Hanım. Hiç merak etmeyin”
Odadakiler şaşkınlıkla dinliyor ve Ayşe’nin yüzüne bakıyordu. Ayşe bu sözleri nerde okumuştu ve nasıl aklında tutmuştu. Önce şaşkınlığı muhtar attı üstünden
“Kızım, sen bunları nerden biliyorsun”?
“Bende okuyor ve öğreniyorum muhtar abi. Yalnız çalışmak yetmiyor, kendimizi de geliştirmemiz gerektiğini söylemiştiniz bir defasında hatırladınız mı? Bende kendimi koruyabilmek ve geliştirebilmek için boş zamanlarımda kitap okuyor ve öğreniyorum. Özellikle Cumhuriyet dönemi ve ATATÜRK çok fazla ilgimi çekiyor. Onun bize verdiği hakları ve ülkeyi nereden nereye götürdüğünü okuyarak öğreniyorum. Çok zaman kaybettim ama artık kaybedecek zamanım yok. Siz ATATÜRK’TEN bir söz söyleyince benim de aklıma bunlar geldi ve hemen evet dedim”
“Aferin kızım. Helal olsun sana. Bak gördün mü Hayriye Hanım, siz uyuyun. Elinize bir kitap alıp okumak zahmetine bile katlanmıyorsunuz. İnsan yaşadığı her gün bir şey öğrenmeli. Bunu sana defalarca söyledim”
“Ah Ayşe ah, Bana laf işittirdin ya muhtardan alacağın olsun. Şak şaka kızım. Bana öyle büyük bir ders verdin ki, kendimden utandım bir an.
“Bende utandım Hayriye Hanım kendimden. Üniversite mezunuyum. Okumuş, mürekkep yalamış biriyim. Ama yine de kendi rahatlığım için, sırtımı bir erkeğe dayayıp, yalnızca gezip, tozup, yattım. Hazır yemeyi tercih ettim. Babamın sözlerini kulak ardı ettim ve şimdi bunun cezasını çekiyorum. Şu işten bir kurtulayım hemen işimin başına dönecek ve yeniden başlayacağım hayata”
Diyordu Gül Hanım. Ve Ayşe yine kendi üstüne düşen görevi layığı ile yerine getirmenin huzuru ile gülümsüyordu çevresindekilere.
“Teşekkür ederim Ayşe Hanım. Size tebligat gelecek. O zaman gelirsiniz mahkemeye.”
“Gül hanım, bir şey sorabilir miyim? Sizi komşunuz kaldırmış ya hastaneye, hangi hastaneye gittiniz ve hangi komşunuz götürdü sizi oraya”
“Hemen sol yanımdaki villada oturan komşum. Adı Ahmet ve eşi Nurten. Devlet hastanesine götürmüşler. Doktorumun adı Can. Ama neden bunları soruyorsunuz ki onu anlamadım?
“Merak ettim, onun için sordum. Teşekkür ederim”
Aslında Muhtar ve diğerleri de merak etmişti Ayşe’nin neden bunları sorduğunu. Ama Ayşe kimseye açıklama yapma niyetinde değildi.
“Ben izninizi istiyorum. Şimdi gitmem gerek. Adınızı avukatıma yazdırıp, dava için hazırlanacağız”
Ayşe’de, Gül hanım ile birlikte çıkmıştı evden. Oğlunu da alıp kendi evine geçti.. Aklı hep o adamda ve o adamın yapabileceklerinde idi. O gün işlerini bitirip çıkışta çocuklarını aldı okuldan, Meltem öğretmenle ayaküstü biraz laflayıp çocukları ile birlikte evine gelmişti.
O iki günü nasıl geçirdiğini bilememişti.
Sabah adliyeye gitmek için hazırlanırken Hayriye Hanım gelmiş bu ilk duruşmada bulunmasına gerek olmadığını söylemişti Ayşe hanımın.
“O zaman işe gidebilirim değil mi abla”
“Bir telefon açalım. Kadın ne diyecek bakalım”
Hemen eve gidip telefon açtılar ve Ayşe o gün işine gitti. Para kazanması gerekiyordu çocuklarına bakmak ve onları kimseye muhtaç etmemek için.
Böylece günler geçiyordu. Ayşe hiç uyku uyumuyor, yapacağı şahitliğin çocuklarının başına neler açabileceğini düşünüyor, uyuduğu anda rüyalarından kâbuslarla uyanıyordu. Gördüğü kâbusları kimse ile paylaşmıyor, bütün dikkatini çocuklarına yoğunlaştırıyordu. Bu arada Meltem öğretmen, Ayşe’nin okulu dışarıdan bitirmesi için Milli Eğitim Müdürlüğüne kaydını yaptırmış, Ayşe’ye de ders çalışması için kitaplar göndermişti.
Aradan uzun bir zaman geçmiş, Gül hanımın son duruşması yapılacaktı ve bu son duruşmada şahitler dinlenecek ve karar verilecekti. Gül hanım kendine gelmiş, toparlanmıştı. Arkadaşlarının yardımı ile kendine küçük bir ev tutmuş, o evde oturuyordu. İlk duruşmada hâkim bütün mal varlığına ihtiyati tedbir kararı koyduğu için, mal varlığına kimse el süremiyordu. Bankaya yatırmış olduğu birkaç kuruşu ve elindeki elmasları Gül hanımı bir zaman idare edecek durumdaydı. O elmaslar annesinden kaldığı için bankada gizli bir kasaya koymuş, ondan eşinin hiç haberi olmamıştı. Şimdi o elmaslar, Gül hanımın her türlü masrafını karşılıyordu. Ama artık elinde avucunda ne varsa suyunu çekmek üzereydi. Bu arada eşi de boş durmamış, hâkimin tedbir koymadığı malları elinden çıkartmayı başarmıştı.
