SÜZÜLDÜ HAVALANDI VE İZLEDİ
SÜZÜLDÜ HAVALANDI VE İZLEDİ
Oturduğu yerden kalktı. Gözlerini gelenlere çevirdi. Bir yığın asker ve birçok siyasetçi akın ediyordu. Askerleri o da selamlamaya durdu. Onlarla gurur duyuyordu. Hepsi birer evladıydı O’nun. Saat 9 u beş geçe saygı duruşuna geçildi. Nasıl bir mutluluktu bilinmezdi. Bu kadar halkın O’nu bu kadar sevmesi kelimelere sığmazdı.
Uçtu, okullara bakmaya başladı. Herkes saygıyla eğiliyordu O’nun önünde. Sirenler çalınıyor, sokakta yürüyen vatandaşlar bile olduğu yerde buz kesilip saygı duruşuna geçiyordu. Gözlerden yaşlar süzülüp yere düşüyordu. Daha da uçtu. Geldiği yer Meclis Binasının caddesiydi. İstiklal Marşını o da yüreğinden söyledi. Yerinden kalkamayan bir takım bakanları gördü. Bakanlar uyuyordu. Ah keşke orda olabilsem diye iç geçirdi. Devlet ne hale gelmişti böyle? İstiklal marşına ayağa bile kalkmayan kişileri göreceğine hiç inanmazdı. İçinde burukluk oluştu uçtu ilerledi gökyüzünde.
Şimdiki geldiği yer bir gazete bayi idi. Süzüldü yere. Gazetelerin her birinden bir tane aldı. Gazetelerin başlıklarını okumaya başladı. Bazı gazeteler O’na saygıyı büyük halde yazmış, bazıları küçük haber halinde geçmiş, bazıları ise direk art niyetle O’na yakışmayan resimlerle haberleri vermişti. Yine üzüldü iç çekti. O, bu insanlara ne yapmıştı ki? Vatanımızı bize vermişti, yaptığı suç muydu? Gazeteler niye böyle yazıyordu ki? Nedir bu insanlardaki düşmanlık diye düşündü. Olsun o yine halkının O’na düzenlediği törenleri düşündü. Oradan uçarak ayrıldı
Köşküne girdi. Televizyonu açtı. Her yer saçma sapan programlarla doluydu. Göstermelik Onla birlikte bayraklar konmuştu televizyonların sağ üst köşelerine. Ama bir tane program dahi yoktu. Zerre kadar mana taşımayan programlar mevcuttu. Ama bir tane O’nu anlatan uzun soluklu bir program göremedi. Yine iç çekti. Hüzünlendi. Belki de evine dönme vakti gelmişti.
Anıtkabire geldiğinde mezarının yanına süzüldü yine. Bazı okullar ziyaret ediyordu O’nu. Her çocuğa ayrı ayrı sevgi gösterdi. Hepsini gözlerinden öptü. Çocukların içleri vatan sevgisiyle doldu.
Akşam olduğunda yine yalnız kalmıştı kabrinde. Ama o hiçbir zaman uyumamıştı ki. Hep vatanını düşünmüştü. Düşünce O’nu genç yaşta aldı bizden götürdü. Dert içini yaktı. Zamanında olan ayaklanmaları, vatan karşıtlarını düşüne düşüne hastalığı meydana çıktı. O, kendi zevklerinden çok vatanının zevklerini düşündü. Bugün de öyle yapacaktı. Uyumayacaktı. Vatanını düşünecekti. O, Allah’ın Türkiyemize verdiği bir mucizeydi. O, Allahın bir lütfüydü. O, bizim Atamızdı. O, ATATÜRKÜMÜZDÜ.
Umarım yazılarımı beğeniyorsunuzdur. Yorumlarınızı bekliyorum