- 589 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÜTOPİK ANAHTAR KİMDE ?
Elimde, zincirine tutunmuş birkaç soğuk metal ağırlık.Birbirine çarptıkça soğuk tenhalığın sessizliğini susturuyor.Tık, tık, tık...Sıkıyorum avucumu...Sıkıyorum, sıkıyorum.Ne kadar batar bilmem.Ne kadar acıtır canımı bilmem artık.Hissetmem...
Her yer karanlık...Köşe başlarında çöp varilleri, tıka basa dolu.Günün işe yaramazları taştıkça taşmış içlerinden.
Birkaç kedi gözünün ışıltısına çarpıyor gözlerim.Karanlığın çifter fenerleri oluyorlar.
Göz kırpan yıldızların yüzüne bulutlar değiyor bazen...Bazen sağda solda cılız ağaçların hışırtıları gölgeliyor düşüncelerimi.
Ne yapmalı, ne yapmalı şimdi ? Gün ağarana kadar her yolu tüketmeli mi ? Dizlerim takatten kesilene ve bir kuytuya çökene dek yürümeli mi ?
Yok yok ! Sensiz de olsa o eve gidecek ayaklarım.Gidecek ve bu avucumdaki anahtarlar tanıyacak kilidini.Tık,tık,tık...Yok artık, yok çıkar yolu.Üşümeye başlıyorum...Çiy taneleri saçlarıma yağıyor.Gitmeliyim...
...Çifter çifter çıkardın bu merdivenleri.Ayak seslerinden tanırdım.Tanırdım da daha dokunmadan kapı ziline açıverirdim.Sen, sen açardın kollarını boynuma sarılırdın.’’Ne çok özlemişim seni ’’derdin. Ne çok özlemişim seni...
Kahretsin, nasıl da titriyor ellerim ! Hangi anahtardı sahi ? Sahi hangi anahtarla açmıştın, yüreğimin paslı, bin mühürlü kilidini ?
Hani,kalabalığın ortasında bir anda donup kalmıştık da sarsmadan birileri kendimize dönememiştik.Hani, bakışlarımız kışları eritir gibi, her kaçışında alevlenirdi.Beynimizde aynı anda aynı cümleyi kuruşumuz tesadüf değildi hani !
Hani diyorum ki şu kapı ağzına çıkarıp koysaydık, çöp sözlerimizi.Kırdığımız kalplerimiz değil de,bir bardak,bir tabak olsaydı. Bu kadar keser miydi, bu kadar acıtır mıydı bizi ?
Hani, bir tabağın dibini sıyırır gibi tüketmeseydik...Hani, birçırpıda okuduğumuzu sandığımız, oysa sadece resimlerine baktığımız gazete sayfaları gibi buruşturup atmasaydık...Demlenmesini beklemeden ve ağzımızda acımsı tadıyla içilen çay telvesi gibi silkelemeseydik içimizi...Bekleseydik, dinlendirseydik, demlendirseydik...Bitirip sarhoşluğuna kandığımız ve ayıldığımızı sandığımız o şişenin dibine gelmeseydik...Yüreklerimizde söndürüp söndürüp attığımız izmaritleri...Hani diyorum ki, mutluluğa dönüştürebilseydik ve hiç kapı önüne çıkarmasaydık, dökmeseydik içimizdeki çöpleri.
Kahretsin ! Hangisiydi ? Ellerim titriyor...Hangi anahtar açıyordu bu kapıyı ? Şimdi bul bakalım ! Kaç şansın varsa dene ! Yeniden açılır mı bilmem.Yeniden yaşanır mı bu evde?
Ne kadar hızlı çarptın kimbilir...Çıkarken nasıl kapattın.
Bul hadi ! Kahretsin bul ! Bul da gir içeri...
Özlem Pala
17.07.08
YORUMLAR
Yok, siz yanlış biliyorsunuz "ütopya" kavramını !
Sizin ki, "muhayyel"e, ütopyadan daha yakın üstadın söylediği gibi..
Ütopya akıl için de kalıyor olarak, akıldan bağımsız olmak..
Sizin yazınızda ise aklın duygusu yok, duygunun aklı ağır basıyor bu nedenle "ütopik" değil anahtarınız bence..
Esenlik..
ÖZLEM HANIM;
GÜZEL HİKAYE ETMİŞSİNİZ DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİZİ... HAYIFLANMA VE ÖZLEM, BENLİĞİYLE DİYALOG TARZINDA VE AKICI BİR ANLATIMLA SÜRÜP GİTMEKTEDİR. DEĞİL Mİ Kİ HEP 'ACABA?' VE 'KEŞKE!'LER YAŞADIĞIMIZ SÜRECE BİZLERİ TERKETMEMEKTE... ÜTOPİK (=MUHAYYEL) ANAHTAR GÖNLÜNÜZE GÖRE BULUNUR, İNŞALLAH! TEBRİK VE SELAMLARIMLA.