0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
303
Okunma
Geniş bir bahçenin tam ortasında, yan yana büyüyen iki elma ağacı vardı. Biri kırmızı, diğeri yeşil elmalar verirdi. Her mevsim dalları meyveyle dolup taşar, çocuklar gölgelerinde oynar, kuşlar dallarında şarkılar söylerdi.
Bir sabah kırmızı elmalı ağaç kendini çok önemli hissetti ve dalını sallayarak konuştu:
“Benim elmalarım daha parlak ve tatlı. Herkes önce beni seçiyor. Demek ki ben daha değerliyim.”
Yeşil elmalı ağaç biraz bozuldu:
“Senin elmaların güzel olabilir ama fazla tatlı. Benimkiler ekşi ve serinletici. Üstelik daha uzun süre taze kalıyor.”
Kırmızı elmalı ağaç gülerek karşılık verdi:
“Bahçıvan bile beni daha çok suluyor. Çünkü benim elmalarım herkesin favorisidir.”
Yeşil elmalı ağaç da inatla direndi:
“Ben olmasam bu bahçede çeşit kalmaz. Farklı tatlar olmasa insanlar sıkılır.”
İki ağaç günlerce böyle tartıştı. Bahçenin sessizliği bozuldu, çocuklar gelmez, kuşlar ötmez oldu.
Tam o sırada yavaş adımlarla yaşlı bir kaplumbağa geldi. Ağaçların tartışmasını duyunca durup başını kaldırdı:
“Ne bu kavga? Aynı gökyüzüne uzanıyorsunuz, aynı topraktan besleniyorsunuz. Her birinizin tadı başka, güzelliği başka.”
Ağaçlar biraz sustu. Kaplumbağa devam etti:
“Tatlıyı seven kırmızıyı seçer, ekşiyi seven yeşili. Bu bahçenin güzelliği sizin farklı olmanız. Her tat bir anlam katar hayata.”
İki elma ağacı söylediklerini düşününce utandılar. O günden sonra birbirlerine saygıyla yaklaşmaya başladılar. Yeniden kuşlar kondu dallarına, çocuklar geldi oyun oynamaya.
Kimi tatlı sever, kimi ekşi… Ama herkes çeşit ister. Doğanın sırrı da tam burada gizlidir.
5.0
100% (3)