İşte Şimdi Yaşıyorum Ben
Dünyalık yaşıyorsanız, herkese muhtaçsınız demektir… Bir işiniz olsun diye, torpil ararsınız, çok para veya maaş veren iş ararsınız. Hep fazlasını ister ve bu isteğinizin olması için her türlü tavize açık kapı bırakırsınız. Ne kadar para kazansanız o para size yetmez. Üstelik etrafınızda sizden çok fazla kazananları daima kıyas alırsınız.
Beklenti bir başkasından olunca, seçimler olsa vaatleri çok olana oy verirsiniz. O istediğiniz gibi çıkmazsa, her yerde onlar hakkında olumsuz konuşursunuz. Karalamaya çalışırsınız. Yaşadığınız hayatta aracıya bağlı kalırsanız, kendi işinizi kendiniz yapmak için mücadele etmezseniz, hastalık ve depresyon peşinizi bırakmaz. Sağlığınız bozulur. Kimseye güvenmezsiniz. Kimseyle dostta olamazsınız. Akraba diye bir şeyiniz de kalmaz.
Bugünlerde nasıl ormanlar yanıyor ve doğa çölleşiyorsa, yaptığımız her şey yanıyorsa ve yok oluyorsa… Sevgiye ve paraya en çok ihtiyacımız olduğu yaşlılığımızda da bencilliğimiz yüzenden yalnız ve sevgisiz kalmaya mahkûm oluruz. Geçmişten, yaşanmış olaylardan, doğadan ibret almalıyız. Doğanın gösterdiği afetler bize bir hatırlatmadır. “Aklınızı başınıza alın!” der doğa bu afetlerle… Yok olur var dediğiniz dünya. Sevdiğiniz sevmez olur, çocuklarınız el olur, düşman olur.
Elimizde ne varsa var olanla yetineceğiz. Lüksün bize kattığı tek şey daha fazla lüks olacaktır. Her insan gibi ihtiyaçlarımız eş değerdedir. Herkes aynı ölçülerde yaşamak ister, duygudaş olmalıyız. Para ve imkânlar sürekli el değiştirir. Varlığa ve garantiye alıştığımız anda, olacak bir afet ile her şeyimizi kaybedebiliriz. Eğer sadaka ve zekât vermeye çaba gösterirsek, etrafımızda insanları mutlu görürsek ne kaybederiz. Verdiğimiz mutlulukla bir verdiğimizin fazla fazlasını bize geri dönecektir. Bunun için sabırlı olmalıyız. Yaşam kısa ve içindeki bonuslar mutluluktur. Ne kadar huzurlu yaşarsak ömrümüzde o kadardır. Bize gelen sınavın kişiden veya afetten geldiğini değil, Rabbimizden geldiğini düşünmeliyiz ve şükretmeliyiz. Sabır ederek yaşayan insan her zaman kazanan insandır. Aldatan, sömüren ve yalan yaşayan ise kaybedendir. Yaptıklarımızdan dolayı kimseden övgü beklememeliyiz. Kimseyi tam olarak mutlu edemeyiz. Bu yüzden ilk önce biz mutlu olmalıyız.
Mutluluğun anahtarı, etrafımıza göre şekillenmiyor. Nasıl ki yediğimiz bizim midemize iniyor, her ruhsal olayda kalbimize erişiyor. Ne yapıyorsak iyilik üzerine bina etsek, iyi konuşsak iyi duyarız, gülsek gülücüklerle karşılaşırız. Paylaşırsak bizimle paylaşılıyor. Muz versek bize elma veriliyor.
O ne yaptı, niye inandığı gibi yaşamıyor, niye düşmanca bakıyor gibi suçlamalar yerine “Biz ne yapabiliriz nasıl yapıcı olabiliriz!” de, böyle bir yanlış insan modeli kalmasın etrafımızda diye iyi olacağız, iyilik dağıtacağız. Sevgiyi paylaşmak dünya kadar maldan daha kıymetlidir. Sevgi veya aşk parayla alınmıyor, alınamaz. Böyle düşünmeyen insan yalnız yaşamaya mahkûmdur. İnsanın her şeyi olsa sevmiyorsa, yalnızsa nasıl mutlu olur, nasıl bir gelecek inşa edebilir ki?
Her imkânı olan bir adada, yeseniz, içtesiniz, gezseniz tozsanız mutlu olur musunuz? Hiç acı çekmiyorsanız, derdiniz yoksa hayatın bir anlamı olabilir mi? Hiç yanlış yapmasanız doğruyu nasıl anlayacaksınız. Doğrunun vaz geçilmez sihrini hissetmeyeceksiniz. Bırakın bu uç düşünceleri, aramayın böyle şeyleri… Mutluyum deyin her şeye rağmen. Benim gibilerde var deyin… En kısır fiziksel varlığınızla karınca misali çok işleri başarın.
Ben varsam, varlığımı doğaya ve insanlara borçluyum deyin. Bu borcu ödemek için elinizden ne gelirse yapmaya gayret edin. İyilerin bol olduğu dünyayı hayal edin. Umut edin. Böyle bir dünya var olacak inanın. Siz neye inanıyorsanız o olacak. Bu dünyanın halifesisin çünkü… İlk önce kendine adalet ver ve sonra etrafına adalet… İyilikler ve gülücükler…
İşte şimdi yaşıyorum ben. Sizde yaşayın davet ediyorum.
Saffet Kuramaz,10.01.2025, Ankara
YORUMLAR
Saffet Kuramaz'ın "İşte Şimdi Yaşıyorum Ben" adlı yazısı, modern yaşamın getirdiği zorlukları ve insanın içsel huzur arayışını etkileyici bir şekilde ele alıyor. Yazar, maddi kazanç ve lüks peşinde koşmanın insanı nasıl yalnızlaştırdığını ve mutsuz ettiğini vurguluyor. Yazı, doğanın bize sunduğu derslerden ibret alarak, daha sade ve anlamlı bir yaşam sürmemiz gerektiğini anlatıyor. Saffet Kuramaz'ı bu anlamlı ve düşündürücü yazısı için tebrik ederim. Yazarın kalemine sağlık!