- 591 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÇALDAĞI'NDAN DÜZE
ÇALDAĞI’NDAN DÜZE
Kaşığımı bıraktım sofraya, herkesin duyabileceği ses tonumla başladım konuşmaya.
Bu yıl okula gideceğim. Kaşıklar havada kaldı, bütün gözler babamın üstüne çevrildi. Duvarda asılı on dört numara gaz lambası sarı ışıklarını döküyor yorgun yüzlü sora başı oturanlarının suratlarına. İrili ufaklı mumya galerisi sanki, çamur sıvalı, kireç badanalı yer evi. Radyoda, “vatan cephesine kayıt yaptıranların listesi”
-- Şu radyoyu kıs, dedi babam birisine, radyo kapatıldı. Bir gabzelik sakalını sıvazladı ve;
-- Köyde okul yok ki, dedi.
-- Okul var ama, köyde olmasa da, ben okul olan bir yerde okumak istiyorum, dedim. Yarı gülümser eda ile bir birlerine bakmaya başlayan hane halkım ve konuklarımız, hayranlık ifadeleri yansıttılar, farkındayım. Ocağın bir yanında ıbrık, öbür yanında yemek sonrası içilecek çay demliği kaynıyor, radyo kesik, sarı ışıklı lamba solgun aydınlık yaymaya devam ediyor. ANALIĞIM ANAM elini omzuma atıyor ve,
-- Oğlum ne isterse yapılacak, diyor. Şaşkınlıklar uzun sürmedi, yerini telaş sardı bir anda. Nerede, nasıl, ne biçim olacak? Kolay mı? Hayır mı, şer mi olur sonu? Kimsenin kanaati oluşmamış, hüküm verilmemişti ki, ben fırsatı kaçırmamak için devam etmeyi uygun gördüm.
-- Bu gün şehirde, okula giden çocuklarla konuştum. Hepsi de bana, “gel lan, köyde bir mok olamazsın, harcama kendini” dediler zoruma gitti, ben de onlara geleceğim yanınıza lan dedim. Kimse yemek yemiyor, başka işlere bakmıyor, kilitlendi akşamın karanlık vakti, erken çöktü gece üstümüze. Kaba rüzgar yokluyor küçük pencerelerimizi arada bir, mevsim Sonbahar. Gazel döküyor ağaçlar, kuşların çoğu çoktan uçtu bilinmez diyarlarına, benim arzularım içimde çöreklenmiş, olmazsa olmazım okula gitmek, okumak. Hep, Çal Dağı’nın tepesinden bakacak değildim ya Dünya’ya.
Ertesi birkaç gün içinde ısrarlı sıkıştırmalarım nedeni ile gitmeme karar verildi ancak, nereye ve nasıl gidilecek? Kendime göre o zaman göze aldığım çözüm yolu, bir oda ya da samanlık, olmadı, ahır veya bük kavağının dibi, en uygun yerdi. Her şeyi göze almıştım okuyacaktım, okumalıydım. Düşünüldü danışıldı, sonunda halamın yanına gitmemize karar verildi. Kağnıya yükledik göçümü ve ben okula başlamak üzere doğduğum evden , dokuz yaşında ayrıldım.
sardı bir anda. Nerede, nasıl, ne biçim olacak? Kolay mı? Hayır mı, şer mi olur sonu? Kimsenin kanaati oluşmamış, hüküm verilmemişti ki, ben fırsatı kaçırmamak için devam etmeyi uygun gördüm.
-- Bu gün şehirde, okula giden çocukları gördüm, konuştum. Hepsi de bana, “gel lan, köyde bir mok olamazsın, harcama kendini” dediler zoruma gitti, ben de gidip ne olacağımı göstereceğim onlara dedim. Kimse yemek yemiyor, başka işlere bakmıyor, kilitlendi akşamın karanlık vakti, erken çöktü gece üstümüze. Kaba rüzgar yokluyor küçük pencerelerimizi arada bir, mevsim Sonbahar. Gazel döküyor ağaçlar, kuşların çoğu çoktan uçtu bilinmez diyarlarına, benim arzularım içimde çöreklenmiş, olmazsa olmazım okula gitmek, okumak. Hep, Çal Dağı’nın tepesinden bakacak değildim ya Dünya’ya.
Ertesi birkaç gün içinde ısrarlı sıkıştırmalarım nedeni ile gitmeme karar verildi ancak, nereye ve nasıl gidilecek? Kendime göre o zaman göze aldığım çözüm yolu, bir oda ya da samanlık, olmadı, ahır veya bük kavağının dibi, en uygun yerdi. Her şeyi göze almıştım okuyacaktım, okumalıydım. Düşünüldü danışıldı, sonunda halamın yanına gitmemize karar verildi. Kağnıya yükledik göçümü ve ben okula başlamak üzere doğduğum evden , dokuz yaşında ayrıldım.
YORUMLAR
Ne istediğini bilmenin yolu içinden gelen sese kulak vermek.Sizin arkadaşlarınız düşüncelerinize ve duygularınıza tercüman olmuş.Siz istemeseydiniz göze alabilirmiydiniz belirsizlik gibi gözüken okul yolculuğunu.Herkes böyle yürekli olabilse.Saygı ve sevgiyle.