- 1034 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hapsanede Portre
Sara nöbeti galiba
Gardiyan, gardiyan! Pat küt tak… tak …. Tak…
Sesler bağrışmalar ve beton zemin üzerinde olta iğnesine takmaya çalıştığınız bir solucan gibi kıvrım kıvrım kıvranan küçücük cılız bir beden.
Ağzında köpükler
Tırnakları işkencede sökülmemiş olsa kanayacak avuç içleri
Kasılan açılan debelenen bir zavallı kelebek.
26 yaşımdayım
Sara hastalığını duymuşluğum var ama sara nöbeti geçiren birisini görmüşlüğüm yok o yıllarda
Halüsünasyon görüyor olmalıyım. hücreden yeni çıkıp bu hapishaneye gelişimle devam eden son 3 günün getirdiği büyük depresyonun bir sonucu bu
Demir kapının gıcırtısıyla yükselen bağrışmalar ve loş hangarda uçuşan küfürler arasında yerdeki solgun cılız zavallı bedene uzanan eller..
-Sara nöbeti.
-Hapishane doktoruna haber verelim
Hapishane doktoru?
Hapishane?
Evet burası hapishane
Hiç bir şey halüsünasyon değil
Hepsi gerçek
Çoluk çocuk tüm ülke hapishanede o yıllarda
Kendimizi anlayamadan, suçumuzun ne olduğunu bilmeden tıkılmışız demirlerin arkasına
Bir gecelik gelip giden hayat kadınlarını saymazsak geri kalanların hepsi üniversite mezunu ya da üniversite öğrencisi
Burada gerçek ismini yazmayacağım ama size olayı anlatabilmek içim İpek ismini kullanacağım o zarif, ince, narin, solgun, bedenli cici kız da üniversite öğrencisi
Güzel sanatlar okuyor
Resim yapan heykel karan elleri zincirlerle tanışalı bir iki hafta olmuş
Sara hastası olduğunu da sanırım bu hapishanede öğrenmiş
Bu demir kapıları açtırabilmenin tek yolu olan krizleri her gün daha sık gelir olmuş
Bu günkü nöbet atlatılıp kapılar yeniden kilitlendikten sonra ilk kez göz göze geldim onunla
Kıpırtısız kalmış öylece gözlerime çakmış gözlerini bakıyordu bana
Ben de kaçırmadım bakışlarımı. Derin yerini, en derin yerini görmek istercesine baktım gözlerine..
Yatağının yani ranzasındaki şiltesinin üstünde duran kalemini ve birçok sayfası kopmuş olan o çizgisiz defteri alırken bile gözlerini benden ayırmadı
Kalemi kağıt üzerinde bir ileri bir geri gidiyordu. Arada gözlerini kağıda indiriyor sonra yeniden gözümün içine giriyordu.
Hapishanedekiler de izlemeye başlamışlardı. Birisi “demir kapı kör pencere” diye yanık bir türkü tutturmuş türkü dışında her şey susmuştu.
İpek kız çiziyordu.
Durmadan çiziyordu
Saatler geçti
Sonra günler
İpek hep çizdi gözlerime baka baka çizdi
Daha önce de çizmek istemiş ama ellerindeki yaraların acıtan yavaşlatma etkisi ve karşısında kıpırtısız durabilecek birisini bulamaması nedeniyle çizimleri olmamış o da hıncını defterinin sayfalarından çıkararak çizdiklerini yırtıp yırtıp yıldız yapmıştı.
Şimdi kıpırtısız duran birisi vardı
Yemeden içmeden tahta kanepeye oturup başını destek alabilmek için kireçli duvara yaslayan gözlerinin en derinini hedeflemiş birisi vardı.
O kıpırdamıyor ipek çiziyordu.
28 gün olmuştu kriz gelmeyeli
Kapılar tekrar açıldı
Beni çağırdılar
O gün hapishanedeki son günümmüş. Bunu mahkeme salonunda öğrendim
Vedalaşmaya geldiğimde ipek tüm çizimlerini bana verdi
“istediğim kadar güzel çizemedim gözlerini” dedi
“ellerim titriyor açlıktan ve sinir bozukluğundan.İstediğimce net çizemiyorum çizgilerimi ve senin kocaman gözlerini yüzüne sığdırmak için iyi usta olmak gerekiyor.”
Baktım çizimlerine
"Senden başkasının asla ve asla beni çizmesine izin vermeyeceğim. Buradan çıkacaksın. İyileşeceksin, gelip benim portremi yapacaksın ve yüzüme o koca iki gözü sen yerleştireceksin" dedim.
Sarıldık…
Artık ipeği gazetelerden takip edebiliyordum
Mahkemeleri uzuyordu
İdam edilmeliydi
Savcı böyle istiyordu
Krizleri vardı ipeğin
Ve İpek idamı bekleyemedi
TAMAY ÖNAL POLAT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.