"Bence" hayat yaşamaya değer ya "Sence"
_
hayat tüm karmaşaşıyla yaşamaya ve yaşatmaya değer.. insan ’sosyal’ bir ferttir ve etrafında olup bitenlerden etkilenir.. her nefes bize hediyedir, emanettir ve ne yazık ’halen’ farkına varamadığımız büyük bir nimettir...
yeryüzü bir misafirhane ve insanda misafiri... hiç misafir ev sahbine itiraz edebilirmi.?doğal olarakdan ikramda ne varsa onu kabul etmeli,, isyan etse huzuru kaçar..
kul, rabbini seviyorsa, onun nasip ettiginide kabul etmeli.. rabbini seviyorki ’derdinide’ sevmeli, yoksa bu sevgi ancak ve yanlız dudaklara mahküm olarak kalır...
insan nedense memnun olmasını bilemez ve kanaatker değildir.. halbuki en büyük zenginlik kanaatker olmaktır... kimse kimseye üstün olamaz hatta herkes biribirine imrenir, hep daha iyiye ve güzelini ister.. hiç yoktan hayatı kendine zehir eder ama bundan habersiz yaşar...
bir insanın kac sene ömrü var acaba düşündünmü?? bir çoğumuzun ’güya’ 3 günlük dünya diye aldandığı ’öMüR’ acaba sence kac atomdan oluşur... bitmek bilmeyen sonsuz sandığımız ömrümüz aslında algıladığımızdan dahada kısadır, aldığımız nefes kadardır...
kişi ’an’a bağlı yaşar, çünkü o an onun için beyniyle ve kalbiyle hissettiği andır, var olandır... geçmişi tarihe karıştı, geleceği garanti değil, o zaman 3 günden bahsetmek niye, an’ı değerlendirebilmeli değilmi sencede.?
bir insan, bebek olarak gelir dünyaya ve ne zaman büyüyecek diye sabredemeyiz ama günler, aylar hatta seneler gecer ve geriye baktığıda yasantışı sanki Rüya gibidir ve hani nerde onca yaşanan anlar, hayeller nerde??
insan kendini dünyada ’olumsuz’ çok oyalar ve aldanır... öylece kapanan kapı ardına bakakalır ve açılan yeni kapıları göremez... böylece kaçırır yeni firsatları ve mutlu olamaz... ne geride bıraktıklarından memnun kalır nede yeni kavuştuğu anla barışık yaşar...
fırsatlar gelir gider, işler yapılır biter, her nefesimizde ’zaman’ tüketiriz, hatta güler ağlarız ama hesabını hiç düşünmeyiz... Yoksa sende benim kadar meşgulmüsün ve yaşıyorum sanıp düşünmeden teslim ettin günü birlik hayatın akışına kendini ve unutup yolcu ettin ’özündeki’ sevgi adına hayellerini...
yoksa fazladan takıntılarınla oyalandında kavuştuğun "özel bir an’ın" farkına varmadan yaşadın...
kişi sahip olduklarıyla mutlu olmasını, gülümsemesini bilemez ama bilmeli yoksa mutsuz olur ve huzuru bulamaz.. böylece onu saran korkuları ve hüzünlerini aşamaz...
dünyanın döndüğü bir gercekde bizler nerelerdeyiz, hangi takvimin yaprağında hangi şiirin mısrasında geziniriz... insan bilmece misali, hep kendini arar bir ömür boyu ama bulamaz nedense aynadan hariç bir yerde...
beni ben yapan gercek olan görüntümü yoksa damarımda akan kanmı, yoksa hayelini kurduğum kimlik nerde, özlediğim, uğruna kendimden beni vazgeçtiren EgOm??
__________________________
bir gül’ü seyrettiğinde dalında;
hayatının son sahnesinde, neler yaşadığını hayal edebilirmisin.?
nefes alış verişlerinde, hasrete karışmış feryatını duyabilirmisin.?
bilmediği, beklemediği sona olan teslimiyetini hissedebilirmisin.?
solsa bile rengi, bedeninden süzülse de yaprakları birbiri ardı sıra acımasızca toprağa ama yinede umudu ve sevgisi bitmedi..
son saniyeleri hesaplayıp,, bahar ile yeniden kavuşacağı anı hayal etti.. nefesini tuttu ve "yeniden geleceğim" dercesine gülümsedi.
_
insan da doğar ve yaşar.. verilen mühlet dolunca ölümü tadar.. son yolculuğunun nereye olduğunu bilemez,, bilsede kabullenmez.. can verirken bir gül misali solsada,, her nefesiyle sona yaklaştığından haberi olmaz..
