Zaman Dilimi 2.Bölüm
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Balkin eve o kadar hızlı gitmişti ki selam verenlerin kim olduğunu bile hatırlamıyordu. Kimsenin ona selam vermesini de istediği söylenemezdi. Tek istediği evine gidip güvende olmaktı. Sanki evine girdiğinde tüm kötülüklerden ve kütüphanede yaşadığı acayip olaylardan kurtulmuş ve bir daha yaşamayacakmış hissine kapıldı. Normal hayatına geri girmişti sanki. Üstündekileri çıkarmadan kendine viski aldı ve sallanan sandalyesine geçti. Düşüncelere dalmaktan o kadar korkuyordu her şeyi hafızasından silmek istiyordu. Camdan dışarı bakarken elinde viskisiyle oyalanıyordu. Sanki dışardan biri onu izliyor ve bu korkusuyla dalga geçiyor gibi hissediyordu. Kütüphanede ki siyah saçlı kadını düşündü. Sonra kitabı ve gelen naif kadını. ‘ Viskiye ara vermeliyim. Her şeye paranormal ve kötü gibi bakmaya başladım. Kiralanmayan bir kitapla ilgilenmem onları rahatsız etmiş olmalı ki siyah saçlı kadın bana öyle baktı. Sanırım ben olsam bende öyle davranırdım.’ Kendi kendine konuşma yaparak avutmaya çalışırken kalktı ve viskiyi döktü. Yatak odasına gitti ve günün yorgunluğunu atmak için duşa girdi. Düşünceleri sanki akıp gitmişti. Günün sonunda kendini çokta rahat olmayan yatağa atmıştı. Uykuya dalmadan önce ise azından çıkan son cümleler ‘ tamam da bu kitap neden kiralanmıyor. Bunu öğrenmeliyim.’ Oldu.
Sabah o kadar erken uyanmıştı ki kendisi de şaşırdı. Ne telefonu çığırtkan gibi bas bas bağırıyordu ne de işe geç kaldığı için arkadaşları onu aramıştı. Yatağına uzanırken camdan dışarısını izlemeye başladı. Sonbaharın en çarpıcı sabahını izler gibiydi. Evinin önünde olan ağacın yaprakları sararmış ve kaz tüyü gibi süzülüyordu. Dışarısı canlılığını kaybetmiş yeşilden sarıya dönmüştü. Balkin için en sevdiği zamanlardı. Kısa bir süre daha dışarısını izledi. Bu güzel an büyük bir kuzgunun camına bir anda konmasıyla kesildi. Korkudan hiçbir tepki veremedi ve sadece kuzgunla bakıştı. İkisi de birbirini tehlikeli görmemiş olacak kı kısa bir bakışmadan sonra kuzgun uçup gitti. Balkin o zaman anladı nefesini tuttuğunu. ‘ ne kadar korkaksın Balkin’ kendi kendine söylendi ve yatağından kalktı. Bugün bir ilk olarak işe erken gitmeye karar verdi. Çok fazla süslenmeyi güzel takıları ve makyajı sevmezdi. Hazırlanması oldukça kısa sürdü ve evden çıktı. İş yeri üç sokak arkadaydı kütüphanenin ise bir arka sokağındaydı. Kafeye gitmeden önce patronunun dediği üzerine çiçekçiden hazırlanmış olan çiriş otu çiçeklerini alması gerektiğini hatırladı ve istemeye istemeye kütüphane sokağına saptı. Yolda o kadar yavaş ilerliyordu ki biri onu görse yürümeyi yeni öğreniyor sanırdı. Çiçekçiye yaklaştığında sahibi olan yaşlı amcanın biriyle tartıştığını duydu ve bir yerde saklandı. Yaşlı amcanın kır saçları olmasa ve yaşının elli olduğunu söylemese amca olarak çağırmayacağı tipten biriydi. ‘ bu adam vücuduna o kadar iyi bakmış ki saçlarını boyatsa adam otuz beşlik resmen’ dediği zamanı hatırladı ama hemen dinlemeye koyuldu.
‘ hadi ama Mercan ne gibi kötü niyetim olabilir. Kızcağız sadece kitap okumak istemişti.’
‘ bilmiyorum Dalsar. Niyetin ne bilmiyorum. Ama bir daha tanımadığın insanları yönlendirirsen senle olan dostluğumuzu gözden geçireceğimi unutma.’
Kadın daha fazla Dalsar’ın konuşmasına izin vermeden arkasını dönüp gitti ve Balkin yine yüzünü görememişti. Sakince saklandığını belli etmeden yerinden çıktı ve konuşmayı duymamış gibi davrandı. Dalsar’ın suratında ki kırgınlığı görünce onun yüzünden azar yediğini anladı ve kendini mahcup hissetti. En azından güzel bir günaydını hak ediyordu bu adam. ‘ Günaydın Dalsar amca nasılsınız?’
