- 2334 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
GÖNDERİLMEMİŞ MEKTUPLAR (BU BİRİNCİ MEKTUP)
Ela Gözlüm
Ağlamayacağım. Yemin ederim sana. Gül yüzlüm, gülen gözlüm. Sabah olacak çünkü. Soğuğu ile kırağısı ile sabah olacak korkularımın üstüne. Akıp giderken zaman ve eridikçe içimde çakıl taşları, bir ırmağa akarken güneş doğacak.
Simit isteyeceğim. Küncülü ve sıcak bir simit isteyeceğim sokak satıcılarından hiç utanmadan, bu sabah, ahşap penceresinden sardunyalı gecekondumun. Ve ağlamayacağım aynaya bakıp ta artık. Nefret etmeyeceğim hayalimden bu sabah. Seni düşüneceğim çünkü. Sevginin sıcaklığını kuşanacağım kuşkularımın üstüne.
Yıkılsın diyeceğim yıkamadığım bekli de yıkmaya kıyamadığım engeller. Diz çöksün diyeceğim önüme. Çünkü ben, ben var ya ben; gökteki bulutları kucaklayacağım bu sabah ve bir daha bırakmayacağım.
Sonra sen.. Sen var ya sen. Süpürmek isteyeceksin üstünden yenilgini ve yenildiğini. Seni seviyorum diye haykıracaksın tren raylarına. Mavi boşlukla buluşacaksın.
Gül yüzlüm…
Eğer varsam ve yaşıyorsam bugün, bir nihavent faslı geçecektir eminim, İstanbul Şehir Hatları Vapuru, anarşist olduğum gece, yüreğimde benim, Beykoz’a son seferinde. Bu benim için ve seni yaşadığıma, son duam olsun Tanrıya, sakın sen korkma. Son duam ki senin içindir, seni bana verdiği için Tanrı’ya.
Oltaya gelecektir içimdeki denizden bir gün, bir deniz renginde, bir mavi balık. Balıkçılar şaşıracaktır belki. Belki kıyametler kopacaktır Kumkapı’da. Ama sen güleceksin biliyorum. Sevineceksin, tanıyacaksın denizimin sevda kokusunu, mavi balıkların çırpınışında. Ve beni yüreğinin üstünde ta üstünde ısıtacaksın. Can vereceksin yüreğinin kıpırtısında biliyorum. Bir umut oltasının ucunda bir mavi balık gibi hınzırca gülüyorum.
Gülen gözlüm…
Ağlamayacağım merdivenleri çıkarken, bir anlığına duraklasam da. Sevdamın, sevdiğimin uğruna, bir kırık kiremit yağmuru gibi, durup durup ağlamayacağım. Yaşadığım anıların küllerini savuracağım çocuksu korkularıma. Sen istersen eğer yangınları yakacağım. Ateşleyeceğim umutlarımı, kocaman duvarların gölgelerine.
Güneşimde şekillenecek, yakamoz denizlerinin sarı gülleri, yediveren yapraklarıyla. Davetim olacak bir gece bir gece vakti Anadolu Bozkırları’na. Gel diyeceğim gel de gör, nasıl kesilmiş içimdeki gel gitler. Neler geliyor bir bilsen, neler gidiyor bir görsen. Taşradan şehirlere ılgın ılgın, usul usul sessizce, her gece vagonlarla. Ben gidiyorum, korkularım gidiyor. Mevkiler her zaman olduğu gibi yüreğimin mesken tutuğu beşinci sınıfta.
Birtanesi…
İnecektir yeşil dağlardan sevdamızı söyleyen, gün görmüş yağmurlar, korkuların ve kem gözlerin üstüne. Kem gözler kıskanır belki sevdamızın ıtır kokusunu. İklimlerin yaprak açtığı, usul usul ağladığı şarkıların ve nehirlerin kıvrımlarında sevdaların sakladığı bir ben miyim acaba?
Yok deme sakın. Biz bağlayamayız. Çözüldüyse içimizde törelerin o masum bağlılığı; bir seher vakti, harmanların sarı tütsüsüyle ovalarında memleketimin. Yeşil dağlara çıkacağım bir gün, uçan halılarla, zümrüdü ankadan sonra. Seni soracağım kenger sakızlarına, çimen yeşiline, portakal sarısına bir aralık akşamında.
Gelmeyeceksin biliyorum kanayan yaramı sarmaya. Kanayan sensin oysa. Kanımın içinden geliyorsun. Ve yeşil dağlardan her gece, düşlerimde, kanıma kanıma işliyorsun.
Seni çok özlüyorum. Biliyor musun?
YORUMLAR
Keşke herkes böyle sevdalara tutsak olsa, ve bir başkası tarafında bu şekilde sevilse ve asla bitmese... Sonsuzluğa kadar sürse:))
Olur mu? Olmuyor... Güzel başlıyor, hüsranla sonuçlanıyor ve hep bir taraf bu hüsranların altında eğiliyor... Sevdalar karşılığını değerince alsa keşke:))
Albayraklım, etkileyiciydi... Tebrik ederim... Gerçi ben sizin tüm yazılarınızı beğeniyorum ve devamını bekliyorum...
Sevgilerimle...