- 784 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kaygı ve zan neler yaşatıyordu!
Olağan günlerden akıp giden idrakti.
İki analığın şefkatsiz ellerinde büyüyen annem, sevgili babamı ve biçare olan gelinini, evde bulunmadığım zaman! Oldukça rahat bir şekilde tahakküm ederdi.
Babam annemden çok çekindiği için, onun olmadığı zaman bana içini dökerdi, sevgili eşim bu duruma çok içerler ve zaten hiç şikâyette bulunmazdı!
Annem benden çok çekinirdi, babamdan ziyade benden korkardı, yıllarca tespit ettiğim yanlış ve hissi, nefsi tavırları çekilecek gibi değildi.
Bir keresinde, eğer babama bir daha bağırdığını görürsem ve hizmetinde kusur edersen, seni bir daha anam diye saymam, bunu kesin bilesin diye hayli kızmıştım!
Benim böyle bir hakkım olmadığını biliyordum, ama babam için yaptıklarımın, şahsımla alakası olmadığından bu nedenle zulüm sayılmayacağına inanıyordum!
Çünkü annem her şeyin tazesini, iyisini kendine ayırır, kalanını babama ikram ederdi, bununla da yetinmeyip, onu uşağı gibi çarpıp azarlardı, bu yüzden babam sürekli mazlum durumundaydı.
O nedenle, çocukluğumdan itibaren gelişen ve bu konularda, kronikleşen hassasiyetim, bir kadının! bu anam dahi olsa, sesini yükseltmesine, pervasızca davranmasına, asla tahammülüm yoktu, mutlaka hanımefendi olmalıydı, olmasa dahi olmaya çalışmalıydı.
Aksi takdirde kadınsız bir hayatı tercih etmek zorunda kalırdım.
Epey sonra öğrendim ki, annemle, kaynanam biraz atışmışlar, sebepte eşim halı dokurken, bazen annesi de yardıma gelirdi, annem gariptir fakat istemezdi.
Kayın validem sabretmiş dayanamamış, efendisine durumu izah etmiş, bana anlatılan bunlar.
Bunlar doğru bile olsa, kayın pederin böyle davranmasını asla gerektirmez ve böyle bir üslûp hatasını da, kesinlikle affettirmez, tüm bunlardan daha da önemlisi!
Kayın pederler, hiçbir suretle talak talebinde veya teklifinde bulunamazlar, onların böyle bir hakları bulunmamaktadır, bu nedenle bazen böyle gelişen müessif olaylar, sinemizde silinmeyen izler olarak kalacaktır.
Eşimle oldukça güzel bir şekilde anlaşarak, huzur buluyordum, fakat bazen annem ne hikmetse, sudan bahanelerle huzursuzluk çıkartıyordu.
Bazen bahçede çalışırken yanıma geliyordu, gelininin olumsuz davranışları olduğunu söylüyordu.
Oysaki benim olmazsa olmaz kanaatim, eşimin haklı gerekçeleri dahi olsa, anneme ve babama katiyen sesini yükseltemez ve hürmette kusur edemez, bunu ima olarak dahi gösteremez.
Bana uygun bir zamanda meseleyi izah eder ve ben müdahaleyi gerekli gördüğüm vakit yapardım.
Gariptir ama eşim, annem hakkında hiç şikâyette bulunmuyordu, bana şikâyette bulunan sürekli annem oluyordu.
Bir çaresizlikti ki yaşamak zorunda kalıyordum hazanın hüküm sürdüğü yıllarda! 1980…
Mustafa CİLASUN
YORUMLAR
yazınız yarım kalmış bence
tamamlamamışsınız ama benim şu yarıom kalan yazıdan da anladığım kadarıyla anneniz baskın karekter
yetişme tarzı falan deil.analıkla büyümesi falan sizin yada onun savunma mekanizması.mazlum olan zalim olmaz
kendinden esirgenen esirgemez bence.
sadece kişiliği bu annenizin.unutmadan bence siz ondan da baskın çıkmışsınız sonuç bu.siz onada hükmetmişsiniz
acıdım eşinize ve babanıza sadece.
sizce kadın haklı bile olsa hakkını savunamaz öylemi.kendinden güçlü olana boyun eğmeli
.bu önce ana babası,sonra kocası hatta kaynanası ,ve sonra çocukları.
lütfen bir empati kurun ,yapabilirseniz tabii bu öyle kolay bir olay deil.eşinizin yerine koyun kendinizi.hiç yaşamaya veya daha da önemlisi hakkını savunmaya hakkı yok.
neyse pek çok yazdığımı sildim .hiç yazmamam gerekti belki
ama dayanamadım
umarım bir özeleştiri yapıp biraz düşünmenizi sağlayabilirim