Dalsar, Balkini görünce yüz ifadesi bir anda değişti, gerçekçi bir gülümsemeydi bu. ‘ Amca olacak kadar yaşlı mı gözüküyorum güzellik. Bence oldukça gencim.’ İkisi de küçük bir kahkaha attılar ve dükkanın içine girdiler. ‘ Edra’nın ayırttığı çiçekleri almaya geldin sanırım. İki dakika bekler misin? Son bir işim kaldı.’ Balkin gülümseyerek kafa salladı. Çiçekleri beklerken içerisini süzmeye zamanı olmuştu. Hayatında görmediği ve adını bile duymadığı çiçekleri burada görmüştü. Oldukça vintage gözüken mekan oldukça ilgisini çekmişti. Yaşadıkları kafe zaten oldukça vintage tarzıydı. Kafede işi bittiğinde en çok takılacağı mekanlardan biri olabilirdi burası. Mor renkli boruya benzeyen çiçek oldukça dikkatini çekmişti. Yavaşça çiçeğe yaklaştı ve dokunmak için elini uzattı. Eline hızla inen cetveli fark edemedi eve acıyla elini çekti. Dalsar’a şaşkın bakışlar atıyordu. Yasak olan bir şeyi yapmış küçük çocuklar gibi hissetti kendini ve kafasını aşağı eğdi. Dalsar kızın üzüldüğünü anlayınca açıklama yapma isteğinde bulundu. ‘ Yüksük otuna dokunmanı pek tavsiye etmem Balkin. O zehirli bir çiçektir. Ah bu arada Edra’ın istediği çiçekler hazır.’
Balkin çiriş otu çiçeklerini aldı ve kafeye doğru yola koyuldu. Kasaba ona her geçen gün daha da gizemli gelmeye başlamıştı ve o bu gizemi çözmek için can atıyordu. Tarihi evler onu yabancı fantastik film havasının içine atıyordu. İnsanlarında bir o kadar farklı olması özelikle bu devirde onun için bambaşkaydı. Kafeye vardığında Edra ile küçük bir sohbetten sonra çiçekleri güzel vazolara koydu ve yerlerine yerleştirdi. Bütün iş saati dışında Edra’nın ona bir şey söyleyecek gibi olması gözünden kaçmamıştı. Kapanışta mutlaka Edra ile konuşmalıydı.
Akşamüzeri kapanışa doğru Balkin den önce Edra onu mutfak kısmına çağırmıştı. Bir şey söylemek istediği belliydi ama bir türü konuşamıyordu. ‘Edra bir sorun mu var? Sabahtan beri bir rahatsızlığın var gibi görünüyor.’ Edra derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
‘ Bak Balkin, buraya taşınalı çok uzun bir zaman olmadı ama lütfen kendini tehlikeye atacak bir şey yapma. Özellikle bu kütüphane hakkında. Bir kitap kiralık değilse değildir. Ona ulaşmak için kütüphane kurallarını çiğneme bu senin içinde kasaba içinde tehlikeli olur. Kiralanmayan kitaplar devlet tarafından korunma altında demektir. Sen sadece kütüphaneye değil devlete karşı da suç işlemiş olursun. Mercan ve Liya bir ihtimalde olsa ikna edilebilir ama devlete karşı yapacağımız hiçbir şey yok.’
Balkin oldukça sinirlendi. Hemen gelip onu şikayet mi etmişlerdi. ‘ hey kitabı çalmaya çalışmadım. Sadece orada inceledim. Almak gibi niyetim yoktu. Böyle bir şikayet abartı. Önce elemanlarına saygısız olmamayı öğretsinler.’ Balkin mutfaktan çıkmak üzereyken Edra onu durdurdu. ‘ bak Balkin bir şey yapmana gerek yok onlar çok fazla insan tanıdılar birinin bakışından davranışından bile ne düşündüklerini ve ne yapmak istediklerini anlarlar. O yüzden lütfen burada mutlu yaşamak istiyorsan kurallara uy. Yoksa seni kovmak zorundayım.’
Balkin çok sinirlenmişti, hesap sormak istiyordu. Hızla kafeden çıktı ve koşarak kütüphaneye vardı. İçeri girmeden bağırışları duymuş ve hemen pusmuştu. Buraya geldiğinden beri insanları gizli gizli dinlemeye başlamıştı ve bu onu da rahatsız ediyordu.
‘ hadi ama Mercan evine gözcü olarak Diaval’ı mı yolladın, hemde kuzgun olarak!’
‘ evet, bence oldukça mantıklı bir davranış. Diaval’ın bana borcu vardı ve bu şekilde kapandı.’
‘ gerçekten onu böyle bir şey için mi kullandın? Ah sanan inanamıyorum. Kız sadece kitaba dokundu. Bu kadar abartmaya ne gerek var? Ee Diaval sana ne söyledi?’
‘ kitaba dokunması bile onunla uğraşmam için yeterli bir sebep Liya. Hem yeterince şey öğrendim. Özellikle e kadar korkak ve konuşmaları dinlemek içinde sinsi bir kız olduğu gibi.’ Mercan hızla kapıyı açtı ve Balkin dengesini kaybedip zar zor dengesini buldu. Kafasını kaldırdığında şaşkın Liya ve kızgın Mercan’ın tam ortasında kalakalmıştı.