- 479 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Turnusol
Turnusol
Turnusol: Kimya da kullanılan ayıraçlardan bir tanesi. Asit ve bazları ayırt etmekte kullanılır. Asitle temas ettiğinde kırmızı, bazla temas ettiğinde mavi renk verir.
Şeytan önce kalbe şüpheyi atar, şüphe orada yer bulamaz ise sövmeye başlar…
Bu hakikat hayatın her alanında gözlemlenebilir.
Bazı hadiseler ve kişiler turnusol gibidir. İnsanların gizledikleri kötü hallerin gayri ihtiyari açığa çıkmasına sebep olur.
Kimi vatansever, ilerici, aydın görünür; kimi dindar, muhafazakar görünür…
İnsanlar nasıl görüneceklerini elbet kendisi tayin eder; önemli olan insanın nasıl göründüğü değildir, nasıl olduğudur!
İnsanın içini sadece Allah bilir. İnsanlar zahire bakar. Bu yüzden hüsnü zan ile mükellefiz. Su-i zan eden kendine zulüm eder. Başkasına isnat edilen kötü hal, isnat edilende yok ise mutlaka (Bumerang gibi) üretene geri döner! İnsaf ve vicdan hakim olmalı insanın her hareketine…
Son zamanlarda üzücü bazı hallere dikkat çekmek isterim. Toplumun bu gelinen noktada çok ani düşüş göstermesi kaçınılmaz olacaktır.
İnsanların özgür ve özgün halleri, tercihlerine müdahale etmeyi kendine vazife edinmiş kişilerce yapılıyor bu işler. Kimi ideolojisinden, kimi dini mensubiyetinden aldığını sanıyor bu yetkiyi. Oysa hiçbir insanın diğerine hükmetme yetkisi yoktur.
(“hem, sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. çünkü mahlukat mabudiyetten uzaklık noktasında müsavi oldukları gibi, mahlukiyet nisbetinde de birdirler." Lemalar | On Yedinci Lem’a | 118)
İnsanlar özgür iradeleri ile sadece kendine sorumludur. Yaratıcıya sorumluluğu dahi bu kapsamdadır. Çünkü özgür kanaati ile imandan sonra gelir sorumluluk. İnsanın kendisi ile eşit hakka sahip olan diğer bir insana karşı hiçbir sorumluluğu yoktur. Kişisel hak ve hukuklar açısından bile başkasının hukukuna girmemek kaydıyla…
Bu açıdan bireyin topluma ve diğer bireylere karşı korunması gerekir. Çünkü baskın olan ideoloji veya dini kanaat mensupları diğer insanların özgün yapısına müdahale etmeyi kendine hak olarak görebilir. Bunu gözlemlemek mümkün. Herhangi bir görüş toplumda çoğunluk oluşturabilir, bu görüşün sempatizanları da toplumun “öteki” olarak kabul edilen özgün kesimine kendi mensubiyetinin görüşlerini dayatmaya başlar. Yani aba altından sopa gösterir. Çoğunluğun desteklediği görüş zorla kabul ettirilmeye çalışılır. Veya “öteki” olarak kabul edilenlere karşı bir baskı gayri ihtiyari oluşur. Geçmişte yaşandı günümüzde de yaşanıyor. İnsanları zorla Cennet’e koymaya çalışmak veya insanların kıyafetlerine müdahale ile onları zorla çağdaşlaştırmaya çalışmak!?… Daha vahimi Kamuya ait olan malın kendi mensup olduğu fikir gruplarına aktarılmasına rıza göstermek, cevaz vermek!
Özellikle dikkatimi çeken bir durum; kanserden vefat etmiş bir hanımefendinin ardından sarf edilen nefret dolu sözler! Bu hanımı türban karşıtı olarak bilirdim. Türban karşıtlarını da asla onaylamam. Fakat insanların türban karşıtı olma özgürlüğü kendi açısından, başkasına müdahale etmeksizin var. Bu açıdan doğru veya yanlış özgün hal olarak görürüm. Vefat eden kişi hakkında doğru veya yanlış nefret içeren sözlerin kullanılması gelinen noktadan daha ilersinin karanlık olma ihtimalini güçlendiriyor.
Saygılar .
Ahmet Bektaş.
YORUMLAR
Yazının hülasası bana göre "saygı"dır...
Adına her ne dersek diyelim, dayatma, zorlama, kınama, eleştiri ya da dışlama toplamı saygısızlıktır...
Bu durumda insan insana saygılı olduğunda bütün çapaklar kendiliğinden bitecektir ama bu en zor olandır...
Çok güzel bir yazı okudum emeğinize sağlık var olun.
Teşekkür ederim .