_
yaradan’ın sevgiyle kendi’nden yarattığı bizler,, halen neden ve kime nazlanırız da bırakamayız tutsağı olduğumuz alışkanlıklarımızı..
bakarız ama göremeyiz hakkımızda güzel olanları ve zehir ederiz kendi’mize hayatı.. hapsetmişiz özümüzü bir gül misali sonraki bahara sanki..
halbuki sürekli yenilenen bahar şüphesiz "gül" için geçerli..
_
bir GÜL her sene sonbaharını yaşar ama yenilenmek adına yeni bir bahara dogru yol alır, çünkü onun için henüz ümitler bitmedi ve hayeller son bulmadı... fakat unutmamalı, insanın son baharı bir kere gerçekleşir, onun sonbaharı olgunlaştığı an’dır... eğerki kul hayatının yazında kışa hazırlığını iyi yaptıysa, son baharında rahat edecektir..
fakat ’hayatının’ ilk baharında beyhude geçirmisse zamanını, yazınıda vurdumduymaz davrandıysa, son baharında pişmanlıklarla boğuşacaktır ve gelen KIŞ onu düşündürecek daha kötüsü kış ona (mazallah) zehir olacaktır...
gaybı bilmemek bazılarına takıntı yapabilir... insanın yararına olsa bilmeyide nasip etmezmiydi yaradan... sevgi ile var olduk, sevgi ile nefes alıyoruz ve umudumuzu yitirmezsek SEVGİ ile var olmaya devam edeceğız ... sevgi adına beklentisi olanın umudu halen var demektir, farkında olmasa bile...
o halde kendimize iyilik yapmalı yarınlara umutla sarılmalı ve günümüzü en iyisiyle, güzeliyle yaşamaya gayret etmeli... elden ne gelirse o kadarını yapmalı... yaradan bilmemiz gerekeni bildirdi, gerisini sen bul istedi.. sonsuz tevbeler ve ümitlerle bizlere lütufda bulundu.. bu yetmezmi?...
pişmanlıklara yenik düşme... keşkeler ve acabalara takılıp kalırsan, hiç bir zaman yeni başlangıçlara imkanın olmaz... ve yeni başlangıçar uyanıştır ve yeni başlamak için hiç bir zaman gec değildir...
zorla kendini ve düşün.. her şey rağmen HAYAT yaşamaya değmezm.?
ne demiş ahmed hulusi "yaşadığın sürece iş işten geçmemisştir."
__
Şahinde Hülya Kahraman/27kasım2008
YORUMLAR
Evet bence de hayat yaşamaya değer. Herşeyden önce Yaradan'ın bize emenet ettiği bu canı,bu bedeni emanete hıyanet etmeden en güzel bir biçimde sahibinin alma vakti gelene kadar muhafaza etmek ve bize verildiği gibi tertemiz iade edebilmek için ömürü içinde insan yine Yardan'ın kendisine gönderdiği kılavuzların (Resul)yol göstericiliği ile hareket etmelidir,diye düşünüyorum.Bize verilmiş olan bu hayat değerlidir.Değerini bilerek yaşamak gerekir.Bunun tam tersini yapmak için de muhayyerdir insanoğlu. Lakin verilmesi gereken hesabı da düşünmeli ve hatta aklından hiç çıkartmamalıdır."Ne ekersen onu biçersin." demiş atalar.Bu dünyada ektiğimizi ötede biçeceğimizin bilinciyle yaşarsak, evet hayat yaşanmaya değer. Selâm ve sevgiyle.
Bakmak ve görmek.Bu iki kelimeyi çoğusu aynı anlamda sanır ve öyle kullanır.Oysa ki birbirinin çok uzağında ve anlamları çok farklı kelimeler.
Masanın üstünde duran suyunun yarısı içilmiş bir bardağa bakalım.
Birileri bardağa bakıp geçer.Görmez.
Birileri bardağın hep boş kısmını görür.
Birileri ve bende hep bardağın dolu kısmını görürüm,sizin gibi.
İşte işin püf noktası burada.Mutlu olmak,huzuru yakalamak için o kadar çok sebep var ki.Yeterki bardağın boş kısmına takılıp kalmadan dolu kısmını görelim.
Kutluyorum hayata bakış açınızı ve olumlu düşünmeye devam etmemizi bir kez daha hatırlatan bu güzel yazınızı.
Yazmaya devam edin lütfen.
SAYGILARIMLA.