1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
423
Okunma

Bir zamanlar, küçük ama hareketli bir mahallede, Salim adında kendi hâlinde bir adam yaşarmış. Salim’in pek fazla arkadaşı yokmuş ama bir papağanı varmış: rengârenk tüyleriyle neşeli, tatlı ama diline hâkim olamayan bir papağan — adı da Papi’ymiş.
Papi konuşkan mı konuşkanmış. Duyduğu her şeyi ezberler, sonra olmadık zamanda pat diye söyler, herkesi şaşkına çevirirmiş. Salim ona “gönül eğlencesi” olsun diye birkaç espri, birkaç dedikodu söylemiş. Ama unuttuğu bir şey varmış:
Papağan unutur gibi yapar, ama zamanı gelince konuşurmuş!
Bir gün Salim’in evine misafirler gelmeye başlamış.
İlk gelen Mahmut Dayı olmuş.
Kapıdan içeri girer girmez Papi, kocaman gözlerini açıp bağırmış:
“Yine beleşe çaya geldiii, Mahmut Dayı cebini hiç açmaaa!”
Mahmut Dayı donup kalmış. Salim utancından yerin dibine girmiş.
“Ben öyle bir şey demedim ki… Yani dedim de… Ama o kadar ciddiye alma canııım…”
İkinci gelen Emine Abla olmuş. Renkli elbiseleri, parlak rujuyla salına salına içeri girmiş.
Papi yine durmamış:
“Bu makyajla markete mi, düğüne mi?! Şıpır şıpır pudraaa!”
“Dilini tutmayan, yalnız kalmaya alışsın…” Emine Abla kaşlarını kaldırmış:
“Demek öyle diyorsun Salim Efendi…”
Salim’in alnından ter damlamaya başlamış.
Üçüncü misafir genç İbrahim’miş. Yeni telefonunu gösterip övünürken Papi araya girmiş:
“İbrahim yine kredi çektiiii! Yeni telefon al, eski akıl kalmasın!”
Salim bu sefer nereye kaçacağını bilememiş.
“Şaka yaptım ya, vallahi kuş ezberlemiş…” demiş kekelerek.
Misafirler bir bir surat asmış, bakışlarını Salim’e dikmiş.
O sırada Papi, odanın ortasında kanatlarını çırpıp şöyle demiş:
“Salim konuşuyor, dedikodu yapıyor, sonra ‘ben yapmadım’ diyor, hıh!”
Sessizlik bir anlığına çökmüş.
Sonra Mahmut Dayı ayağa kalkmış, “Ben başka yerde içerim çayımı,” demiş.
Emine Abla, çantasını hışırdatarak çıkmış.
İbrahim, “Ben mesaj attım zaten sana,” diye mırıldanmış.
Ev bomboş kalmış.
Salim başını Papi’ye çevirmiş:
“Seninle konuşmayı da bırakıyorum. Bugünden sonra sadece radyo dinleyeceğim.”
Ama Papi pencereye konmuş, dışarı bakarken tek bir cümle söylemiş:
“Dilini tutmayan, yalnız kalmaya alışsın.”
Hikâyede mizah olsa da verilen mesaj oldukça net:
Diliyle insan dost kazanır, diliyle insan yalnız kalır. Yerin kulağı vardır, her yerde
sır verip ötme demişler atasözü ile bu hikâyeyi taçlandıralım.
5.0
100% (3)