Soğuk kış mevsimini ve yeniden doğuşun müjdecisi olan ilkbahar ayları geride kalmış, yaz ayını karşılıyorlardı. Yaz ayının gelişi, Ayşe’yi köyüne götürmüş, çocukluğunda, babasının yanında yaşadığı mutlu günlerini anımsatmıştı. Bir yılı aşkın bir zaman olmuş, annesini, babasını ve kardeşlerini çok özlemiş olduğunun farkına varmıştı. Ayşe’nin ailesi kızlarının yerini öğrenmelerine rağmen bir defa bile gelip kızlarını görmemişlerdi. Ayşe’nin köyden ve kocasından kaçışını af edemiyorlar kızlarını suçluyorlar, şehirde kötü yola düştüğünü var sayıyorlardı. Annesinden birkaç defa haber almıştı. Kızına şehre gelenlerden haber göndermiş ama kendisi hiç gelmemişti. Oysa Ayşe’nin annesi çok bilgili ama bu bilgisini eşinin baskıları yüzünden gösterememiş bir kadındı. İlkokulu bile annesinin sayesinde bitirmişti. Babası, ,Ayşe’nin evlenmesine karar verdiğinde, annesi kendini siper etmiş, birkaç defa kaçmayı denemiş ama kimsesi olmadığı için köyden kaçamamış, Ayşe’nin böyle bir hayata sürüklenmesine engel olamadığı için hayatı boyunca çok ağlamıştı.
Ayşe’nin annesi hiçbir zaman kızının kötü yola düşmeyeceğini biliyor ve bildiği içinde kızı ile uzaktan da olsa ilgileniyor, gizli gizli ondan haberler alıyor, kendi iyi olduğu haberini gönderiyordu. Ayşe, kendini bulduğunda annesini köyden alıp yanına getirmeyi düşündüğünü birkaç defa söylemişti Hayriye hanıma. Bu hayaldi ama Ayşe için güzel bir hayaldi. Ve bir gün bunu yapacağını biliyordu.
Ayşe’yi düşündüren bir de kardeşi idi. Nerdeyse kızı Sıla ile yaşıt bir kız kardeşi vardı Ayşe’nin. Babasının, kız kardeşinin evlenme çağına geldiğini düşünmüş olduğu haberini almıştı Ömer’den. Ömer, Ayşe’nin uyarılarından sonra bir daha köyde kimseye Ayşe ile ilgili tek bir haber bile söylememiş, ama Ayşe’nin annesine gizli gizli onun haberlerini götürüp getirmişti. Şimdi de kız kardeşinin durumunu haber vermişti. Ayşe, başındaki belayı atlattıktan sonra kız kardeşi için ne yapabilirdi onu düşünecekti.
“Ah annem, şimdi yanımda olsaydın bana yol gösterir, kızını her türlü kötülüklerden koruyabilmek için kendini siper ederdin. Seni ve kız kardeşimi öyle çok özledim ki, köydeyken arada bir de olsa görebiliyordum seni. Ama andım olsun ki bir gün seni ve kardeşimi oradan, babamın elinden alıp getireceğim yanıma” Diye kendi kendine konuşuyor, bu düşünce ile rahatladığını hissediyordu.
Devam Edecek
YORUMLAR
Oysa Ayşe’nin annesi çok bilgili ama bu bilgisini eşinin baskıları yüzünden gösterememiş bir kadındı. İlkokulu bile annesinin sayesinde bitirmişti. Babası, ,Ayşe’nin evlenmesine karar verdiğinde, annesi kendini siper etmiş, birkaç defa kaçmayı denemiş ama kimsesi olmadığı için köyden kaçamamış, Ayşe’nin böyle bir hayata sürüklenmesine engel olamadığı için hayatı boyunca çok ağlamıştı.
Bir çok kadının kaderi...
Kimi hayata tutunmayı başarır kimi ise dayanamaz derinliklere yuvarlanır...
Bilgi ve bilinçlenme... herkes için gereklidir... diyorum son söz olarak ve kutluyorum (hikayenin sonu ne olacak acaba merakıyla)
Sevgimle
Değerler yazan değerli arkadaşım bir ATATÜRK kızı olarak bugün hala hayıflanırım okutulmadığım için, kazandığım halde öğretmen okuluna gönderilmediğim için , ama ben çocuklarımı okutarak kendi okutulmamışlığım bir nebze olsun acısını hafifletiyorum ,ama şunu biliyorumki insan isterse kendini çok güzel yetiştirebilir bilgi kuvvettir her çağda saygılarımla dost ....
KORKU ÜZERİNE EĞEMENLİK KURULAMAZ ."
Zaten ileriye değil de geriye gitmemiz hep o korkularımızdan kaynaklanmıyor mu? Haksızlığa karşı hep bir bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı hakim. Oysa haksızlıklara göğüs gersek ve herkes kendi hakkını arasa düzen güçlünün değil haklının yanında olurdu.
Yine güzel yazan kalemi kutlamak kalıyor bana çokça sevgilerimi göndererek...