Katılmadığım bir şey yok sadece özellikle vurgulamak istediklerim var.
Sorumluluk dediğimiz şey çok kapsamlı.
Şu var ki insan kendine sorumlu dememden maksat ; cüzi iradesini kullanırken yaptığı tercihler. Bu tercihleri kullanırken özgür bırakılıyor ki ;Cennet ve Cehennem'le sembollenen (Mükafat/mücazata layık olsun) neticeyi hak etsin. İradenin insanın kendi haricinde bir güç tarafından sınırlanması veya yürütülmesinin mükafat/ mücazat neticesi anlamlı olmayacaktır. Zorla yaptırılan ibadetin faydası olamyacağı gibi, zorla yaptırılan günahın da (insanın iradesi haricinde yaptırılan) cezası olmayacaktır. İlmihallerde hür olmak şartı pek çok ibadetin ön şartıdır.
Topluma karşı sorumluluk denen şey tamamen toplumun ortak kararlarına uymak açısından ve sadece toplumsal alanlarda geçerli olan bir durumdur. Toplumsal sorumluluk da son tahlilde kişinin kendisine sorumluluğu olarak görülebilir. Burada kişisel sorumluluğa dikkat çekmek istedim. Tanımlar ve kavramlar elbet kullanıldığı alana izafidir.
Saygılar.
insan kendi kendinden yani kendi hareker, tavır ve düşüncelerinden sorumlu değil midir.? ve ayrca her insan bir toplumda yaşamıyor mu? durum böyle olunca kişinin hareket ve düşünceleri içinde bulunduğu topluluğu da etkilemiyor mu? ve kişi kendi hareketlerinin sonuçlarından da sorumlu olduğuna göre dolayısıyla etkileşimde bulunduğu insanlardan da onları etkilediği konu sınırlarında ve ölçüsünde sorumlu olmaz mı?
ben böyle düşünüyorum.. katılmadığınız kısımlarda aydınlatırsanız sevinirim..
teşekkürler..
Sorumluluk konusunda da bir makale yazmam gerekecek sanırım.
Başkalarına karşı sorumlu değiliz. Başkalarının alanına girmemekle mükellefiz.
Sorumluluk ayrı bir şey.
Saygılı olmak mesela bu bile kişinin kendisine karşı sorumluluğudur.
İman dahi kişiseldir.
Yoksa mükafat ve mücazatın manası kalmazdı.
İradenin kullanılması ile oluyor mükafat veya mücazat.
Allah'a karşı dahi sorumluluk kişinin sorumluluğudur.
Zaten sorun bu kişisel olan sorumluluğu toplumdaki bazı güç odakları üslenmeye ve toplumu yola getirmeye çalşması...
Mahallenin namusunu korumayı kendine vazife edinen serserilerin komik hali gibi.
""Kimi ideolojisinden, kimi dini mensubiyetinden aldığını sanıyor bu yetkiyi. Oysa hiçbir insanın diğerine hükmetme yetkisi yoktur. ""
evet hiç kimse diğerini hüküm altına alamaz fakat kişi kendisini (nasıl bir otorite olursa olsun) bir başkasının bağımlısı haline getirebilir..
""İnsanın kendisi ile eşit hakka sahip olan diğer bir insana karşı hiçbir sorumluluğu yoktur. Kişisel hak ve hukuklar açısından bile başkasının hukukuna girmemek kaydıyla…""
birarada yaşayanlar statüleri ne olursa olsun birbirlerine karşı sorumludurlar. en azından kendi tavır, davranış ve düşünceleri kapsamında..
""Vefat eden kişi hakkında doğru veya yanlış nefret içeren sözlerin kullanılması gelinen noktadan daha ilersinin karanlık olma ihtimalini güçlendiriyor. ""
ki zaten bu ahlaki açıdan da onay görmesi düşünülemeyecek bir tavır..
coğunluğun azınlığı 'öteki' olarak görmekten tamamen olmasa da büyük oranda vazgeçtiği gün toplumumuzda tam bir birlik ve beraberlik yaşanacağına inanıyorum.. kısmet olursa inşallah..
benzetmeleriniz ve düşüncelerinizi ifade edişinizden dolayı tebrik ve teşekkürler..
insanın insana nefreti ve tahakkümü en zavallı yanımız..hem de en yıkıcı olanı...öteki'leştirme politikasını çok sevenler var çağımızda.
benden değilsen yok ol. veya 'ya sev ya terk et' gibi kalıplarla hukmetmeğe çalışan insan müsveddeleri...başkasının görüşüne saygı göstermeyi küfür sayan zavallılar.
yazınız öğreticiydi...teşekkürler.