- 483 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SOKAKTA DA SAHNEDE DE “ ÇOCUK!”
Her gün yazılı ve görsel basında; “şekil ve davranış biçimi ile çocuk tanımına hiç de uygun olmayan” çocuklarımızı okuyor,izliyoruz,.
Görüntüler içindeki bu çocuklarımıza üzülüyoruz da, “bu yanlışlara karşı olma” sorumluluğumuzun ne kadarını yerine getirebiliyoruz, acaba?
Ya da ne kadarına tepki gösterebiliyoruz! Cesurca…
Rahatız değil mi?
Nasılsa; yüreğimizi inciten bu görüntülerin asıl suçlusunu mazeretlerin arkasına gizleyebiliyor. Nasılsa; sanal suçluyu ilan ettikten sonra vicdanen kendimizi rahatlatmayı becerebiliyoruz!
Hatta daha da ileri gidip, “kendimizi rahatlamak adına”; küçücük dünyalarından koparıp karanlık dünyanın kahramanı yaptığımız çocuklarımızı, acımasızca eleştiriyor, suçluyor, yargılayabiliyoruz.
Bir çocuk yılların tecrübesini kazanmadan, yaşanmışlıklardan çıkaracağı dersleri almadan nasıl büyüyebilir ki!
Onları bir gecede büyütüp, hesabımızın bir parçası yapabiliyoruz…
Kah “dağlardaki ağabeylerine özendirerek” ellerine taş veriyoruz…
Kah “görüntü, ses ve davranış biçimi ile tamamen büyüklerini taklit ederek, şarkı söylemesi için” ellerine mikrofon uzatıyoruz.
(Hiç fark etmez, her iki halde de “çocuk” reyting canavarına, hizmette…)
Her şeye rağmen onlar çocuk… “taş ve mikrofon” altında ezilerek de olsa büyüklerinin emellerine hizmet ederken bile kıyısından köşesinden çocukluklarını yaşamaya çalışıyorlar.
Çocuk çocukça yaşamalı, hayata karşı yürürken soluklanıp küçük küçük nefes almalı… Hayalleri “dağlarla, sahnelerle değil” evinden, arkadaşlarından hatta mahallesinden başlamalı, yeşermeli…
Onları kovalayan “asker,polis değil” oyun ve mahalle arkadaşları olmalı…koşarken sevgiye ve arkadaşlığa açılmış kolların şefkatine sığınmalı……kavgalarının sebebi ise sadece “top ve bilye “ (biz küçükken taşlarla sadece “beş taş” oynardık…)
Masumca bir heves için şarkılar söylerken; gözlerinde, dilinde kaybetmenin tadı, korkusu olmamalı…
Büyüklere hizmet adına… eline aldığı “mikrofona, taşa” esir edilmemeli!
Onlar; ne, büyüklerinin ”benim çocuğum” diye başlayan sohbetlerinin kedisi… Ne de ailesinin“ gelecek endişesine çare…” reisi olmamalı…
Çocuk, düşünceleri ve hayalleri ile beslenirken özgür bırakılmalı..
BÜYÜKLERİ tarafından ,kişiliğine takılan tasma ile teşhir edilmemeli..
Bırakın çocuklarımız yavaş yavaş büyüsün..
Kirliyse elleriniz, çirkinse emelleriniz çekin ellerinizi üzerlerinden…
GEREKİRSE DEVLET;
Çocuklarımızın geleceğine, hayallerine, sonuna kadar sahip çıkmalı.
“Bir şarkısın yarışması” adı altında, Cicili bicili elbiselerle sahnede şarkılar söyleyip, dans ederek puan toplamaya, kendini beğendirmeye çalışan çocuklarına doğrusunu yaşatmalı.
Gerekirse Devlet; Şiddete,”tacize bile” susturulan savunmasız bırakılan çocuklara… Dilendirilerek 24 saat ağır şartlarda çalışmaya zorlanan çocuklara… Geleceği büyükleri tarafından planlanırken, dershanelerden dershaneye koşturarak hayatı erkenden kucaklayıp yarına yorgun varan çocuklarına… kesin çare olmalı…
Elbet “Devletimiz” taşların(!) ve gereksiz telaşların(!) altında ezilen geleceğimize sahip çıkacaktır da(!)
Bizlerde oturup nasıl bir ebeveyn/iz/dik diye düşünmeliyiz. “Bize dokunmayan yılan bin yaşasın, benim çocuğum nasılsa emniyette” diyorsanız yanılırsınız… Bütün çocuklar bir şekilde hepimizin… Yanlışlar yarınlarda bizimde kapımızı çalabilir…
Çocuklarımızı; kişiliksiz, taklitçi yapan zihniyete, tepki göstermeliyiz.
Yıllardır yapılan yeni bir şey yok ve de hala aynı plak dönüyor…üstüne üstük her gün “çocuk gündemine” yeni bir çaresizlikler vakası ekleniyor….
Çocuk, yetişkinlerin ortaya koyduğu yasalarla yıllar evvel korunmaya alınmış olsa da belli ki bu çabalar yetmiyor… gerekirse yeni yasalarla bu sahiplenme desteklenmeli…
Devletin en hassas en duygusal yanı çocuk olmalı… Çocuklar; “çiçek gibi” sevgiyle açmalı…büyümeleri de “bir gece de değil” yılları almalı..
YORUMLAR
''İktisat ,na-ahlâkidir ! '' sözünü prensip edinmiş olan emperyalist canavar, kazanma uğruna, ne çocuk dinliyor, ne kadın - kız..ne helâl dinliyor ne haram...ne de günah - sevap ! Herkesi ve her şeyi alet ediyor kazanmak uğruna..Kendisi kazanırken harcıyor, çocuklarımızı- geleceğimizi ve de maneviyatımızı....
Devlet mi dediniz ? Pardon hangi devlet ? Bu ülkede devlet diye bir şey kaldı mı sizce ? Hani nerede ? Görebiliyor musunuz öyle bir şey ?
Değerli yazar ; duyarlılığınızdan dolayı takdirlerimi sunuyor, yazınızın günün seçkisi olmasını diliyorum.